“Sayın Özadam iyi günler dilerim;
öncelikle yazacaklarımı ismimi vermeden yazarsanız sevinirim. Geçenlerde Kıbrıs gazetesinde tesadüfen bir haber okuduk bu haber Vakıflar İdaresi’nin münhali ile ilgiliydi ve başvuru için son gündü bir telaş gidip şartları öğrendim ve mesai bitimine 1 saat kala falan başvurumu verdim…
Nasıl işe alacaksınız diye sorunca bana Evkaf yasası, Anayasa ve genel kültürden sınava gireceksiniz dendi.
Acele internetten yasaları indirdim bastım bir de ne göreyim Evkaf Yasası 126 sayfa, Anayasa 63 sayfa. Başladım gece gündüz çalışmaya Pazartesi başvuru yaptım, Cuma arandım, 25 Aralık salı günü sözlü sınava gireceksiniz diye, 1 hafta gibi bir sürede sözlü sınava hazırlanmanın mümkünatı yok ama kendimi zorladım gözlerim ağrıdı okumaktan neyse gerçi alınacaklar zaten belliydi ama olsun bir umut dedim malum 2 yıldır işsizim verilen sözler tutulmadı malum bende kimseden yardım istemedim Allah var dedim.
Sınav günü geldi öğlen 13.00’de hazır olun dediler, tek tek sınava aldılar saat 16.00 civarı girebildim neyse dışlarda beklerken herkes çıkanlara ne sordular diye soruyor sohbet koyulaşıyor tabi süre kısa olduğu için çoğu ki nerdeyse herkes ya Anayasayı ya da evkaf yasasını hiç çalışmadıklarını söylüyor çünkü çoğu 4 gün önce arandıklarında nerelerden soru geleceğini öğrenmişti çıkan herkeste şunu sordular şunu bildim şunu bilemedim ya da 3 soru sordular hiçbirini bilemedim gibi konuşmalar yapıyordu.
Velhasıl benim de fena geçmemişti en azında 80-85 bekliyordum, dün internet sitesinde yayınladılar bir baktı otuzlarda bir puan şok oldum ( ben üniversite bitirmek üzereyim geçen sene 7 dersin 6’sını özel sebeplerden dolayı çalışamadığım halde 60-70 tam notlar alarak geçtim 1 dersten kaldım mezun olamadım şoke oldum bütün gece ağlamayı beğenmedim ki benim sözelim çok iyidir, edebiyat mezunuyum su an işletme okuyorum üstelik başvuru formunda 3. şık ailede şehit-gazi var mı diye soruluyordu benim eşim şehit çocuğu 2 senedir o da işsiz ama sen gir bir de sen şansını dene beni zaten almıyorlar dedi.
Eminim başvuranlar arasında şehit ailesinden kimse yoktur. Benim bildiğim öncelik şehit çocuklarınındır yanlışım varsa düzeltin lütfen.
Dünden beri arıyorum muhatap birini bulamadım puanlamayı neye göre yaptılar da ben bu kadar düşük bir puan aldım, üstelik benden önce girenleri kontrol ettim sıra numarasından bazıları bilemediklerini söyledikleri halde benden daha iyi puanlar almışlar akşamdan beri inanın işe alınmadığımdan değil verdikleri puana daha çok sinirlendim en çok ta o koydu doğruyu söylemek gerekirse kendimi aptal gibi hissettim.
Bu konuyu gündeme getirirseniz sevinirim çalışmalarınızda başarılar dilerim Lütfen Adımı ve kararttığım kısımları Açıklamayınız çok teşekkürler…”
(İsmi Mahfuz)



Okur mektubu
“İstifa ediniz”


“Mahkemeden çıkan 2. tur kararı sonrası, başbakan kurultaya yönelik olarak, maliyeye talimat vererek, bu senenin kontenjanı olduğu açıklanan 300 istihdamın hepsini de kullanma maksatlı, daha öncenden almayı yetiştiremediği delege çocuklarını da devlete alınmasını emretmiştir.(Bildiğiniz gibi 1. tur kurultay öncesi, Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi kurultaya yönelik devlete binlerce partizanca istihdam yapılmıştı)
Öncelikle, kamuya yapılan her istihdamda, ilgili kişiye, maliye bakanlığı tarafından maaş ödemesi yapılabilmesi için Sayıştay’ın uygunluk onayı vermesi gerekmektedir. Peki bu Sayıştay başkanlığına sormak lazım değil mi;
UBP hükümeti tarafından binlerce hukuk dışı, partizanca yapılan istihdamlara neden koşulsuz olarak onay vermiştir ve hala vermektedir?
Devletin bağımsız mali denetçisi olarak, partizanca istihdam edilen binlerce kişinin maaşı, gözcüsü olduğunu iddia ettiği bu devletin kasasını sömürürken neden seslerini çıkar(a)mamaktadırlar?
Kurultaya yönelik yapılan partizanca istihdamların hukuki dayanağı nedir ?
Bu yazıda, kamu kaynaklarının gözcüsü ve koruyucusu olduğunu iddia eden Sayıştay başkanlığının, UBP’li devlet büyüklerinin aile boyu devlet kasasından yaptıkları yurtdışı gezilerini hiç sorgulamaması, Küçük’ün devlet kasasından her gece delegelerini yedirip, içirdiği kurultay yemeklerinden haberdar olmaması ve usulsüzlüklerin artık ayyuka çıktığı UBP belediyelerini ısrarla denetlememesi irdelenmemiştir bile.
2014 seçimleri yakın. Artık onurunuz ve şerefiniz ile istifa edin, iktidar partinize milletvekili adayı olun, ve partinize öyle hizmet edin. Bu devletin bağımsız kurumunu, hukukunu ayaklar altına alarak değil...”
(BİR OKUR)

GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Afet ÖZCAFER, Cuma akşamı Mağusalı parti meclisi üyelerini toplama girişimi sonuçsuz kalınca epey üzüldüğünüz gözlemlenmiş. 21 Ekim kurultayında siz de liste çalışması yapsaydınız bunlar başınıza gelmeyecekti değil mi?

Sayın Ahmet KAŞİF, kurultay öncesi şu 2 milyon dolar meselesi daha çok gündeme gelecek gibi görülüyor. Söylentilere bir son vermek için en iyisi kamuoyuna bir açıklama yapıp meraklıları rahatlatmak.

Sayın Hüseyin EMİRKANI
, Paşaköy’de ilkokul öğretmenliğine başlayarak bütün geçmişi bir anda silmişsiniz. Büyüklerin elini öpmek her zaman işe yarar değil mi? Darısı Mustafa Tokay’ın başına artık…

Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU
, özellikle Lefkoşa’da bazı partililer aleyhte propagandaya başladılar bile. Bir süre sivri açıklamalar yapmamakta yarar var. Erken seçim olursa epey zorlanabilirsiniz. Bu arada her gittiğiniz yerde İrsen beyin ikinci tur zaferini ilan ediyormuşsunuz. Bu ne muhabbet böyle…

Sayın Mehmet ÇAKICI, dünkü Hamsi Günü’nde ilk seçimlerde bütün siyasileri hamsi gibi yiyeceğinizi söyleyerek yine günün adamı olmuşsunuz. Siz yine de kılçıklara dikkat edin, bayat hamsilerin kılçığı bir zarar vermesin…

Sayın Turan BÜYÜKYILMAZ, bir sene aradan sonra dünkü Hamsi günü muhteşem geçmiş. Başbakan olarak hem İrsen beyi hem de Ahmet beyi konuşturmanız dikkatlerden kaçmadı. Sağlam basmak lazım değil mi?

Sayın Suat YELDENER
, Ulaştırma Bakanlığı’nda bir çok projenin gizli kahramanının siz olduğu söyleniyor. Ersan bey bu konuda en şanslı bakanlar arasında yer alıyor. Siz siz olun sakın aktif siyasete girip de körelmeyin olur mu?

Sayın Yüksel ÇELEBİ, Dikmen’in görüntüsü özellikle giriş ve çıkışlarda çok iyi de arka sokaklardan da şikayetler gelmeye başladı. Ara sıra çizmeyi giyip dolaşmakta yarar var diyor bölge halkı…

Sayın Habil TÜLÜCÜ, kankanız Mehmet Adahan ile neredeyse her akşam ahşap evde yeme içmedesiniz. Doktor uyarılarını dikkate almadığınız gözlemleniyormuş. Eşiniz de bu durumdan epey endişe ediyormuş bilesiniz.

Sayın Arif ALBAYRAK, ÖRP’ye katılma dilekçeniz şaka olsa da epey heyecan uyandırdı. Hele de Ramazan bey öyle bir heyecan içindeydi ki neredeyse partinin kapanmasına bile itiraz edip size rozet takmaya gelecekti.

Sayın Aliçetin AMCAOĞLU, çiftçi kesiminden hastalıklı arpalar konusunda yoğun şikayetler gelmeye başladı. Hadi zehirli enginarlara ses çıkarmadınız, bari bu konuya bir el atıverin. Zorlu Töre ensenizde bilesiniz…

Sayın Bertan ZAROĞLU,
ezeli rakibiniz olsa da Abdullah Atlar’ın son günlerinde sürekli yanında olmanız nedeniyle kutlarız. Vefalı bir hemşeri olduğunuzu gösterdiniz. Bu arada dergi çalışmanız varmış, hayırlı olsun…

Sayın Mahmut KUŞ
, TDP İskele milletvekili adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Madem ki artık Aslanbaba bölgeyi terk etme kararı aldı, doğa boşluk tanımaz değil mi? Seçim ofisiniz bile hazırmış, hayırlı olsun.

Sayın Özay ÖYKÜN, belediyelerde yaşanan sıkıntılar nedeniyle artık başkanlıktan vaz geçip erken genel seçime girme kararı almışsınız. Partilileriniz sizden oy patlaması bekliyor. Şimdiden hayırlı uğurlu olsun.

Sayın Halil ORUN
, bölgede markalaşma çabalarınız olumlu sonuç vermedi. Siz niçin dert edersiniz ki, kumbaralarda resminiz olmasa da bu halk sizi her dört yılda bir başkanlığa seçer. Yeter ki siz reklamı abartmayın…

Sayın Özkan MURAT
, ölümlü trafik kazalarında son 40 yılın en az ölümlü yılı gerçekleştirildi. Bunda sizin icadınız olan radarların da büyük payı var. Bir kez daha teşekkürler…

Sayın Habibe ELSASAN, geçen seçimlerde kıl payı kaçırdınız ama bu sefer işi şansa bırakmamak için yoğun çalıştığınız görülüyor. Bizim bildiğimiz babasının kızı kafaya koydu mu meclis kapısından bir şekilde içeri girer.

Sayın Mustafa GÜLCAN, Gençlerbirliği’ne bu sıralar nazar değdi diyorlar. Acilen bir kurban kesip kan akıtmanız öneriliyor. Başka türlü uğursuzluklar geçecek gibi gözükmüyor.




Günün Fıkrası

Cennetin anahtarları…

Peder ve Bahadır ölürler ve cennetin kapısına giderler. Kapıda bir melek beklemektedir. Melek pedere sorar ;
-Hiç günahın var mı? Peder;
- Aziz melek ben rahiptim, tüm hayatım boyunca Tanrıma dua ettim, karıma ve çocuklarıma sadık kaldım, insanlara ve hayvanlara hep yardım ettim. Melek, “Çok iyi bunları biliyorduk zaten al sana cennetin gümüş anahtarı. “ der ve sonra Bahadır’a döner. “Senin hiç günahın var mı Bahadır?“
Bahadır; “Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım ama Tanrı’ya çok dua etmedim açıkçası bir de günahım var çok sert ve hızlı araba kullanırdım.”
Melek Bahadır’a döner ve ; “Bunu da biliyoruz. Çok iyi al sana cennetin altın anahtarı.” Peder bu olaya sinirlenir; “Ben hayatımı insanlara, Tanrı’ya adadım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz.“ Melek gülerek ; “Oğlum, sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama Bahadır araba kullanırken herkes dua ediyordu.“