Okuyucuya bir özür borcumuz var;
Ne zaman yurt dışına gitsek yazımızda belirtir ve birkaç gün yazamayacağımızı belirtirdik.
Bu kez unuttuk ve zaten olanlar da oldu…
Telefon açanlar, mail gönderenler, sağ olsunlar merak etmişler.
Tamamen bizim hatamızdır özür dileriz.
Bundan böyle sizden habersiz bir yere gitmeyeceğimizin de garantisini verebiliriz.
Kısa bir yurt dışı gezisi gerçekleştirdik ve döndük.
Hele de bazı yorumlar vardı ki hem güldük hem düşündük…
Bazı okurlar, bizim de sesimizin kesildiği yönünde yorumda bulunmuşlar…
Hem de Kıbrıs Time’da…
Kendi kendimizin sesini kısmak gibi bir şey olurdu bu…
Siz hiç merak etmeyin, zira biz Kıbrıs Time’ı sesi kesilmesin, herkes yorumunu özgürce yazsın diye kurduk…
Son nefesimize kadar da burada yazmaya, ülke gerçeklerini gözler önüne sermeye devam edeceğiz.
Bu konuda şikayetçi olan tüm meslektaşlarımıza da kapımız sonuna kadar açıktır, ku bunu zaten her fırsatta söyleriz.

Aslında ara sıra kaçmak insana iyi geliyor.
Biz KKTC’de kendimizi dünyanın merkezi olarak görürken, aslında öyle olmadığının farkına yurt dışındayken varıyoruz.
Ve ne acıdır ki, bir çok dünya ülkesinden ne kadar gerilerde kaldığımızı da görüp içimiz sızlıyor…
Sonuçta Türkiye de dahil bir çok gelişmiş ülke koşar adımlarla giderken, biz aynı konularda nakarat yapıyoruz.
Özelleştirme olsun mu olmasın mı?
CTP’nin kurultay sancısı…
UBP’nin seçim harcamaları vesaire…

Atamaları henüz tamamlamayan Serdar Denktaş diyor ki:
“Türkiye ile imzalanan protokol bizim bedenimize uymaz…”
Yapma Serdar bey!
Onurlusun, Kıbrıslısın, dik bir duruş sergilemeye çalışıyorsun ama yapma lütfen.
Uysa da uymasa da diye bir tabir var bilir misin?
Aynen öyle işte!
Anlaşılan o ki Serdar bey, aynı Tayyip beyin yaptığı gibi dik durup diklenmeme taktiği uyguluyor ama, bugün sabah saatlerinde yaşanan maaş krizi bile göstermiştir ki, uymaz diye bir şey yok…
Devletlerde devamlılık şartı varsa, eski hükümetin imzaladığı, hatta şimdi elini öptüğün, seçimde de işbirliği yaptığın Sayın Eroğlu’nun imzası olan protokolü bal gibi uygulayacaksın.
“Yemem yok” yani!
Ama yeni projelerle de halkın önünü açacak bir iki icraat gerçekleştirirseniz, taş atıp kolunuz yorulmaz ya!

Hasan Hastürer, dünkü yazısında iyi tespitlerde bulundu;
Marmaray gibi çok önemli bir projede, Kıbrıs Türküne ambargo mu yoksa ceza mı uygulandı diye sordu.
Aslında sormaya bile gerek yok!
Adına ister ceza deyin isterse ambargo, bugün yaşanan maaş krizi bile ağlasak da sızlasak da yıllardır ayaklarımız üzerinde duramamamızın ve Anavatan’a göbekten bağlı olmamız gerçeğini gözler önüne sermiyor mu?
Eğri oturup doğru konuşalım;
CTP-DP hükümeti Ankara hükümetinin çok da sıcak bakmadığı bir hükümettir.
Ankara da ‘parayı veren düdüğü çalar’ mantığıyla kendi iradesi dışında bir hükümet kurulduğu için Marmaray gibi çok önemli bir açılışta bu hükümetin ortaklarını kurdela kesmeye çağırmamıştır.
Zaten, çağırsaydı Tayyip bey de hükümet kurulur kurulmaz bu işi Beşir Atalay’a devretmez, kendi bizzat yeni hükümeti kutlardı.
Kıbrıs Türkü, İrsen Küçük’ü evine göndererek, Ankara hükümetlerine koşulsuz bağlılık icraatlarına onay vermemiştir.
İradesi ile yeni bir hükümet belirlemiştir ama parayı verenin düdüğü çaldığı bir düzende de İrsen Küçük’lü günleri ararsa kimse şaşırmasın…
Zira, ‘bu hükümet yeni yılı bulmaz’ diyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
Hem Türkiye’de, hem de bizim ülkede!



Hamzaoğluları: Kar-İş başkanlığını bıraktım


“Sayın Levent Özadam,
23 Ekim tarihinde yayınlamış olduğunuz yazınızda milletvekili olmama rağmen KAR-İŞ Başkanlığı görevine devam ettiğimi iddia ederek, yıllardır görev yaptığım bu camianın sorunları ile yeterince ilgilenmediğimi ifade ettiniz. Sizleri aydınlatmak ve şahsım hakkında kamuoyu ile paylaştığınız yanlış bilgileri düzeltmenizi sağlamak adına KAR-İŞ ile ilgili süreci sizinle paylaşmak isterim.
Biray Hamzaoğulları olarak yıllarca otobüs işletmeciliği yaparak ekmeğimi kazandım. Bu sektörün sorun ve sıkıntılarını bizzat yaşayarak tecrübe edindim. 2012 yılında gerçekleştirilen KAR-İŞ Genel Kurulu’nda ben divan başkanlığına, Berke Özkan ve Lütfi Lütfioğluları ise sekreter olarak divan heyetine seçildi. Söz konusu genel kurulun ardından oluşturulan yedi kişilik yönetim kurulu görev dağılımı konusunda anlaşamayıp görevi kaymakamlığa devretti. Kaymakamlık, divan heyeti olarak gerekli tüzük değişikliklerinin tamamlanmasının ardından yapılacak olan olağanüstü KAR-İŞ Genel Kurul toplantısına kadar bizleri görevlendirdi. Yani ben, KAR-İŞ Genel Kurulu tarafından KAR-İŞ Başkanlığına değil Genel Kurul Divan Başkanlığına seçildim. Kaymakamlık tarafından görevlendirmemizin ardından gerekli tüzük değişikliği için çalışmaları başlatarak gerekli girişimleri yapmaza rağmen dönemin UBP Hükümeti’nin zihniyeti ve KAR-İŞ bünyesinde bulunan birtakım arkadaşlarımızın partizanca yaklaşımları nedeni ile sonuç almada sıkıntılar yaşandı. 28 Temmuz Erken Genel Seçimleri’nde de CTP-BG’den İskele Milletvekili adayı olup halkımın takdiri ile milletvekili oldum. Milletvekili olmamın ardından sizin iddia ettiğiniz gibi KAR-İŞ Başkanlığını yürütmek yerine ekte gönderdiğim 31 Temmuz 2013 tarihli yazı ile tüm yetkilerimi yazıda adı geçen yedi kişilik komiteye devrettim.
Yazınızda bahsettiğiniz gibi hem milletvekilliği hem de KAR-İŞ Başkanlığı görevini sürdürmediğimi ifade ederken taşımacılık sektörünün sorunlarının en erken ve hızlı bir şekilde çözümlenebilmesi için de her türlü girişimi yapmakta olduğumu belirtmek isterim. Bu bağlamda sizi, 7 Kasım günü denetim görevi ile toplanacak olan Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda taşımacılık sektörünün yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini kapsayan gündem dışı konuşmamı misafirim olarak dinlemeye davet ederim…”

Biray Hamzaoğulları
CTP-BG İskele Milletvekili
28.10.2013


GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU

Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU, Derviş bey Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eğer aday olursa sizin de bağımsız olarak aday olacağınızı artık yüksek sesle dillendirdiğinizi duyduk. Bu konuda partinize bile meydan okuyacağınız söyleniyor. Çalışmalara şimdiden başlayın o zaman…

Sayın Zeren MUNGAN, dün öğlen saatlerinde koşar adım TC Elçiliği yolunda gözlemlenmişsiniz. Sizi bu kadar heyecanlandıran şey neydi merak konusu olmuş. Yoksa bugün yaşanan maaş krizi ile bir ilgisi var mıydı?

Sayın Türkay TOKEL, Güzelyurt bölgesinin atamalardan nasibini almadığını duyanlar kapınızda kuyruk oluşturmuşlar. Bu konudaki sıkıntınızı anlıyoruz ama ilçe başkanı olarak en büyük zılgıtı siz yiyeceksiniz gibi gözüküyor.

Sayın Orsel NEŞE, Serdar beyin en güvendiği isimlerden birisi olarak bölgenize atama verilmemesi halinde istifa dahil her türlü eyleme gideceğinizi öğrendik. Siz hiç endişelenmeyin zaten bu hükümet yıl sonuna kadar giderse atama sıkıntısı da kalmamış olacak.

Sayın Sunat ATUN,
Talip Atalay ile sıkı fıkı olmanızın boşuna olmamasının sırrı çözülmüş. ABD’den çok ciddi bir davet almışsınız. Aman aramızda kalsın zira duyan olursa ortalık toz duman olur. Siz en iyisi ABD yerine bir kez daha hacca gidin.

Sayın Ersin TATAR, UBP’nin seçim harcamalarının sonucu dört gözle bekleniyor. Bu arada seçimlerde bağış yapan kişi ve kuruluşların isimleri açıklanınca da epey sıkıntı doğacak gibi gözüküyor. Hele de 1 milyon TL’lik bağış yapan bir zatı muhteremin adını bakalım nasıl gizli tutacaksınız?

Sayın Ali Özmen SAFA, dün gazetedeki Atatürk resmi hem karanlık hem de biraz bozuk çıkınca epey tepki gösterdiğinizi duyduk. Merak etmeyin kimsenin ruhu bile duymadı. Ama bizim gözümüzden de kaçmadı!

Sayın Halil İbrahim AKÇA, Marmaray açılışı için ha keşke bir iki devlet adamımızı da İstanbul’a göndermek için bir girişimde bulunsaydınız belki işe yarar ve bu kadar patırtı çıkmazdı.

Sayın Asım AKANSOY,
Ferdi beyin desteği olduğu müddetçe kurultayda şansınız epey fazla. Yapılan ince hesaplara göre baya baş bir seçim olacağı iddia ediliyor. Ama Mehmet Çağlar faktörünü de unutmamak lazım değil mi?

Sayın Ahmet ERTAY, sizin İlköğretim Dairesi Müdürlüğü’nün biraz zora girdiği ve bu konuda Saray faktörünün öne çıktığı iddia ediliyor. Eğer böyle bir şey olursa Güzelyurt bölgesinde hiç de iyi şeyler olmayacak diyorlar. Hakkınızda hayırlısı artık…

Sayın Rauf DENKTAŞ, LTB başkan adaylığınız ortaya atılır atılmaz ortalık iyice karıştı. Bu konuda fazla aceleci olmaya gerek yok. Önce ağabeyler için çalışıp ileriki yıllarda siz de şansınızı deneyebilirsiniz…

Sayın Çiğdem DÜRÜST, atamaların hep erkek ağırlıklı olmasından sitem ettiğinizi duyduk. Meclis ile doğru orantılı olursa yatın kalkın dua edin. Erkek egemen toplumda daha iyisini beklememek lazım değil mi?

Sayın Serhat AKPINAR, televizyon projesine yeni yılda başlayacağınız artık kesinleşmiş diyorlar. Bu arada Suat hoca da kendi gazete ve televizyonunu kuruyor bilesiniz. Çetin bir savaş sizi bekliyor yani…

Sayın Günay ÇERKEZ, Ticaret Odası başkanlığına yeni aday isimler çıkınca biraz panik yaptığınız ve telefonlara sarıldığınızı öğrendik. Hani siz aday olmayacaktınız? Vaz mı geçtiniz yoksa?

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, Güzelyurt’taki okul gezilerinde DP’li vekil ve kurmayları çağırmayınca epey gücenen olmuş. Bur dahaki sefere parti hassasiyetlerini de dikkate almanız isteniyor…

Sayın Serhat APAKGÜN, sosyal medyada artık Kıbrıs Cumhuriyeti kullanmaya başlamışsınız. Hayırdır yine kim damarınıza bastı da bu kadar öfkelendiniz? KKTC’de yatırımcı olmak için mangal gibi bir yüreğe sahip olmak değil mi?

Sayın Bülent GÜNKUT, ciddi bir göz ameliyatından sonra sağlığınıza yeniden kavuştuğunuzu memnuniyetle öğrendik. Büyük geçmiş olsun diyoruz. İhtiyar delikanlı olarak bu ülkenin size daha çok ihtiyacı var.


Günün Fıkrası

Bedava


Benzin istasyonunun önünde bir afiş:
“Depoyu dolduran lotaryada tutturursa bedava seks kazanıyor.”
Temel ile İdris benzinciye “Doldur depoyu” der, sonra bedava seks için lotaryaya talip olur... Benzinci sorar: “Kafamdan bir sayı tuttum, bilirseniz bedava seks.”
“Üç” derler...
Benzinci, “Bilemediniz, ben beş tutmuştum.”
Bir hafta sonra iki kafadar yine gelir, depo yine doldurulur, yine lotarya...
Bizimkiler “Yedi” der.
Benzinci “Olmadı, ben altı tutmuştum”.
Üç gün sora yine depoyu “fullerler”, yine lotarya...
“İki” derler, benzinci “Bir” der.
İdris Temel’e açılır...
“Yahu bu bizi kandırıyor galiba, hep başka rakam soyluyor... Hile yapmasın!”
Temel cevap verir:
“Yok canım… Bizim Fadime arka arkaya iki kere kazandı.”