Seçim propaganda döneminde çok kararsızdım.
Kararsızdım ama elbette adaylardan birine ben de oy verecektim.
Zaten bütün programlarımda ve köşe yazılarında, bütün Lefkoşalıları oy kullanmaya çağırmıştım.
Çünkü beğenir ya da beğenmeyiz, demokrasiye inanıyorsak, küsmeyeceğiz, pes etmeyeceğiz, irademizi başkalarının eline bırakmayacağız.
Ya da bunları yapmazsak, sonra çıkıp da şikayet etmeyeceğiz…

Hafta sonu yurt dışında olmama rağmen, sırf demokrasiye katkım olsun diye dönüş tarihimi bir gün önceye çektim…
Hala kime oy vereceğimi bilmeden sandığın yolunu tuttum…
20 senedir Çağlayan’da Çocuk Esirgeme Kurumu’nun bulunduğu 68 nolu sandıkta kullanırım oyumu, şimdiyle kadar da hiç sektirmedim.
Gittim girdim 68 nolu sandığın bulunduğu odaya, kimlik kartımı uzattım görevliye…
Bir iki sayfa çevirdi ve ismimi buldu…
Buldu ama yüzü ekşidi!
Çünkü ismimin üzerinde kırmızı çizgi vardı, ‘burada oy kullanamazsınız’ dedi.

Tam 20 yıl sonra böyle bir cevap ve üzerinde kırmızı çizgi olan ismimi görünce bir tuhaf duygu yaşadım o an…
Kısa bir şaşkınlık anından sonra Lefkoşa Seçim Kurulu’nun yolunu tuttum.
İlgili bayana kimlik kartımı uzattım o da bilgisayara girdi ve bu seçimlerde oy kullanamayacağımı söyledi…
Zira o bölgede uzun bir süredir oturmadığımız için birileri şikayet etmiş ve listeden silinmişiz…
Tam 20 yıl sonra!

Benim arkamdan onlarcası geldi…
İlinde kimlikleri ile hepsi de isimlerinin kırmızı kalemle çizili olduğu şikayetiyle…
Sinirliydiler, kızgınlıklarını dile getirdiler.
Görevli bayan da kızdı fırçayı çekti;
‘Vatandaşlık haklarınızı bileceksiniz, takipçi olacaksınız’ diye kükredi…
Haklıydı, biz vatandaşlım görevimizi yeteri kadar yerine getiremedik, takipçi olmadık ve dün oy kullanamadık…
Bunun için özür dileriz…
İyi de hadi biz vatandaşlım görevimizi yerine getiremedik, peki devlet baba niçin devlet görevini yerine getirmeyip, bizi uyarmadı ve seçim hakkımızın elimizden alınmasına göz yumdu?

Seçim sonuçlarına gelince;
CTP, 7 yıl önce teslim ettiği amiral gemisini bugün geri aldı.
Hem de kendi beklentilerinin de ötesinde bir sonuçla.
Sonuca biz hiç şaşırmadık, çünkü CTP yerel yönetimlerde kendini kanıtlamış bir partiydi ve doğan olarak seçmen bunu göz önünde bulundurdu ve doğru bir karar verdi.
Ayrıca bu seçim bizlere bir kez daha CTP’nin en iyi örgütçü parti olduğunu da göstermiştir.
Adanın bütün bölgelerinden gelen partililer özellikle son 15 gün hiç aralıksız büyük bir birlik ve beraberlik örneği gösterip büyük bir zaferin altına imza atmışlardır.

Bu seçimde en büyük hayal kırıklığı DP’de yaşandı.
Fellahoğlu ile burun buruna bir yarış götürdüğü tahmin edilen Mustafa Arabacıoğlu’nun yüzde 30’larda bir oy alacağı anketlere yansırken, beklenen olmadı, DP bir kez daha örgütlü olamadığını gösterdi ve oy oranı yüzde 22’de kaldı.
Ama genele baktığınızda DP’nin oylarının ikiye katlanması, bu partiye amorti sevinci yaşatabilir.

Suphi Hüdaoğlu da seçimlerin temiz yüzlerinden birisi oldu…
Ama temizlik işe yaramadı, parti güçsüz olunca yüzde 14’lük oyda kaldılar.
Bu da TDP’nin oylarının arttığını gösterse de, sonuçta iyi parti ya da temiz parti olmanın seçim kazanmakla ey anlamlı olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.

UBP adayı Hasan Sertoğlu’nun yüzde 26’lık oyu bugünden itibaren en çok konuşulacak konular arasında yer alacak.
Bu seçim sonucu da göstermiştir ki, artık en azından Lefkoşa’da her seçmenden birisi UBP’li değildir…
Şimdi hem anamuhalefet hem de parti içi muhalefet ‘erken seçim’ için düğmeye basacak ve İrsen Küçük’ü erken genel seçim için zorlayacaktır.

GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın İrsen KÜÇÜK, bütün partilileriniz yüzde 20’nin üstünde oyu bir başarı kabul edince sonuç kaçınılmaz oldu. Yatın kalkın dua edin ki Hasan Sertoğlu oyları artırdı. Artık erken genel seçim de kaçınılmaz oldu. Hiç direnmeden ülkeyi genel seçime götürün, hayır duası alırsınız…

Bayın Kadri FELLAHOĞLU, bu seçim sonucuyla sadece Lefkoşa’ya değil, ülkenin de yönünü değiştirme fırsatı yarattınız. İşiniz çok zor olsa da tebrik eder yeni görevinizde başarılar dileriz. Seçim öncesi vaatlerinizin takipçisi olacağız…

Sayın Hüda AKSOY, önceki akşam Surlariçi’nde bir bürokratın bazı gençlere silah gösterdiği resimlere de yansıdı. Bu konuda bir görüşünüz var mı? Ben o göbeği bir yerden hatırlıyor gibiyim ama…

Sayın Sami OSMANLI, korku filmlerinde yaşananları siz Çağlayan bölgesinde yaşamışsınız. İyi de rakipler boğazınıza bıçak dayayıp, biz niçin şikayetçi olmadınız işte bunu anlayamadık. İki parti arasında özel anlaşma diyorlar doğru mu?

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, demek ki temiz ve dürüst politikacı olmak seçilmek için yetmiyormuş değil mi? Yine de partinizin oylarını ikiye katladığınız için büyük bir başarıya imza attınız. Tebrik ederiz…

Sayın Zilha MENENT, sandık sandık gezip müdür, müsteşar ve kurultay istihdamlarının oy kullanıp kullanmadığını sıkça kontrol ettiniz. Ama bu bile seçimin kaderini değiştiremedi değil mi? Kader utansın…

Sayın Mehmet UYSAL, seçim sonuçlarından sanırız en fazla siz zarar göreceksiniz. İlk kez bu kadar yanlış tahminde bulundunuz ve belki de yüzlerce kişiye yemek ısmarlamak zorunda kaldınız. Geçmiş olsun…

Sayın Bertan ZAROĞLU,
bu seçimlerde gösterdi ki Surlariçi geçmişte olduğu gibi bundan böyle de seçimlerin odak noktası olacak. Burada oturan vatandaşların artık satılık seçmen imajını silmek için şimdiden kolları sıvamak gerekiyor değil mi?

Sayın Hakan KUNTAY, seçimler bir kez daha sizin yerel yönetimlerdeki uzmanlığınızı ortaya koydu. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz.

Sayın Ahmet ZAİM, seçim sürecinde özellikle Surlariçi bölgesinde bir çok polislik olay meydana geldi ama bunların hiçbiri polise yansımadı. Tabancaların, bıçakların çekildiği bölgede olaylar sonrası parti başkanları ört bas etmeyi becerdi, bilginiz olsun istedik…

Sayın Ahmet BENLİ, başarılı seçim sonucunda en büyük payın sahiplerinden birisi de sizsiniz. Lefkoşa ile komşu olmanız münasebetiyle seçmenler bir oraya bir buraya bakınca karar vermekte zorlanmadılar. Tebrik ederiz…

Sayın Leman ASLIM, bir çok UBP’li bakan ve vekilden çok daha fazla çalışarak göz doldurdunuz, tebrik ederiz. Eğer bu işin ekmeğini yiyenler de sizin kadar duyarlı olsaydılar, seçim sonucu bu kadar kötü olmazdı…

Sayın Erol ERGÜN, İskele sahil şeridindeki araziyi kolay kolay bırakmayacağınız anlaşılıyor. Şimdi de TC’li yetkililerle dirsek temasına geçip arkanıza Ankara’yı almaya çalışıyormuşsunuz. Size başka çare bırakmadılar değil mi?

Sayın Engin ARI, Londra’da yaşayan muhterem ağabeyinizin vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin…

Sayın Rasıh REŞAT, Mete Tümerkan’dan sonra siz de artık BRTK müdürlüğü için son kozlarınızı oynuyormuşsunuz. Gazanız mübarek olsun, iyi olan kazansın…

Sayın Ertuğrul HASİPOĞLU, seçim tahmininde siz de ne yazık ki yanıldınız. Ha keşke son bin kaç gün değil de son bir ay Lefkoşa’ya kamp kursaydınız. Büyük geçmiş olsun diyoruz…

Sayın Sıddık ORHAN, büyük bir apartman işine girdiğinizi duyduk hayırlısı olsun. 30 sene taksit yapıyorsanız bize de bir tane ayırmanızı isteriz. Hayırlı işler bol müşteriler…

Sayın Nevvar NOLAN, siz her ne kadar görevinizi yaptığını zannetseniz de çok sayıda vatandaş iptallerden dolayı oy kullanamadı. Umarız bu işin arkasında başka şeyler yoktur…



Günün Fıkrası

Yanlış kullanım


Kadın kocasını zorla ikna edip doktora götürmüş.
-Doktor bey kocam çok isteksiz, ayda bir kere ya yapıyor, ya yapamıyor.
Doktor adamı muayene ettikten sonra:
-Tamam ben size özel bir ilaç yazacağım yarın bana bir ara uğrayıp ilacı aldırın, demiş. Ertesi gün adam işte olduğundan kadın evin küçük oğlunu doktora göndermiş ilacı alması için. Doktor ilacı çocuğa verirken iyice tembihlemiş.
-Bak oğlum baban bu ilaçtan 3 günde 1 tane içecek. Sakın unutma, demiş. Çocuk eve dönerke unutmamak için sürekli olarak tekrarlıyormuş. O sırada karşıdan öğretmeninin geldiğini görüp heyecanlanmış ve ilacın dozunu 1 günde 3 tane olarak babasına iletmiş. Aradan 3 ay geçmiş. Doktor birgün küçük çocuğu sokakta oynarken görmüş ve babasının durumunu sormuş. Çocuk doktora okkalı bir küfür salladıktan sonra anlatmaya başlamış:
-Annem 2 ay önce öldü, ablam 3 aylık hamile ben de kıçımın acısından oturamıyorum.
Doktor:
-Peki baban şimdi nerede?
Çocuk:
-Çatıda kedileri kovalıyor...