Şu Beşir Atalay meselesi…
Hani CTP Parti Meclisi toplantısı devam ederken, Özkan Yorgancıoğlu ile yapılan görüşme…
CTP bu konuda için için kaynıyor ama, belli ki Özkan bey de bu konu hakkında ağzını açmamak için sanki de yemin etmiş.
Anlarız onu!
Sonuçta artık kendisi başbakandır ve Türkiye ile ilişkileri iyi olmayan bir başbakanın bu ülkeyi iki ay bile yönetemeyeceğini artık sokaktaki çocuklar bile biliyor.
Tamamen duygusal yani…
Elimiz mahkum, yok sadece elimiz değil bütün vücudumuz mahkum!

Aslında Beşir Atalay olayının daha da öncesi var ama bundan henüz kimse bahsetmedi!
UBP genel başkanı Hüseyin Özgürgün bahseder mi bilemeyiz ama zannetmeyiz de…
O ve ona yakın olanlar ise çok iyi biliyor…
Hani şu Ankara ziyareti!
Özgürgün bundan 10 gün kadar önce Ankara’ya gidip orada üst düzey görüşmeler yapmış ve dönerken de epey mutlu dönmüştü…
Siz de olsanız zıplaya zıplaya dönerdiniz tabi ki…
Hele de seçimde büyük bir yenilgi aldıktan sonra size orada 6 ay sonra yeniden hükümette olacağınız söylenseydi…
Hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamından…

Bugün Serdar Denktaş ile cenazede görüştüm;
Hoş herkes cenazede siyaset konuşuyor, yeni bakanların çevresinde kalabalıklar oluşturuyordu ama ben yine de o kadar acılı insanın arasında Serdar bey ile siyasi sohbet yapamadım.
Sadece dünyanın ne kadar fani ve yalan olduğunu konuşabildik.
Oysa ona şunu sormak isterdim;
Hoşnutsuzluk meselesini!
‘Türkiye bizden hoşnutsuzsa bunu gidereceğiz’ derken ne demek istediğini…
Ama soramadım işte!
Hele de bir anne ve üç yaşındaki çocuğunun cenazelerinin yan yana durduğu bir ortamda soramazdım da…
Bu acı olaylar sonrasında birkaç saat maneviyatı da düşünür, aslında bu ölümlü dünyada ne kadar saçma sapan işler peşinde koştuğumuz aklımıza gelir ama, sonra kendimizi yine hayatın acımasız pençelerine bırakırız…
Ta ki yeni bir cenaze törenine gidinceye kadar.

Peki Serdar Denktaş, Ankara bizden hoşnutsuz derken ne demek istedi?
Şimdiye kadar hep yazılıp yorumlandı;
Ankara, Serdar Denktaş’ın üstünü çizdi diye!
Ama Serdar Denktaş ne yaramazlık yaptı da üstü çizildi kendi de dahil kimse bilmiyor…
Son Beşir Atalay ile Özkan Yorgancıoğlu telefon konuşmasında da DP’nin istenmezliği tartışıldı durdu…
Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil!
Şifreler ise yeni yeni çözülüyor…

Bildiğimiz şudur ki UBP’nin hükümette olması Ankara’nın olmazsa olmazıdır…
Peki niçin, her halde kara kaşı kara gözü için değil!
Ankara’ya hepsinden daha çok bağlı olduğu için…
Bu bağlılık yanlış anlaşılmasın, bu bağlılık Ankara’nın tüm isteklerine koşulsuz olarak el pençe divan durulduğu için…
Hele de iki ülke arasında imzalanan protokollere sadık olunması için…
Ama gelin görün, her zaman olduğu gibi Ankara’nın desteklediği UBP seçim kaybetti ve hükümette olması sadece mucizelere kaldı…
O da olmadı zaten!

6 ay sonra UBP hükümete yeniden gelir mi bilinmez ama, eğer CTP-DP hükümeti ekonomik protokollere bağlılık belirtmeyip, aksine bu konuda önemli bir değişikliklere ya da iptallere giderse bu 6 ay bile sürmez diye düşünürüm…
13’ncü maaşlar da dahil, kamu çalışanlarının ve emeklinin maaşlarını tamamlayamayan ve Ankara’ya el avuç açan bir KKTC hükümetinin bu ülkede söylem ve eylemlerinin hiç de tutmayacağını, tutamayacağını geçmişte defalarca yaşamadık mı?
Evet, Ankara hükümeti ekonomik programlara tam destek veren, hatta altında imzası bulunan UBP’nin iktidarda olmasını çok istedi ama başaramadı…
Buna bir de CTP’ye telefonla telkin meselesi eklenince UBP’nin iktidarı tamamen hayal oldu.
Ha keşke bunu bir dayatma şeklinde değil de, daha değişik yollardan, daha yumuşak bir üslupta deneseydi…
Zira, parti içinde UBP ile koalisyona sıcak bakanlar bile şimdi çark edip, DP’ci oldu çıktılar…



GÜNÜN FOTOGRAFI


MESAJ KUTUSU

Sayın İrsen KÜÇÜK, TC Büyükelçiliği’nin 30 Ağustos resepsiyonunda bütün gözler sizi aramış ama bulamamış. Böyle önemli geceleri hiç kaçırmazdınız, bu sefer iştirak etmeyince merak konusu olmuş.

Sayın Ferdi Sabit SOYER, Beşir Atalay ile telefon görüşmesi bütün dengeleri alt üst etmiş. Sizin de UBP ile koalisyon yapma isteğiniz bir anda yerini DP’ye bırakmış. Partilileriniz bu keskin dönüşü konuşuyor.

Sayın Suat GÜNSEL
, yarın okulda öldürülen ve çöplüğe atılan köpekler konusunda eylem yapılacağını duymuş muydunuz? Hayvan katillerini belirleyip onları cezalandırılmanız isteniyor.

Sayın Önder SENNAROĞLU, daha bakanlığa bile oturmadan eski sekreterinize görev verdiğinizi duyduk. 4 yıllık bir aradan sonra ekip kuruluyor desenize…Görevinizde başarılar dileriz…

Sayın Cemal DAĞLIKOCA, İrsen beyin gidişine yönelik kutlamalara ara vermeden devam ettiğiniz gözlemleniyormuş. Masanın biri bozulup biri kuruluyormuş. Afiyet olsun da bunların reklamını fazla yapmaya gerek yok değil mi?

Sayın Asım AKANSOY, kabinede kadın bakan yok diye siz de sosyal medyada sitem etmeye başlamışsınız. İyi de kuzum partinin koca genel sekreteri olarak hiç mi Özkan beyin kulağına kar suyu kaçırmadınız?

Sayın Mehmet ADAHAN,
büyük bir ihaleyi kayıtsız bir şirkete vermeye çalıştığınız yönünde şikayet mesajlarınız geliyor. Konunun mahkemeye taşınması bekleniyormuş, sakın öyle bir hata yapıp ta mahkeme koridorlarında sürünmeyin, bizden uyarması!

Sayın Feriha NURLUÖZ, yerin koruyacak olan ender basın danışmanlarından birisi olacaksınız. Kurultay ve seçimlerdeki çalışmalarınız elbette göz önünde bulundurulacaktır. Hadi hayırlısı…

Sayın Hasan ARTUNER, epey uzun süren bir bekleyişten sonra artık Turizm Bakanlığı’ndaki makamınız sizi bekliyor. Sabreden Derviş misali değil mi? Hadi bakalım pasınızı temizleyip kolaylı sıvama vakti geldi.

Sayın Hasan TAÇOY, maşallah son birkaç ayda kilonuza tavan yaptırmışsınız. Bel ağrılarını geçirmek için önce epey kilo vermek şart. Azra hanıma iletin de size sağlam bir diyet programı uygulasın…

Sayın Zorlu TÖRE, yeni hükümete güven oylamasında arıza çıkarabileceğiniz iddia edilmeye başladı. Çok duygusal olmamak lazım zira bu hükümetin ömrü çok da fazla görülmüyor.

Sayın Mehmet ÇOCUK, Alayköy sanayi sitesinin çok büyük yatırım yaptınız ama yolun hala toprak olması da canınızı epey sıkıyormuş. Size kötü bir haberimiz var, yakında kapınızın altından bir kağıt atılacak ve yolları iş adamlarının yapması istenecek, pamuk eller cebe yani!

Sayın Mehmet ÇAĞLAR, parti içinde bakanlığı hak edenlerin başında geliyordunuz ama ne yazık ki Özkan bey sendikalarla karşı karşıya gelmemek için böyle bir özveride bulununca sizin de bakanlık bir dahaki kaldı.

Sayın Çelebi ILIK, size seçimlerde destek olan bölge halkı şimdi büyük bir merakla size verilecek makamın müjdeli haberini bekliyor. Siz yeter ki heyecan yapmayın ve sabırla bekleyin…

Sayın Perihan AZİZ, rahatsızlığınızı büyük bir üzüntü ile öğrendik. Ameliyatın başarılı geçtiğine de sevindik. Yine de bir aksaklık ihtimaline karşı nefesi çok güçlü bir hoca ile konuştum göreve hazır olduğunu söyledi.

Sayın Asım VEHBİ, muhterem babanızın vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet, size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin…






Günün Fıkrası

Muhasebeci

Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar.
Görüşmeci matematikçiye sorar:
- İki kere iki kaç eder?.
Matematikçi cevap verir:
- Dört!.
Görüşmeci sorar:
- Kesin dört mü?
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
- Evet, kesin dört!
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir.Ekonomist yanıtlar:
- Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağıya veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder!.
Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
- Kaç etsin istersiniz?