Bu ülkede, yaşlılarımızın ve bakım hastalarımızın devlet tarafından ihmal edildiği konusunda hepimiz hemfikiriz. Ancak, ne utanç vericidir ki, yaşlılarımız ve bakım hastalarımız üzerinden siyaset yapılacağı, siyasi popülizme alet edileceği günleri de görecekmişiz meğer!

Nasıl mı? Anlatayım.

Sayın Sağlık Bakanı’nın Ekim ayı içerisinde yaptığı açıklamada, yaşlı bakım evleriyle ilgili bir tüzüğün hazırlanma aşamasında olduğunu ve çok yakında, bu tüzüğün yürürlüğe gireceğini söyledi. Plan çerçevesinde, eski Girne Dr. Akçiçek Hastanesi’nin bakım ve tedavi merkezi ve Kalkanlı’da bir hotelin de yaşlı bakım evine dönüştürülmesi için çalışma başlatıldığını da aynı açıklamasından öğrendik. Plana göre, bu iki yer, ‘’kamu-özel’’ işbirliği ile hayata geçirilecek. (Sayın Bakanın ve kendilerine akıl verenlerin ısrarla karşısında oldukları, sağlığın özelleştirilmesi konusuna girmeyeceğim bile!) Sağlık Bakanlığı, yukarıdaki plan doğrultusunda, eski Girne Dr. Akçiçek Hastanesi’nin 50 yataklı bakım ve tedavi merkezi olarak kullanılması amacıyla tadil edilip 15 yıllığına kiralanması ile ilgili bir ihale sürecini başlattı. İhale, önümüzdeki günlerde yapılacak.

Buraya kadar her şey normal gibi. Ancak, konuya hakim ve hatta aynı konu ile ilgili projeler üretmiş bir doktor gözüyle baktığımda, Sağlık Bakanlığı’nın bu girişimindeki sorunlu noktaları, sakıncalı yönleri de görüyorum:

1- Her şeyden önce, eski Girne Dr. Akçiçek Hastanesi’nin, uzun yıllardır atıl durumda bırakıldığını ve tarihi değere sahip olduğunu Sayın Sağlık Bakanı’nın kendisi söylüyor! Hatta ihaleyi kazanan kişi ya da firmanın, tadilat için Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nden izin alması gerekiyor. Peki soruyorum size, bu ‘’yorgun’’ binanın sıhhi yönden yaşlı ve diğer hastaların bakım ve tedavilerine uygun olduğuna dair rapor hazırlandı mı? Hayır!

2- Bina 15 yıllığına kiralanacak. Peki, Sağlık Bakanlığı, binayı kiralayacak girişimcinin, tam 15 yıl boyunca, insan sağlığını çok yakından ilgilendiren hassas bir konuda, kaliteli bir hizmet sunacağının garantisini nasıl verebiliyor?

3- Binanın iç fiziksel özelliği le ilgili kriterler, ihale şartnamesinde kısmen ele alınmış. Ancak, bakım için yatırılacakların, dış mekana çıkma gereksinimleri tamamen unutulmuş durumda! Şartnameyi okuduğunuzda, bakım evinin tamamen kapalı alan üzerine kurgulanmış olduğunu görüyorsunuz. Sizce ne kadar insancıl?

4- Binanın ve kurulacak sistemin aylık giderlerine şöyle kabaca bir bakacak olursak:

a. Binanın yıllık kira bedeli en az 37.640 dolar. Diyelim ki 40 bin dolar yıllık kirası olsun. Aylık kirası ortalama en az 20 bin TL’ye tekabül ediyor. b. Müdür, sosyal çalışmacı, doktor, hemşire, psikolog, fizyoterapist, bakım elemanı, temizlikçi, çamaşırcı, ahçı, ahçı yardımcısı, servis elemanı, idari personel, güvenlik, şoför gibi çalışanların ortalama aylık maliyetini, çoğunu asgari ücretten hesaplasak, 70 bin TL’ye tekabül ediyor.

c. Elektrik, su, ısınma/soğutma, temizlik, internet gibi giderleri de ihaleyi alan karşılayacak, ki bunu da aylık yaklaşık 10 bin TL olarak öngörelim. Aylık giderin minimum 100 bin TL olacağı kesin gibi. Üstelik doktor, hemşire, güvenlik, temizlikçi gibi personel sayısını sadece bir kişi olarak hesapladım! Yani nerden bakarsanız aylık gider aslında 150 bin TL’nin üzerinde olacağa benziyor.

5- Bakım evinin geliri ise konaklama ücretinden elde edilecek. Toplam 50 yatağın hepsinin de dolduğunu kabul edersek ve kişi başı aylık makul ücretin 3 bin TL olarak belirleneceğinden yola çıksak, işletmenin aylık geliri 150 bin TL oluyor.

6- Yukarıdaki hesaplar gösteriyor ki, aylık gelirler, giderleri karşılamada bile yetersiz kalabilir. Özel girişimcinin, böylesine büyük bir sorumluluğun altından maddi anlamda nasıl kalkacağı tamamen havada bir durum. Kaldı ki, ihaleyi alan girişimcinin, binanın tüm tadilat masraflarını da karşılayacağı gerçeğini öğrendiğimizde, bir girişimcinin bu ihaleye girmesi için aklını peynir ekmekle yemiş olması gerekiyor!

7- Ha bir de, gözden kaçtı zannedilmesin, Sağlık Bakanlığı, yaşlı bakım evi ile ilgili tüzüğü çıkarmadan, yani elde henüz resmi bir Yaşlı Bakım Evi Tüzüğü olmadan, yaşlı bakım evi ile ilgili ihaleye giriyor ve kendine göre şartname hazırlıyor! Bu ne yaman çelişkidir? Peki ben de sorarım o zaman: İhale şartnamesinde belirtilen oda metrekareleri, odaların özellikleri, demirbaşlar, sistemin işleyişi, personel görev ve sorumlulukların tanımı vs. hangi kriterlere göre belirlendi? Normal bir durum mu bu? Devletin ciddiyeti ile bağdaşır mı? Ha birileri kalkıp diyebilir ki, Yaşlı Bakım Evi Tüzüğü taslağını alıp okusana! Vermiyorlar ki! İstedim. Sağlık Bakanlığı’nın sekreteri: ‘’Bizde değil, Yataklı Tedavi Kurumları’na gönderdik.’’ dedi. Orayı aradığımda savcılıktan görüşe yollandığı söylendi. ‘’Hadi bari bizim KTTB’den isteyeyim, belki onlarda vardır.’’ dedim. Oranın da sekreteri de kendilerine böyle bir taslağın ulaştırılmadığını belirtti. Yani tüzüğün ya adı var kendi yok, ya da ilgililerden ‘’özenle’’ kaçırılıyor! Ama Sayın Sağlık Bakanı’na sorarsanız, ‘’istişare’’ kelimesini ağzından ve kaleminden düşürmüyor! Hal böyle olunca da burnuma ister istemez başka kokular geliyor. KKTC’nin sağlık statikosu acaba Yaşlı Bakım Evi projesine de mi el attı diye sormadan edemiyorum. Acaba ihaleyi kim kazanacak? Acaba bu bakım evlerinde kimler istihdam edilecek? Acaba bu bakım evlerinde hangi ‘’şanslı’’ yaşlılar ya da ‘’bakıma muhtaç olduğuna kanaat getirilenler (!)’’ misafir edilecek? Şeytan dürttü bir kere, ‘’yaşlılara ve hastalara bakım bahane, popülist siyaset şahane!’’ diye düşünmeden edemiyorum… Yol yakınken Sayın Sağlık Bakanı’nı, ihaleyi durdurarak bu hatasından dönmeye ve konunun muhatapları ile, gerçek niyetlerini açıkça paylaşacakları, ‘’istişare’’ masasına oturmaya davet ediyorum…

Dr. H. İlker İpekdal 

İletişim: 0542-8529899