Sevgili okur,
Öncelikle yukarıdaki başlık için özür dilerim.
Ama bir vatandaşın derdini anlatacak daha iyi bir başlık bulamadım.
Çünkü, ‘taşaklarının arasına iki kurşun sıkacağım’ diyenler ülkenin önde gelen kişileri, bu tehdit yapılan kişi yine çok tanınan ve sevilen bir iş adamı.
Mustafa Aroğlu’nu bu ülkede tanımayan var mı bilemem ama Lefkoşa’da tanımayan çıkmayacağından eminim.
Ve maalesef ki bu tehdit, kendisine yapılmış ve olay polise nakledildiği halde, şimdiye kadar bir netice çıkmamıştır.
Olayın özeti de şudur;

Mustafa Aroğlu ve ailesinin Girne Karakum’da hafta sonu gittikleri yazlık evleri vardır.
25 sene önce aldıkları evin yanında yine yıllar önce kendi elleriyle diktikleri 125 adet servi ağacı mevcuttur ve bu ağaçlar da neredeyse 5 metre boyundadır.
Aroğlu’nun komşusu ise yine ülkenin tanınmış doktorlarından birisidir.
Daha da önemlisi bu kişinin eşi de yine bu ülkenin tanınmış hakimlerinden bir bayandır.
Onlar da bahçelerinde ağaç yetiştirmeye çalışırlar ama Aroğlu’nun ağaçlarının gölgesinde kaldığı için kendi diktiklerinin büyümediğinden şikayet ederler, bunu da Mustafa Araoğlu’na bildirirler.

Aroğlu, mülayim ve ağır başlı kişiliğiyle, hakim ve doktor olan komşularına en kısa zamanda en azından ağaçların üstten iki metresini kestirebileceği sözünü verir.
Ama doktor ve hakim komşular sabırsızdır, bir anca önce evlerinin bahçesinde ağaç ve yeşillik yetiştirmek istediklerinden, bir hafta sonu ansızın, Araoğlu’nun bahçesindeki 125 servi ağacını kökünden kestirirler.
Mustafa Aroğlu bir hafta sonu gittikleri evlerinin bahçesinde tek bir ağaç bile bulamayıp önce şok olurlar sonra hiddetlenir ve komşunun kapısını çalıp polise şikayet edeceğini söyler, hakim bayan ise ‘buyur git polise şikayet et’ der.
O da haliyle Girne polisine gidip şikayetini yapar.

Olayın üzerinden tam 8 ay geçer ama Girne polisinden tek bir icraat çıkmaz.
Aroğlu, polisin şikayetini değerlendirmesini beklerken boş durmaz ve Çevre Dairesi’ne gider.
Orada kendisine derler bilir misiniz?
“Biz bu işlerle ilgilenmeyiz!”
Yanlış okumadınız, Çevre Dairesi, yapılan çevre katliamının kendisini ilgilendirmediğini söyler.
Mustafa Aroğlu bu kez, Tarım Dairesi’ne gider.
Onlar da bu işle ilgilenmek için, harita ister, koçan ister, ister babam ister!
Aroğlu, tüm belgeleri götürür ama, Tarım Dairesi’nden de sonuç çıkmaz.
..
Hatta daireden Aroğlu’na akıl verirler ve bir gazeteye gitmesini isteyip kamuoyu yaratmasını ister.
Aroğlu onu da yapar ve bir gazetenin genel yayın yönetmenine durumu bildirir.
Gazetenin yöneticisi, ağaçları kesen komşuları da dinlemek ister, hatta onlarla konuşur ama her nedense bu konuda yayın yapmaz.
Ama, Aroğlu’na komşularının mesajını iletir ve bu işin peşini bırakmazsa sürüm sürüm süründüreceklerini söyler.
Ama bir türlü beklenen yayını yapmaz, Aroğlu’nu hayal kırıklığına uğratır.

Mustafa Aroğlu’nun gazeteye gittiğini öğrenen aile iyice çileden çıkar ve ailenin babası konumundaki yine ülkenin eski önde gelen doktorlarından olan bir zat telefon açıp, Aroğlu’na aynen şu sözleri sarf eder;
“Çocuklarımla uğraşma taşaklarının arasına iki kurşun sıkarım…”
O kelimeyi kullandığım içir tekrar özür dilerim ama, söylenen neyse o işte.
Bu çirkin sözleri ve tehdidi duyan Aroğlu, önce kısa süreli bir şok yaşar, sonra kimseye meydanı boş bırakmayacağını söyleyerek telefon görüşmesinin kayıt altında olduğunu söyler.
Bu sözler üzerine, komşu hakim ve doktorun babası korkar ve telefonu hemen kapar.

Aroğlu, bu tehdit üzerine Lefkoşa Polis Müdürü Barboros Savaşçı’ya durumu anlatır ve şikayetçi olur.
Aylar geçer ama Lefkoşa polisinden de ses seda çıkmaz.
Olayı mahkemeye taşımak için birkaç avukata gider, her ne hikmetse avukatlar bu davayı almak istemezler ve hepsinin birden müsait olmayacağı tutar.
Araoğlu takmıştır bir kere kafaya, 125 servi ağacını katledenlerden hesap soracaktır ve çareyi Yüksek Mahkeme Başkanı Nevvar Nolan’a gitmekte bulur ve durumu anlatır.
Nevvar bey her zamanki kibarlığıyla Aroğlu’ndan özür diler ve hukuk işlemlerinin başlatılmasını rica eder…

Sevgili okurlar, bu yaşananlar ülkemizin içinde bulunduğu içler acısı durumu da ortaya koymaktadır.
Ortada çok sayıda suç vardır.
Bir kere sizin olmayan 125 ağacı kesmek başlı başına bir suçtur ve çevre katliamıdır.
Polisin olayı takip etmemesi ayrı bir suç, ilgili dairelerin işi savsaklaması ayrı suçlardır.
Tüm bu suçlar karşısında avukatların bu davayı üzerlerine almaması ve hakim bayandan korkması apayrı tartışılacak bir meslek ayıbıdır.

Şimdi eminim ki, bu meşhur hakim, doktor ve Aroğlu’nun bilmem neresine kurşun sıkacak doktor babaları kimdir merak edersiniz.
Burada isimlerini yazmadığım için sakın korktuğumu filan zannetmeyin.
Bu olayı takip edip çok yakında bu isimleri size tek yazıp, yapılan rezilliği deşifre edeceğim.
Kimsenin kuşkusu olmasın!

GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU


Sayın Ahmet ZAİM,
bu ülkenin tanınmış bir işadamının 125 adet ağacı kesiliyor, bu da yetmezmiş gibi tehdit ediliyor ama tam 8 aydır polis teşkilatımız maşallah uyuyor. Haberiniz yoksa olsun istedik. Mustafa Aroğlu’nu arayıp kendi kulaklarınızla dinleyiniz.

Sayın Sunat ATUN,
özellikle Mağusa bölgesinde bu hafta çok önemli ifşaatlarda bulunacağınız konuşuluyor. Eğer bana söylenenler doğruysa eyvah ki ne eyvah. Merakla bekliyoruz.

Sayın Mustafa ÇOBANOĞLU, Mağusa Limanı’ndaki gümrük biriminiz de elektrik kesintilerinden nasibini aldı. Ayrıca jeneratör var ama mazot yok. Her türlü kaçakçılık işi için uygun ortam. Bu arada nöbetçi memurlar geceleri donuyor bilesiniz.

Sayın Nevvar NOLAN, izinsiz komşusunun ağaçlarını kestiren bir hakim, davayı almayan avukatlar, ve mağdur olan bir iş adamı. Acaba her şeyin unutulması için bir özür yeter mi?

Sayın Sonay ADEM
, BRT’ye tam 4 senedir çıkarılmadığınızı üzüntü ile öğrendik. Ama size söz verilip de başka partili arkadaşınız o programa çıktıysa o da ayıp etmiş doğrusu.

Sayın Mehmet TANCER, şimdi de yeniden İrsen beyin yanına yanaşmak için bir takım girişimlerde bulunduğunuzu öğrendik. Hayırdır fazla saf değiştirmediniz mi?

Sayın Hasan BOZER, Türkiye’de vekillerin maaşları artırıldı ve bizim vekiller huzursuz oldu. Bu parayla ayın sonunu getirmenin mümkün olmadığından şikayet ediyorlar. Ben sizin yerinize olsam hepsini asgari ücrete bağlardım. Görsünler hanyayı, Konya’yı…

Sayın Kazım AND, 10 bin mazbata mağdurunun sokaklara dökülmesini beklemekle büyük hata yaptınız. Kendi ellerimle saydım tam 176 kişiydiler. Demek ki gerisi için hava hoşmuş değil mi?

Sayın Halil İbrahim AKÇA, 21 Aralık törenlerinde Ersin Tatar size öyle hararetli ve el kol hareketli bir konuşma yapmış ki herkes kavga ediyorsunuz sanmış. Ersin beyin bu hallerine alıştınız artık değil mi?

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI, bir yandan LTB’yi devreye sokmaya çalışırken diğer yandan olası bir erken genel seçim için milletvekilliği adaylığına hazırlanıyormuşsunuz. Pazar günü ekiple ilk toplantıyı tencere başında yapmışsınız bile.

Sayın Ejder ASLANBABA, sizin için sürekli kaçtı kaçıyor dile söylentiler yapılıyor. Bu arada nisap sıkıntısı nedeniyle Başbakan özel olarak bir süre daha kalmanızı rica etmiş. Dış Türkler Masası öksüz mü kalacak yani?

Sayın Halil ORUN,
katıldığınız bütün dost sohbetlerinde artık yorulduğunuzu ve bıkkınlık geldiğini söylemeye başlamışsınız. Daha durun bakalım, İskele yeni başkanını yetiştirinceye kadar hiçbir yerlere gidemezsiniz.

Sayın Ahmet BENLİ, Gönyeli kavşağındaki yeni yıl ışıklarını bir an önce söndürmekte yarar var. Zira ülkenin görünümüne hiç yakışmıyor. Ele güne rezil oluyoruz.

Sayın Cem DANA
, İlçe başkanı Afet Özcafer’in danışmanlığına atandığınızı öğrendik. Tebrik ederiz. Umarız Afet hanım bilgi ve becerinizden fazlasıyla yararlanacaktır.

Sayın Metin ERSOY,
Avrupa Barış Araştırma Derneği Genel Sekreterliği’ne getirildiğinizi memnuniyetle öğrendik. Başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz. Babanızın koltukları iyice kabarmıştır değil mi?

Sayın Mehmet ÇAKICI,
Alevi kökenli vatandaşlarımız önümüzdeki seçimlerde TDP’ye destek verme kararı almışlar. En az iki vekil getireceklerinden emin olunuz. Artık en az 6 vekil çıkaracağınızı rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sayın Ali ERÜLKÜ,
merhum babanız ve merhuma annenizin adına bölge ilkokuluna derslik yaptırma kararından dolayı sizi tebrik ederiz. Vefalı evlat olduğunuzu kanıtladınız.

Sayın Sümer AYGIN, belediye hakkındaki Sayıştay raporu ilk yerel seçimlerde sizin bir kez daha aday yapılmamanızı sağlayabilir. Onun için dükkan işlerini aksatmamaya bakın.

Sayın Mehmet ÇANGAR, vergi listesinde üstlerde olmamanıza rağmen yine yılın iş adamı seçildiniz ve siz de hayret ettiniz değil mi? Bu kıyağı kim yaptı bilirim ama şimdilik açıklamayacağım. Siz anladınız.

Sayın Hasan KÜÇÜK, ezeli rakibiniz Trabzon’la berabere kalınca sevinç naraları atmışsınız. Sonra puan durumuna bakınca bütün neşeniz kaçmış diyorlar. Kocaman sabırlar dileriz sizlere…




Günün Fıkrası

Adem ile Havva


Tanrı Adem’le Havva’yı yaratalı birkaç saat olmuştu ve ikisi üzerindeki son rötuşları yapıyordu. Elinde sadece monte edilecek iki parça daha kalmıştı. Bunları hangisine takacağı konusunda kararsızdı. Sonunda onlara sormaya karar verdi. Elimde iki parça daha var, dedi. Bunları da sizlere monte edeceğim. Bunlardan biri ayakta işemeye imkan veriyor. Bunu hanginiz ister? Adem büyük bir coşkuyla atıldı: Ben, ben! Bana ver onu. Çok eğlenceli olacak. Onunla ayakta işeyebileceğim. Ne olur bana ver onu. Adem’in ısrarları ve çocuklar gibi zıplayıp durmasına fazla dayanamayan Tanrı, Havva da bu konuda çok heyecanlı görünmeyince o parçayı Adem’e monte etti. Adem sevinçten çılgına dönmüştü. Hemen etrafta koşturup her yere işaretini bırakmaya başladı. Bir kayayı ıslattı. Sonra kuma adını yazdı. Sonra da ilerideki bir taşı vurmaya çalıştı yeni
oyuncağıyla. Nihayet sakinleştiğinde Tanrı diğer parçayı monte etmek
için Havva’nın yanına gitti. Havva sordu:
- Bana takacağın parçanın adı ne?
- Beyin…