Yağış; atmosferden yeryüzüne düşen sıvı ve katı sulara denir. Havadaki nemin doyma noktasını aşıp su damlacıkları, buz kristalleri veya buz parçacıkları şeklinde yoğunlaşmasına da yağış denir.
Yağışlar, yağmur, dolu ve kar şeklinde görülmektedir. Birdenbire başlayıp, çoğunlukla kısa süren şiddetli yağmura da sağanak yağış denmektedir.
Ülkemizde zaman zaman yağan yoğun yağışlar bazı bölgelerde sıkıntılara neden oldu.
Su ihtiyacımız olduğu zaman ‘aman yağmur yağsın’ diye dua ederiz. Zaman olur yağmur duasına bile çıkılır.
Ama kış girişi bu yağışlara karşı alınması gereken tedbirleri almakta gecikiriz. Yağmur yağıp evlere, iş yerlerine sular girince tedbir için koşuşturuyoruz.
Evlerin oluklarını, dere yataklarını yollardaki rögarları, kontrol etmeli ve temizlemeliyiz. Bu yapılmadığı takdirde yazdan kalan birikintiler suyun önünü tıkayacak ve neticede akıp gitmesi gereken sular evlere girmiş olacak.
Binaların betonlaşmasından önceki süreçte damlar çamurla sıvanmakta idi. Ahırlar ve de samanlıkların damları toprak ve saman karışımı çamurdan yapılan harçla sıvanırdı. Dam ya tümden sıvanır ya da çatlak yerlere çamur konurdu.
Bu işlemler yağmurlar başlamadan yapılırdı. Buna rağmen şiddetli yağışlarda hem dam akıtır hem de ahırın içi su dolardı. Böyle durumlarda ne yapacağımızı şaşırır akla karayı seçerdik.
Bir de kaldığımız evin oluklu kiremitleri yerinden oynamışsa, damın akıtmalarını seyreyleyin. Her damlatan yere bir kova koy ve yağmurun durmasını bekle.
1974 öncesi yıllarda köyümüz Üçşehitler(Goşşi)’de bu sıkıntıları bire bir yaşadım. O nedenle su baskınlarına maruz kalan insanların ruh halini iyi anlıyorum.
Son yıllardaki yağışlar da nerdeyse afet boyutunda olmaktadır. Bu şekildeki yoğun yağışlar karşısında insanlar çaresiz kalıyor.
Ne var ki yağmurlar insan ve doğa yaşamında ihtiyaçtır. Onsuz hayat olmaz. O nedenle olabildiğince karşı tedbirleri almamız gerekir.
Atalarımız ne demiş ‘zararsız ziyansız yağsın’.