Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Güney Kıbrıs’ın oyalama taktikleriyle zaman kazanmaya çalıştığını söyledi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde, partisinin İstanbul İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gençlere Mehmet Akif'in, ''Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale, bana hiç tasmalık etmiş değildir altın lale, yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum, kesilir belki fakat çekmeye gelmez boyunum'' dörtlüğünü özellikle akıllarından ve asla dillerinden düşürmemeleri gerektiğini söyledi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Evet sabrımız, tahammülümüz, hoşgörümüz, uysallığımız, yumuşak başlılığımız hiç kimse tarafından farklı anlaşılmasın, yanlış anlaşılmasın. Türkiye hiç kimsenin şamar oğlanı değildir. Türkiye, hiç kimsenin üzerinde operasyona, üzerinde ameliyata yöneleceği, yelteneceği bir ülke değildir. Türkiye, içişlerine karışılacak, dışarıdan yasama, yargı ve yürütme sistemlerine burun sokulacak bir ülke hiç değildir. Şimdi şu hususun da altını kalın çizgilerle çizmek durumundayım. Türkiye, dış politikada istikametini değiştiren bir ülke değildir ama Türkiye, dış politikada kendisine istikamet çizilecek bir ülke de değildir. Biz, millet olarak, ülke olarak, kendi istikamet tercihimizi yapacak iradeye, güce, mümeyyizlik vasfına ziyadesiyle sahibiz.''

Erdoğan, Türkiye tarihinin, Malazgirt'ten, hatta çok daha öncesinden, tabii mecrasında batıya doğru akan bir tarih olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Ancak, tarih ve istikbal batıya doğru akarken, geldiğimiz yeri, köklerimizi, dost ve kardeşlerimizi unutmamızı, onlara sırt çevirmemizi kimse bizden beklemesin. Ayrıca biz, batıya doğru akan bir istikbal içinde, kalıba sokulacak, zincire vurulacak, hele hele bir çocuk gibi avutulacak, oyalanacak bir ülke de değiliz. Türkiye, bin yıllardır olduğu gibi, bugün de yarın da tabii mecrası içinde istikbale olan yürüyüşünü devam ettirir. Bu yürüyüşün, bu akışın önüne engel çıkarılırsa, bu yürüyüş oyalama suretiyle yavaşlatılmak istenirse, biz aynı istikamette ama farklı mecralarda yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdürürüz.

Sözlerimi, bir 'eksen kayması', bir 'hedef sapması', bir 'istikamet değişimi' olarak algılayan, böyle anlayan ya da anlamak isteyenler varsa, onlar çok büyük bir yanılgının içindeler. 10 yıl boyunca nasıl ki aziz milletimizin belirlediği istikamette kararlılıkla yürüdüysek, bundan sonra da yine milletimizin gösterdiği istikamette kararlılıkla ilerleyeceğiz. Ancak bizim oyalanmaya tahammülümüz yoktur. Biz, sudan bahanelerle, komik gerekçelerle kapıda bekletilecek bir ülke değiliz. Bakınız Kömür Demir Çelik Birliği 1958 yılında kurulmuş. Bak ortada Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği böyle bir şey yok. KÖmür Demir Çelik Birliği sene 1958'de kurulmuş ve Türkiye, Temmuz 1959'da topluluğa üye olmak için başvuruda bulunuyor. Sene 1959... 1959'dan sonra 1963'te tabi ana muhalefetin genel başkanına ithaf olunur; onun zihniyetinin o zamanki temsilcisi olan sayın İnönü, o zaman AB ile alakalı o zaman tabi AET ona imzasını atıyor ve çok ilginçtir o günden bugüne 1996 Gümrük Birliği'ne giriyoruz, malum Tansu Hanım o zamanlar Başbakan ve yine bu arada Helsinki zirvesinde Türkiye ile orada da ilgili yeni bir süreç.''

''54 YILDIR TÜRKİYE OYALANIYOR''

Erdoğan, ''Sevgili kardeşlerim, 54 yıldır Türkiye oyalanıyor. Çıkıyorlar bize, 'kriterleri yerine getirmiyorsunuz' diyorlar. Kriterleri karşılamadığı halde birçok ülkeyi üye yapıyorlar ama iş Türkiye'ye gelince 'kriterleri karşılamıyorsunuz' bahanesi öne sürülüyor'' diye konuştu.
Köşelerinden, yaklaşımlarını hala farklı şekilde değerlendirenler bulunduğunu ve onlara milletin zaten gereken cevabı vereceğini, bunun farkında olduklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ama bir gerçek var, nedir o gerçek? Değerli kardeşlerim, bakınız biz göreve geldiğimizde AK Parti olarak, yapılan liderler zirvesine Avrupa Birliği'nde katılıyorduk. O zaman Fransa'nın başında tabi Chirac var, Almanya'nın başında Schröder var, İtalya'da Berlusconi var, birçok aklımda olan var. Şu anda tabi onların hiçbiri yok. Sarkozy geldi. Sarkozy, liderler zirvesindeki yapıyı Merkel'e teklif etti. Merkel de bunu kabul etti. Birlikte yeni bir yapılanmayla, müktesebata ters ve Türkiye, Hırvatistan bizler liderler zirvesinden çıkarıldık. Davet edilmedik. Sadece biz davet edilmemekle kalmadık, dışişleri bakanlarımızla bile yapılan görüşmeler eserse, yoldan geçerken rastgele, ki bu denli hafife alındık. Ama bu arada o zaman 15 ülke AB'nin üyesiydi. Değerli arkadaşlarım 10 tane yeni ülke aldılar. Bunlardan tabii en çok hassas olanı Güney Kıbrıs yönetiminin AB'ye dahil edilmesi. AB'ye Güney Kıbrıs'ı almak istedikleri zaman bugünlere geldiğinde kuzeyle güneyin birleştirilmesi noktasındaki çalışmada garantör ülke olmamız hasebiyle birlikte çalışma yaptık.''

''DAVOS'UN BENİM DÜNYAMDA İKİ HATIRASI VAR''

Çalışmanın, Türkiye'nin girişimiyle Davos'ta olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Davos'un benim dünyamda iki hatırası var. Birisi olumlu, birisi olumsuzdur. Olumlu olan, Kofi Annan'a yaptığım tekliftir; 'Gel şu Kıbrıs sorununu çözelim. Sen bu işin başını çek. Biz her zaman bunlardan bir adım önde olacağız, bunu göreceksin'. Ama 'ben denedim, başaramadım'. Tekrar başaramamaktan korkuyor. Dedik biz her zaman önde olacağız. 'Ben size bu sözü veriyorum' dedim. 'O zaman bana bir hafta süre verin' dedi. Ve hakikaten görüşmeleri yaptı. Tamam dedik, yola çıkıyoruz. Bende olumsuz hatıra bırakan da Şimon Peres olayıdır.

Tabi Kofi Annan'la başlayan o süreçte bizim için en önemli olan yer İsviçre ve orada dört günlük bir çalışma yaptık. Bu çalışmada o zamanlar başbakan konumunda olan sayın Talat vardı ve yanında merhum Denktaş'ın oğlu vardı. Güneyden de o zaman güneyin başında olan Papadopulos vardı, toprağı bol olsun. Böyle bir süreçle oradaki çalışmayı yaptık. Bu çalışmada son ana geldik. Bütün görüşmeler bitti. Son anda Kofi Annan karşılıklı olarak bir aradayız, Yunanistan, Türkiye, Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs... Karamanlis söz istedi, dedi ki; 'bunu erteleyelim'. Ben tabi şaşırdım. Döndü Annan, 'Sayın Başbakan ne diyorsunuz?' dedi. 'Ben size ne dedim Davos'ta. Biz bunlardan her zaman bir adım önde olacağız. Biz sözümüzden geri adım atamayız. Biz bir adım öndeyiz. Artık 4 gündür burada çalışıyoruz. Bu imzanın atılması gerekiyor'. Görüşmeleri yaptık. Siz bu işin içindesiniz. Bu işe nezaret ettiniz. Annan da dedi ki; 'geri adım atamayız, imzaları atacağız'. Orada o imzalar atıldı.''

Erdoğan, ilginç olan şeyin referandum olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Ardından hemen bir hafta sonra referandum. Kıbrıs'ta referandum. Kuzey yüzde 60'la Annan planına 'evet' diyor. Güney yüzde 71'le Annan planına 'hayır' diyor. Daha ilginç olanı Annan planına 'hayır' diyen Güney Kıbrıs yönetimi AB'ye alınıyor. Kuzey Kıbrıs cezalandırılıyor. Bunun da detayları var ayrıca, o ayrı mesele. Bu da AB'nin o Annan planında söz verdiği halde yerine getirmediklerinden en önemlisidir. Bunu da yerine getirmemiştir. Fakat biz buna rağmen sabır çektik. Ne oldu. Bir defa AB müktesebatına göre dünyada Kıbrıs diye bir devlet yok. Niye yoktur? Bir defa şu anda Kıbrıs'ın ortasından bir hat geçiyor ve bu hatta Birleşmiş Milletler Güvenlik Teşkilatı oraya yerleşmiş, Avrupa'dan değişik ülkelerden insanlar orada görev ifa ediyor.

Kuzeyde ne var. Türkiye'nin tanımış olduğu, İslam İşbirliği Teşkilatı'na göre değerli arkadaşlar Kıbrıs Türk Devleti var. Bu isim nerede mi var? Bu isim Annan planında geçiyor. Annan planında 'Kıbrıs Türk Devleti' diye geçer. Şu andaki ismi nedir? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Biz tabi her ikisini ne yapmışız, kabullenmişiz. Bu şekilde de tanıyoruz. Biz dünya genelinde ayrıca bir kampanyaya girmiş değiliz.''

''OYALAMA POLİTİKALARIYLA ZAMAN KAZANMAYA ÇALIŞIYORLAR''

Erdoğan, bu konuda Amerika'nın verdiği sözü tutmadığını belirterek, şöyle devam etti:

''Çünkü onlar da bu sürece olumlu destek vermişlerdir. Maalesef onlar da sözünde durmadı. Daha sonra gönderilen aracılar vesaire hiçbirisi... Şu anda Güney Kıbrıs bütün bu görüşmelerde Annan, sonra Ban Ki-mun dönemi hiçbirinde de samimi değiller, bu işi çözmek istemiyorlar, sadece oyalama politikalarıyla zaman kazanmaya çalışıyorlar. Yaptıkları bu. Şimdi sınır sorunu olan, ortadan ikiye bölünmüş bir ada. 40 yıllık büyük bir siyasi sorunun tarafı olan Güney Kıbrıs hangi kriterle, hangi ölçüyle AB'ye üye yapılmıştır. Bakın müktesebata hiçbir şeye uymuyor. Ama aldılar. Bunun hakkaniyet değeri var mı? İnsaf, hakkaniyet bunun neresinde? Yok böyle bir şey. Tamamıyla ideolojiktir. İdeolojik yaklaşımlarıyla almışlardır. Türkiye'ye yaptıkları, o da ideolojiktir. Türkiye'yi almayışlarının sebebi de ideolojik yaklaşımdır.''

Başbakan Erdoğan, pazartesi akşamı AB üyesi ülkelerin büyükelçileriyle Ankara'da bir toplantı yapacaklarını belirterek, şunları kaydetti:

''Neler geleceğini biliyoruz. Neler konuşulacağını biliyoruz. Biz Avrupa Birliği Bakanlığı'nı da kurduk. Şu anda 2 yıla yakındır bu şekilde devam ediyor. Eskiden devlet bakanlığı şeklindeydi. Şimdi müstakil bakanlık haline getirdik. İcracı bakanlık haline getirdik. Bu şekilde devam ettiriyoruz. Bütün bu attığımız adımlar karşısında maalesef biz olumlu bir yaklaşımı bulamıyoruz. Ama yine de buna rağmen diyoruz ki ya sabır.''
Editör: TE Bilisim