Yasaların, çağın koşullarına göre güncellenmesi, toplumun yasalara karşı duyduğu güven ve saygıyı da muhafaza etmesini sağlar. Tıptaki gelişmelere paralel olarak, yeni hastalıklar tanımlanmaya, yeni hekimlik alanları doğmaya devam ediyor. Devletin Yargı sisteminin temelini oluşturan yasaların sağlıkla ilgili olanları da, bu hızlı döngüye ayak uyduramazsa ya da ihmal edilirse, suçluların yasaları suiistimal etmesi ya da ihtiyacı olanların yasalar nedeniyle mağdur olması bazen kaçınılmaz oluyor. İşte tam da bu noktada, 29 Mayıs 1931 tarihinden günümüze göz kırpan, ‘’geriatrik yaş grubundaki’’ yasamız olan, Akıl Hastalıkları Yasası karşımıza çıkıyor. Vakti zamanındaki ihtiyaçları karşıladığı aşikar olup, günümüzde ise geçerliliği gerçek anlamda tartışılır durumda olan bir yasadır. Gerçi, yeni yasanın, en son, Başsavcılık’tan görüş alınma aşamasında olduğunu biliyorum ancak son durumunun ne olduğunu takip edebilmiş değilim. Bildiğim şey, kararların hala eski yasaya göre alınmakta olduğudur. 

……
Örnekler verecek olursam; Birkaç yıl önce trafik kazasına bağlı beyin kanaması geçiren bir hastama vasi tayini için, mahkemede şahadetim istendi. Duruşma sırasında, hastamın nörolojik, yani beyin ve sinir sistemi ile ilgili ağır ve geri dönüşümsüz hasarı nedeniyle kendi başına karar verebilme yeteneğinin kaybolduğunu söyledim. Akıl hastası olmasa da, mevcut nörolojik tablosu ile kendi kararlarını kendi başına veremeyeceğini belirttiğimde, hakim tarafından uyarıldım. Mevcut yasaya göre, akıl hastası olduğunu belirtmemem durumunda, kararın hasta yakınlarının aleyhine verileceği konusunda bir sinyal verdi. Ben de ifademi toparlayıp, hastamın bu hali ile bir ‘’akıl hastası’’ olduğuna dair görüş belirttim Vasi tayini de böylece yapılmış oldu. Bir başka örnek ise daha dün yaşandı. İleri derecede demansı (bunama hastalığı) olan bir hastamın yakınları, mahkemeden vasi tayini talebinde bulundu. Mahkeme, mevcut yasaya istinaden, demansın bir akıl hastalığı olduğunu ve bununla ilgili yorumun da psikiyatri tarafından yapılması gerektiğine dair bir yorumda bulundu. Dolayısıyla, bir nörolojik hastalık olan demans, yasa nedeniyle, psikiyatriye havale edilen bir ‘’akıl hastalığı’’ haline geliverdi! Hasta yakınları, mecburen psikiyatriye başvurmak zorunda kaldı.
...
Fasıl 252 Akıl Hastaları Yasası’na göre; ‘’akıl hastası, bir deliyi anlatır ve bir idiotu veya akıl sağlığından yoksun herhangi başka bir kişiyi de kapsar.’’ Yani, bugünkü nöroloji alanına giren ve kişinin kendi başına karar verme süreçlerini etkileyen hastalıkların her biri ‘’akıl hastalığı’’dır. Deliliktir! Yine aynı yasaya göre, Mahkeme, şüpheli kişiyi muayene etmesi için bir tabip görevlendirebiliyor. Bu tabip, şüpheli kişinin gerçekten akıl hastalığından muzdarip olduğu ve bir akıl hastası olarak mahsur tutulması gerekli bir kişi olduğunu tasdik edebiliyor. Yani aslına bakıldığında, bugün biri bir suç işlese ve akıl hastası olduğunu iddia etse, yasaya göre, mahkemenin görevlendireceği bir hekimin, kişi hakkında vereceği, ‘’akıl hastasıdır’’ şahadeti ile, kişi, ceza almaktan kurtulabiliyor! Ne tuhaftır ki, demanslı bir hasta ile ilgili vasi tayini söz konusu olduğunda ise, mahkeme herhangi bir hekimi atamak yerine, psikiyatri uzmanlığı alanına başvurma ihtiyacı hissedebliyor! Multipl Skleroz (MS), Parkinson, İnme (felç), kafa travması, geçirilmiş beyin enfeksiyonu, otizm, serebral palsi gibi hastalıkların her biri, 1931 yılından kalma yasamıza göre, birer ‘’deli’’, birer ‘’idiot’’ oluyor. Ve bizler bunu hala kabul etmek zorunda kalıyoruz!
...
 Beyin fonksiyonlarının etkilendiği hastalıkların hepsini bir kefeye koyan ‘’Akıl Hastaları Yasası, bir an önce güncellenmelidir. Güncellenmemesi durumunda, günün birinde, aramızdaki birçok kişinin ‘’yasa zoruyla deli’’ ya da ‘’yasayla sabit idiot’’ haline gelmesi içten bile değildir (!).
Dr. H. İlker İpekdal 
İletişim: 0542-8529899