Dün, pazar gününün keyfini çıkarmak üzere bir dostumla balık lokantasına gittik. Yemek üzerine dondurma dondurma diye tutturunca ben, Girne Limanı’nda dondurma yiyelim dedik. Dedik de, loşluğa gömülmüş Girne Kalesi ve Girne Limanı güzelim pazar günü keyfimizi bir anda tabiri caiz olmayan ifadelere boğdu.

Tarihi yapıların aydınlatılması hem teknik hem de aydınlatma tasarımı bilgisi gerektirir. Pek tabii KKTC’de alışık olduğumuz üzere, bizde bu tür ince işler için kimsenin bir şey bilmesi gerekli görülmemektedir. İstihdamı yap da hangi üniversiteden mezunmuş, tecrübesi neymiş, vazgeç sorma. Sana oy verecek mi memur, gerisi kimi, ne diye ilgilendirsin… Aldığın gibi devlete, başımıza uzman kesiliverir bizim bazı memurlarımız.

Girne Kalesi’nin aydınlatma spotlarının çoğu yanmıyor. KKTC turizminin pazarlanmasında başköşeye hakkıyla oturtulan şaheser aydınlatma kurbanı. En aşağı 1300 senelik bir geçmişi olan, Kıbrıs’tan geçen her medeniyetin nasıl kuşatacağını düşündüğü tarihi yapı, 2013 yılında her nasılsa teknolojiden hala nasibini alamamışların elinde, geceleri protezini suya koyan, dişsiz kalmış biri gibi. KKTC’de aydınlatma teknolojisi yok mu; var. Öyleyse Kuzey Kıbrıs’ta devlet yöneticilerinin bir türlü uygarlaşamama, çağdaşlaşamama sorunu olmalı. Turizm Bakanlığı koskoca Girne Kalesi’ni aydınlatmaktan bile acizse, başta Bakan Ünal Üstel gelmek üzere, ilgili devlet birimlerinde çalışan amirlerin ve memurların en basit görevlerini dahi yerine getirmedikleri bir sorumsuzluk sergilediklerini söylememiz gerekecek.

Turistlerin Kıbrıs’a geldiklerinde görmeden gitmeyecekleri Girne Kalesi’ni ve Girne Limanı’nı şiirsel bir görselliğe kavuşturmaktan Turizm Bakanlığı sorumludur. Hangi ülkede turizmin göz bebeği, bin yıllık tarihiyle uğruna yazılmamış şiir kalmamış yapıtlar kaba saba taş yığınlarına dönüştürülür? KKTC dışında çağdaş hiçbir ülkede böyle bir kepazelik göremezsiniz. Paris’te, Londra’da, Moskova’da; uzağa gitmeyelim, İstanbul’da devlet yetkilileri tarihi mekanların dışını, geceleri aydınlatma tasarımlarıyla insanların nutkunu tutacak bir görsel zenginliğe kavuşturuyorlar. Bizse zenginliğimizi yoksullaştırmakta beis görmüyoruz.

Zihinlerimizin ancak mangal üzerinde pişen ete baktıkça şiir dünyasına yolcuğa çıktığı düşünülürse, Girne Kalesi’nin endamı ve denizi tepeden seyredişi ile geceleri yazdığı şiirinden turistleri ve Kıbrıslıları mahrum etmeyi pek tabii sorun etmeyebiliriz. Gelen turist gece çekmeye çalıştığı Girne Limanı fotoğraflarını karanlık çıkacağı için sosyal medyada paylaşamamış kimin umurunda! Turist de gündüz gelsin, fotoğrafını çekiversin efendim… Kale aydınlatmasında spotlar bozulmuş mu, bir tomar gereksiz yazışma bitmek bilirse, Bakanlık yetkilileri ve Bakanlığa bağlı Girne Eski Eserler Dairesi teknisyenleri yaz bitmeden belki lütfedip görevlerini yerine getirirler…

Girne Kalesi’nde mangalda et pişirmeye müsaade etsinler, bakın görün bizim memurlarımız kalenin karşısına geçip ne şiirler yazıyor, aydınlatma tasarımıyla ne harikalar yaratıyorlar! Diş hekimliği diplomasına sahip Bakan Ünal Üstel’e de Girne Kalesi’ne ve Girne Limanı’na bakıp bakıp porselen protezi düşmüş, hoş bir insan yüzü hayal etmesi kalıyor.

Herkesin anlayacağı bir dil vardır muhakkak. Bazı memurlarımıza mangaldan, bazı bakanlarımıza diş estetiğinden bahsedersek meramımızı kuşkusuz anlatabiliriz. Başka türlü tarihten, şiirden ve aydınlatmadan anlamadıkları ortada olduğuna göre…