Üçşehitler (eski ismi Goşşi), Güney Kıbrıs’ta Lefkoşa-Larnaka yolu üzerinde bulunan ve 1974 Ağustos’una kadar Türklerin yaşadığı bir köy. Larnaka’ya 9 mil, Lefkoşa’ya ise 17 mil mesafedeki köyde 200 kadar Türk yaşardı.

Köylüler geçimlerini çiftçilikle ve hayvancılıkla sürdürürlerdi. Yetişen gençler genelde köyde yerleşme gayreti içinde idiler. Üniversite bitirenler dairelerde işe girerken diğer gençlerin bazıları da zaman zaman inşaatlarda işlerlerdi.

Burada bir parantez açarak köyün balının meşhurluğuna da değinelim. Dağlardaki çalılardan toplanan polenlerle üretilen bal bilenlerce aranan bir üründü. Meraklıları ağustostaki bal hasadından önce kavanozlarını köye göndererek çıkarılacak baldan mutlaka almak isterlerdi.

Üçşehitler’in iki tarafından dere geçmesine rağmen içilecek yeterli suyu yoktu. Bu nedenle içme suyu köyün batısında 4 kilometre kadar uzağında dere içindeki bir kuyudan temin ediliyordu. Kuyu üzerindeki motor çalıştırılarak su, orada bulunan tepedeki su deposuna, oradan da köyün üst kısmındaki depoya aktarılarak köye içme suyu sağlanıyordu.
1958 yılında, amacı Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama olan Rum tedhiş örgütü EOKA, Türkleri çeşitli yöntemlerle vurma ve yok etmeğe başlamıştı. Köy halkı Rumların herhangi bir saldırısına karşı kendilerini savunmak amacı ile gece nöbetleri tutmakta idi. Ayrıca Lefkoşa-Larnaka ana yoluna yakın evlerde kalanlar daha salim gördükleri hısım akrabalarının daha gerideki evlerinde gecelemekte idiler. Zaman zaman köyün yakınındaki ormanda da gecelendiğini çok iyi hatırlıyorum.
Bu süreç yaşanırken köye su temini için su motorunu çalıştırmağa köyün erkekleri birlikte giderlerdi. Bazıları motoru çalıştırırken diğerleri herhangi bir saldırıya karşı gözetleme yapmakta idiler. Genellikle bu organizasyonu babam Yusuf Emir Hüseyin (Yemenicioğlu) yapmakta idi.
18 Temmuz 1958 günü Lefkoşa’ya gitmesi nedeniyle köy susuz kalmasın düşüncesi ile Özkan Hasan, İbrahim Yılmaz Hasan (İmam Hasan Emir Hüseyin amcamın oğulları) ve Mehmet Betmez su motorunu çalıştırmağa gittiler.

Annem Hayriye Mustafa (Yemenicioğlu)’nun anlatısına göre, Özkan Hasan abim bisikletimizi istemiş ve ben de ‘Beni de götürürsen veririz‘ demişim. Özkan Hasan yanıt olarak ‘Ben Rumlarla karşılaşırsam seni ne yaparım’ diyerek kabul etmemiş. Tabii çok sevdiğim bir abim olduğu için ona bisikleti vermemezlik olmazdı. Çünkü serçe vurmak için ‘kuş lastiği’ diye tanımladığımız lastiği bana hazırlıyor yardım ediyordu. Ben (Emir Hüseyin Yusuf(Ersoy) o tarihte 8 yaşındayım.

Lefkoşa’dan dönen babamın yolda konuyu öğrendikten sonra ‘Motoru çalıştırmaya kimlerin gittiğini’ sorması ve gidenlerin EOKA’cı Rumlar tarafından pusuya düşürülerek kalleşçe öldürüldükleri köyde öğrenildi.

Dere yatağına saklanan Rumlar su motorunu durdurup bisikletlerle köye dönmeğe çalışan Özkan Hasan, İbrahim Yılmaz Hasan ve Mehmet Betmez’i yolun virajlanan kısmında kurşun yağmuruna tutarak şehit ettiler. Görenlerin anlatılarına göre, Özkan Hasan hemen ölmemiş ve başına taşla da vurulmuş. Özkan Hasan 17 yaşında, Yılmaz Hasan 30 yaşında ve Mehmet Betmez de 45 yaşında idiler.

Köy halkı yollara düşerek olay yerine gitmeğe çalıştı ancak bölgeye gelen İngiliz askerleri buna engel oldular. Köyü bir matem sardı ve o tarihten itibaren 1974’de köyü terk edene kadar Rumların köye girmesine hatta köy yakınlarındaki tarlalarını sürmelerine özellikle köy kadınlarınca müsaade edilmedi. Gelenler ise taşlar ve sopalarla kovalandılar.

Üç şehidimiz köyün batısında yaklaşık 8 kilometre uzağındaki Türk köyü Akıncılar’a defnedildiler. 1974 sonrası köy halkı Lefkoşa-Mağusa yolu üzerindeki Düzova köyüne yerleşince şehitlerin naaşları da köy mezarlığına aktarıldı.

Özkan Hasan, İbrahim Yılmaz Hasan ve Mehmet Betmez’in şehit olmaları ile ‘Goşşi (Goshi) olarak bilinen köyün ismi birkaç yıl sonra şehitlerin anısına ÜÇŞEHİTLER olarak değiştirildi.
1963 yılında Rumların Türklere karşı başlattıkları silahlı saldırılardan da Üçşehitler payını aldı.
Köye girmek isteyen Rum polisine engel olununca gece köye silahlı saldırı yapıldı ancak köylünün karşılık vermesi ve saldıranların bazılarını yaralaması ile Rumlar saldırmaktan vazgeçerek köyden kaçtılar.

O tarihten 1974 yılına kadar özgürce yaşantılarını sürdüren Üçşehitler halkı 20 Temmuz 1974 de gerçekleştirilen Mutlu Barış harekatının ilk safhasında kadın ve çocukları Akıncılar’a göndermiş eli silah tutan erkekler köyde kalmıştı. İlk günlerin telaş ve heyecanı geçtikten sonra ailelerin çoğu hayvanlarına bakmak için köye döndüler. Köyde kalanlar yaşantılarını 14 ağustos 1974 tarihine kadar bir bekleyiş içinde sürdürdüler. Türk askeri Kıbrıs’a ayak basmış özlenen kavuşma günü yakındı. Ne var ki haberler beklendiği gibi gelmedi. Kıbrıs Türk Yönetimi Türk askerinin adanın her yanına ulaşmayacağını dikkate alarak Larnaka ve bölgesindeki yerleşim yerlerinde yaşayanlara silahlarını Birleşmiş Milletler Barış Gücüne vermelerini direniş göstermemeleri mesajını iletti. Amaç insan zayiatını önlemekti.

Üçşehitler’e bu mesajı Larnaka’dan köye gelen Dr Haluk Avni iletmişti. Bu mesajın iletilmesine şahit olan Güner Çobanoğlu ve Semal Yemenicioğlu, silahları teslim etmeleri halinde Rumların kendilerini sağ bırakmayacağını çok iyi bildiklerinden silahları teslim etmeyeceklerini ve direneceklerini ilettiler.
Türk askerinin önünde durma cesaretini gösteremeyip kaçan Rumlar’ın 40 yıl önce bu günlerde 14 Ağustos 1974’de, 200 kişinin yaşadığı Üçşehitler’e saldırma hazırlığında oldukları ve Lefkoşa-Larnaka yolunda konvoy oldukları görülünce köylüler telsizle açık yardım çağrısı yaptı.
Bu esnada Birleşmiş Milletler’de görevli Avusturyalı 4 asker bölgede görev yapıyordu. Güner Çobanoğlu Avusturyalı askerlerin kendisine teslim olmalarını Rumların büyük bir güçle saldırıya geçmeğe hazırlandığını söylediğini anlatıyor. Askerler, nasılsa öldürülecekler düşüncesi ile ellerindeki sigaraları da Çobanoğlu’na verdiler.

Köy halkının yardım çağrısı Türk Savaş Uçaklarına ulaşınca Rumların konvoyu bombalanarak saldırı etkisiz hale getirildi.
Yanlarında Barış gücü askerleri olduğundan saldırıya uğramayacaklarını düşünen Rum silahlı güçleri yanında 4 barış gücü askeri de bombalamadan nasibini aldı. Barış Gücü askerlerinden biri yaralı kurtulurken üçü öldü. Köy yakınında onlar için bir anıt yaptırıldı. Anıtta bir avuç Türk’e, Rumların saldırmaması için temas yaptıkları sürede Türk uçaklarının bombalaması ile öldükleri yazılı.

Üçşehitler’de direnen erkekler ve ailelerden bir kısmı 14 ağustos gecesi Akıncılar’a sığındılar. Kalan aileler ise Üçşehitler ile Akıncılar arasındaki Rum köyü Limya’dan önlerinin kesileceği endişesi ile üç-dört gün tepelerde yaşadıktan sonra daha farklı ve uzun bir yol izleyerek Akıncılar’a ulaştılar. Bu süreçte köyden kimseye bir şey olmadı. Köydeki mal ve mülklerini yani her şeylerini geride bırakarak üstlerindeki elbiselerle Akıncılar’a geçen köylüler daha sonra, oradan kuzeye geçtiler ve Düzova köyüne yerleştiler.

Üçşehitler köyü bu arada Rumlar tarafından yağmalandı. Küçük baş, büyük baş hayvanlar ve taşınabilir her şey alındı. Sarı kesme taştan yapılmış evlerin taşları alınarak satıldı. Fotoğrafta da görüldüğü gibi köydeki evler hep yıkıldı. Köyde sadece Lefkoşa Larnaka ana yoluna yakın olan ve Rum askerlerinin kullandığı birkaç yeni ev var.

Larnaka bölgesinde silahlarını teslim etmeyen sadece Üçşehitler halkı idi. Silahlarını teslim eden köylerdeki Türkleri, Rumların acımasızca katlettikleri daha sonra anlaşıldı.

Üçşehitler köylüleri silahlarını teslim etmeyerek son ana kadar direnmiş ve onurlarını koruyarak kuzeye geçmişlerdir.