Bugün Dipkarpaz’dan misafirlerimiz vardı;
İlk kez gördüm, ilk kez tanıştım onlarla.
Uzun uzadıya konuştuk, sohbet ettik, dert dinledik.
Bu devletin insanlarının, yine aynı devletten nasıl soğutulduğunu bir kez daha gördük.
Devletin üst kademelerinde oturanların, devletin olanakları ile kendinden olmayan insanları nasıl devletten dışladıklarına şahit olduk…
Düşünün bir kere, vatandaşın hizmetçisi olmasan gereken devlet, bizde vatandaşa eziyet eden, devlet olduğu için herkesin üzerinde baskı kurabileceğini zanneden aslında bir zavallıdan başka bir şey değil…

Dipkarpaz’dan Şükrü Çetinkaya ve akrabalarıydı konuklarımız.
Babalarına 1983 yılında verilen 1 dönüm 1 evlek arazinin nasıl siyasi oyunlarla ellerinden alındığını anlattılar.
Sadece ellerinden alınsa bir şey değil, yine kirli siyasi oyunlarla nasıl başka partililere verildiğini de öğrendik…
Sırf birkaç fazla oy uğruna, siyasilerin insanları nasıl bölüp parçaladığını, bunu yaparken de sanki de babalarının malıymış gibi devletin kaynaklarının kullanıldığına bir kez daha şahit olduk…

Dipkarpaz’ın göbeğinde 1 dönüm 1 evlek arazi altı üstü…
Ama yıllardır bir ailenin ekip biçerek ekmek parasını çıkardığı arazi bu…
Seçimlerden çok az bire süre kala onların ellerinden alınıyor ve ailece daha güçlü olan ve doğal olarak seçmen sayısı daha fazla olan Erkan Efe’ye kiralanıyor…
30 senedir kiralarında bulunan arazi ellerinden alınınca Şükrü Çetinkaya ve ailesi hemen her yere başvuruyor ama aldıkları cevap sadece şu;
“Bakanın yetkisindedir, öyle uygun gördü ve başkasına verilmesi talimatını verdi…”
Bakan da dönemin İçişleri ve yerel Yönetimler Bakanı Nazım Çavuşoğlu…
Aile hangi kapıyı çalsa, ‘siyasi bir karardır’ cevabı aldı…
Siyasetin ne kadar çirkef olduğunun en güzel örneği!

Bu olayda en fazla adı geçen kişi İskan Encümenliği Başkan Yardımcısı Hasan Güngör oldu.
Bakan kendisini bu konuda görevlendirmiş ve o da her iki aileyle de görüşmüş.
Çavuşoğlu’nun da mesajını götürmüş arazisi elinden alınan aileye…
Hatta bir çok konuşmasında Çetinkaya ailesinin haklı olduğunu ama diğer ailenin de bölgede çok güçlü olduğu için küstüremeyeceklerini iletmiş.
Hatta bir formül de bulmuş ve araziyi ikiye bölüp, iki aile arasında paylaştırılmasını da önermiş.
“Çavuşoğlu’nun selamı var, ya buna razı olursunuz, ya da hepsini elinizden alırız” tehdidinde bulunmuş.
Ve eklemiş;
“Biz devletiz, bize gücünüz yetmez!”
Devletin, devletin insanını böyle tehdit ettiği dünyanın neresinde görülmüş?

Ailenin suçladığı Hasan Güngör ile görüştük bugün, niçin bu haksızlığın yapıldığını sorduk.
Üç çocuğunun üstüne yemin etti, kendini uyardık işe çocuklarını karıştırmasın diye…
Aslında o da haklı!
Çünkü bir makam sahibi gibi değil, emir askeri gibi kullanmışlar kendisini.
Siyaset zaten böyle değil mi bizim ülkemizde, makama oturursun, birinin emrine girersin ve iradenle tek bir icraat bile yapmayıp emir kulu olarak ne kadar yanlış icraat varsa peşine düşersin…
“Tek suçum karakola gidip aileyle görüştüm, telkinlerde bulundum” diyor…

Olaya eski bölge milletvekili Ali Rıza Usluer de bir ara şahit olmuş.
Onu da aradık, ‘doğru’ dedi!
Ama, ‘bakanın taktiridir, o günün şartlarında uygun görüp yapmıştır’ diye ekledi!
Sonuçta sıradan bir bakan ve halkın emrinde olması gerekirken, kendini bölgenin peygamberi yerine koyup, birinin hakkını elinden alıp, bir başkasına verme hakkını görüyor kendinde…
Ne için, ‘partiye mühür, bana tercih’ zihniyetiyle…
Koltuğu kaptırmamak uğruna!

Başka kafa karıştıran şeyler de var bu işte;
Örneğin, arazisi elinden alınan aile Mağusa İskan Dairesine dilekçe yapıyor ama dilekçedeki pafta ve plan numarası bilgisayara kaydedilmiyor, kasıtlı olarak…
Çünkü, aile aylar geçecek ve bir cevap alamayınca yine daireye gidecek ve kendilerine ‘eksik bilgi vardı, takip edemedik’ denilecek!
Devlet eliyle, devletin insanına bu zulümde hak nerede, hukuk nerede?

Başka bir detay;
Arazinin yeni sahibi Erkan Efe’yi de hiç tanımayız.
Ama arazinin yeni sahibi olmuşlar bir kere, oyları diğer aileden daha fazla diye!
Yani güçlü aile, zayıf aile meselesi!
Ve Diprakpaz’ın tam göbeğindeki araziye kocaman bir mandıra oturtmuşlar, hiçbir yasal zemine uygun olmadan!
Köyün göbeğinde mandıracılık yapacaklar…

İşin özü ise şu;
Arazisi ellerinden alınan aile daha önceleri UBP’ye destek verirmiş, her seçim öncesi UBP bayrakları sallanırmış evlerinden…
Şimdi, CTP’li olmuşlar ve bayrağın rengi değişmiş bu seçimlerde…
Şimdi anladınız değil mi bu ülkede siyasetin aslında ne kadar kirli olduğunu.
Bana destek veren bin yaşasın, devletin arazisine konsun!
Benden olmayan, aç kalsın bu ülkeden defolsun!

Konuyu Başbakan Sibel Siber’e de ilettik dün.
Böyle yüzlerce haksızlık yapılmış diye üzüntülerini bildirdi bize…
Takip edeceği sözünü de verdi.
Bekleyip göreceğiz ve ısrarla takipçisi olacağız…
Ta ki devlet, halkına eziyet eden değil de aslında halkın hizmetçisi olduğunu anlayana dek…



Kim kime oy verdi?

Hüseyin Özgürgün’ü tebrik ederiz.
İkinci kez UBP Genel Başkanlığı’na oturacağı için.
Umarız, eski başkanlık dönemindeki hatalarını tekrarlamaz ve ülkenin en büyük partisini yine layık olduğu yere getirir.
Bundan sonraki yazacaklarımız sadece UBP’li bir kurmayın tahminleri…
Dünkü parti meclisi toplantısında kimin kime destek verdiği yani…
Sunat Atun’a, Erdal Özcenk ve Dursun Oğuz…
Nazım Çavuşoğlu’na, Ersin tatar, Faiz Sucuoğlu, Ersan Saner ve Ali Pilli.
Hüseyin Özgürgün’e de, Ünal Üstel, İzlem Gürçağ, Kutlu Evren, Tahsin Ertuğruloğlu ve Kemal Dürüst.
Kimse kızmasın sakın, bu sadece UBP’yi iyi bilen ve kulisleri değerlendiren birinin tahminleri…


MESAJ KUTUSU

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, İskele bölgesinde hangi taşın altını kaldırsak siz çıkıyorsunuz. Oy uğruna devletin vatandaşına gavur eziyeti yapmak, ağzındaki ekmeği almak size yakıştı mı? Allahın sopası olmadığını umarız biliyorsunuzdur.

Sayın Serdar DENKTAŞ
, olası CTP-DP hükümetinde bakanlık almayacağınız konuşulmaya başlandı. Kafanızdan neler geçer bilmeyiz ama parti içinde büyük bir huzursuzluk başladı, özellikle Saray ile neler görüştüğünüz araştırılıyor.

Sayın Afet ÖZCAFER,
DP’li kurmayların Mağusa İlçe Başkanlığı için teklif getireceğini duyduk. Hiç de fena bir teklif değil, iki sene içinde yeniden seçim olacağı düşünülürse, hiç tereddüt etmeden kabul edin…

Sayın Türkay TOKEL, parti içinde dışarıdan bakan olacağınız konuşulmaya başlandı.
Diğer kaybeden adaylar bu işe ne der bilemeyiz ama, bölgede bu konuda bir huzursuzluk hakim oldu…

Sayın Gülsün YÜCEL, bakanlık görevini çok sevmiş olacaksınız ki orada kalmak için parti içinde kulisler yaptığınız ve bu isteğinizi dile getirdiğinizi duyduk. Siyaset genlerinize işledi desenize, hadi hayırlısı…

Sayın Kutlay ERK, sizin de bakanlıkta kalacağınız konuşulmaya başlandı. Parti vekillerinizin bir itirazı yoksa bizim hiç olamaz. Demek ki gardrobu güçlendirmekte yarar var, malum önümüz kış…

Sayın Talip ATALAY, İskele ve yöresinde Hristiyanlık propagandalarının yoğunlaşması bölge insanını huzursuz etmeye başladı. Bölge temsilcilerinizi harekete geçirmekte yarar görüyoruz…Gözü dönen birileri arıza çıkarabilir…

Sayın Ali Özmen SAFA,
biz sadece işimizi yapıp vatandaşın isteklerini dile getiriyoruz. Beğenip beğenmemek artık size kalmış. Ha keşke siz de sadece işinizi yapsanız da siyasetten elinizi ayağınızı çekseniz diyoruz.

Sayın Ozan CEYHUN, Seda Sayan’ın Vardar Ovası şarkısı sizi de epey kızdırmış diyorlar. Yani kadın Atatürk’ün sevdiği bir şarkıyı söyledi diye günah mı işledi?

Sayın Yahya KURT, kayınbiraderinizi kaybettiğinizi üzülerek öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin.

Sayın Serhat KOTAK, daha hükümet bile kurulmadan müsteşarlığınıza kesin gözüyle bakılmaya başlandı. Müsteşarlar genelde günah keçisi olur ve seçimlerde başarılı olamazlar ama yine de karar sizin. Şimdiden hayırlı olsun.

Sayın Hasan SADIKOĞLU, DP’den İskele belediye başkanlığı için hazırlık yaptığınızı biliyoruz ama bazı UBP’li kurmaylarla verdiğiniz pozlar DP’lileri çileden çıkarıyor bilesiniz. Ayarı iyi yapmak lazım.

Sayın Doğuş DERYA,
partililerinizin bir çoğu meclisteki vicdanı yemininize destek verdi ama salın Talat bu işe fena öfkelendi. Parti disiplinine verilmenizi istiyormuş.

Sayın Emir ERSOY, Bulgaristan tatilinin bugün başlayacağını duyduk. Tatil parasını biraz daha fazla biriktirseydiniz ha keşke Kuzey Avrupa’ya kadar uzanırdınız. İyi tatiller dileriz.

Sayın Göktürk ÖTÜKEN, istifanız Saray camiasında üzüntü ile karşılandı. Özellikle Neslihan hanımla yetki kargaşası yüzünden köprüleri yaktığınız iddia ediliyor. Hayırlı uğurlu olsun…

Sayın Metin BEYOĞLU
, bugün bazı UBP’li vekilleri makamınızda ağırlamışsınız. Öğlen yemeği ısmarlamadığınızdan şikayet aldık.

Sayın Mustafa ALTINGÜNEŞ
, Erdal bey meclise gidince ondan boşalan görevi layıkıyla götürdüğünüzü söylüyorlar. Bu arada çalışanlara dış hatları kapayıp tasarruf yoluna gitmeniz en fazla Maliye Bakanı’nı sevindireceğe benziyor.




Günün Fıkrası

10 Dolar



Yaşlı bir çift her yıl düzenlenen bir festivale giderlermiş. Her yıl yaşlı adam festivalde düzenlenen '10 dolara uçak gezintisine katılmak ister, her yıl da karısı itiraz eder ve şöyle dermiş:
- "10 dolar 10 dolardır."
Üç yıl beş yıl
- "10 dolar 10 dolardır"
derken en sonunda yaşlı adam demiş ki; "Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir."
Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;
- "10 dolar 10 dolardır...".
Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş:
- "İkisi de uçağa binecekler, eger uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava. Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler..."
Yaşlı çift kabul etmiş. Ve uçağa binmişler. Pilot da bahis söz konusu olunca başlamış acayip manevralar yapmaya...
Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar, dönüşler, dalışlar yapmış.
Ama arkadan ses yok! En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş. Yaşlı adama dönmüş;
- "Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız..."
Yaşlı adam cevap vermiş:
- "Karım uçaktan düşünce söyleyecektim ama 10 dolar 10 dolardır..."