Bazı meslektaşları anlamak çok zor yani!
Daha düne kadar göklere çıkardıkları meclisin temiz yüzü Tufan Erhurman'ı neredeyse basın düşmanı ilan ettiler!
Niçin?
Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası'na büyük kattı koyduğu için!
"Basın özgürlüğü ayaklar altında" diye bas bas bağırıyorlar!
Neymiş, bundan böyle gazeteciler bire birer hapse atılacakmış!
Sosyal medya kahramanları başka bir alem...
Sosyal medyada her şey mubah ya, onlar basını bile solladılar bu yasayı ayaklar altına almada!
...
İyi de bu yasayla hapse gireceğiz endişesi taşıyan kaç tane kahraman gazeteci bu yasayı baştan sona okudu?
Bir elin parmaklarını geçiyorsa fena değil!
Baştan sona okuyun, anlamazsanız bir kez daha okuyun, sonra aklınız basmazsa bağırın!
Ama iyi okumak ve sindirdikten sonra yorumlamak gerek!
Gelin biz size anladığımızı anlatalım;
Ceza kuralları şunu kapsıyor;
"Kişiler arasındaki, mektupla, telgrafla, telefonla, elektronik posta yoluyla ve benzer yollarla yapılan haberleşmenin gizliliğini ihlal ederek içeriğini öğrenen kişi, bu fiili, mahkeme veya bir yargıç tarafından verilen kararı yerine getirmek amacıyla işleyen bir kamu personeli olmaması halinde, hafif bir suç işlemiş olur ve üç yıla kadar hapis cezası veya para cezası ile cezalandırılır..."
...
Bunun Türkçesi şudur;
Kişiler arasındaki haberleşme özeldir, kimse buna müdahale edemez, deşifre edemez!
Yani burada basın özgürlüğünün ihlali filan söz konusu yoktur!
Aksine basın özgürlüğü adı altında basın ahlaksızlığına karşı düzenlenmiş bir yasadır.
Ama elinize bir şekilde böyle bir bilgi ve belge geçmişse, bunu deşifre etmeden önce gedersiniz devletin güvenlik ve bağımsız mahkemelerine teslim eder, mahkeme suçlu ya da suçlulara karar verinceye kadar özellikle de sosyal medyada insanları rezil etmez, haberciliğin sınırsız özgürlük olmadığı gerçeği ile beklersiniz.
Burada, suçlananların sanık değil sadece 'zanlı' olduğu gerçeğini de unutmayarak.
zaten adamlar yasada madde koymuş, eğer böyle bir gizli belge varsa, bu ayağa düşmesin diye mahkemelerin görevlendirileceği kişiler yetik sahibidir.
...
Hatta 8'nci maddenin 2'nci fıkrasındaki açılıma bir bakın;
Kişisel verileri, kişinin rızası olmaksızın, basın-yayın yoluyla veya sosyal medya aracılığıyla yayan kişi ağır bir suç işlemiş olur ve üç yıla kadar hapis ve para cezasıyla cezalandırılır. Yayılan veriler, kişinin siyasi veya felsefi görüşlerine, dinsel veya mezhepsel inancına, ırkına, etnik kökenine, cinsel yaşamına, cinsel yönelimine, sağlık durumuna veya siyasal partilerle ve sendikalarla bağlantılarına ilişkin ise, ağır bir suç işlenmiş olur ve bu suçu işleyen kişi dört yıla kadar hapis ve para cezasıyla cezalandırılır..."
Bundan iyisi Şam'da kayısı gibi!
...
Bundan sonrasını biraz da üzülerek yazıyoruz;
Ülkede siyaset ve bürokrasi nasıl yoldan çıkmış vatandaşa eziyet vermeye başlamışsa, basının da durumu farklı değildir.
Hele de son yıllarda basın halk için değil, bazı siyasilere hizmet ya da tetikçilik için yapılmaya başlanmıştır.
Kendini bir halk kahramanı gibi görmeye başlayan bazı gazeteciler ve basın organları basın özgürlüğü diyerek, insan haklarını bile çiğner hale gelmiştir.
Bu yasa belki de bunu önüne geçmek için bir başlangıç olacaktır.
Bu yasayı hiç okumadan yorumlamaya çalışanlar, basın özgürlüğüne atıfta bulunacaklarına basının içine edenlere bir baksınlar.
Hele de Tufan hoca gibi bir şahsiyeti 'kaka' ilan etmek, ayıptır, günahtır!


Çek tarihi 3 Mart, ödeme tarihi 1 Nisan!


Şikayet bir esnaftan geldi.
Devlete iş yapmış, birkaç ay sonra çekini de almış.
Ama biraz tuhaf çek bu;
Çek tarihi, 3 Mart 2014 tarihini gösteriyor.
Ama çekin altında tükenmez kalemle şu ibare var;
“1 Nisan 2014 tarihinde hesabınıza yatırın”
Şimdi bunu devlet değil de özel bir şirket yapsa konu olmaz ama devletin maliyesinden böyel bir çek çıkınca insanın içi sızlıyor…



MESAJ KUTUSU

Sayın Sibel SİBER, size göre 1983 yılından itibaren yapılan istihdamları araştıracak olan komite bir sonuca ulaşacak mı? Siz şahsen buna inanıyor musunuz? Bunun yerine şu KTHY araştırma komitesini bir canlandırsanız diyoruz, fena mı olur?

Sayın Önder SENNAROĞLU, oğlunuzun belediye başkan adayı olmaması için verdiğiniz mücadeleyi ayakta alkışlıyoruz. Umarız oğullarını arkadan ittiren diğer bazı siyasilere de kulak küpesi olur…

Sayın Tufan ERHURMAN, basını sınırsız özgün sanan bazılarının sakın dolduruşuna gelmeyesiniz. Sizin gibi, Birikim gibi vekiller Meclis’in temiz yüzüsünüz. Partili partisiz çoğunluk da sizin yanınızda, mücadeleye devam…

Sayın Oktay KAYALP, KADEM’in son anketinde açık ara önde olduğunuz görülmüş. Daha durun siz iki partinin ittifakı sizin oyları daha arttıracak gibi görülüyor. Zira ortak adaya bölgede büyük bir saldırı başlatıldı!

Sayın Arif ÖZBAYRAK, biraz dişinizi göstermeniz biri partinizi kış uykusundan uyandırdı. Demek ki sizi gözden çıkaramadılar. Şimdi yerel seçimler için kolları sıvayabilirsiniz. Hayırlı olsun…

Sayın Bora AKKUŞ; biraz geç oldu ama temiz oldu, bir kez daha tebrik ederiz. Atanmanız özellikle Mağusa ve çevresinde memnuniyet yarattı. Ama artık Lefkoşa’dasınız ve burası biraz yıpratıcıdır. Başarılar dileriz…

Sayın Derviş EROĞLU, Ombudsman müessesesi aylardır boş kaldı. Buraya atama yapmanız ve devlet içi yanlış icraatların denetlenmesi artık elzem oldu. Elinizi biraz çabuk tutun lütfen…

Sayın Özdil NAMİ, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ile özel bir görüşmenizin Ahmet Davutoğlu tarafından ayarlandığı söyleniyor. Buradaki refikleriniz biraz rahatsızlık duydu bilesiniz. Mavi bir boncuk takmakta yarar var…

Sayın İlkay DİREN, sizin işiniz değil ama bu ülkede gök gürlese uydudan yayın yapan kanallarımızın ekranları kararıyor. Bir el atıverin lütfen, yıllardır kimsenin umurunda bile olmadı!

Sayın İsmet AKİM, Metehan’da sosyal konutlar bölgesinde iki aydır kesik olan sokak lambaları hala yanmıyor. Geçenlerde burada bir kurşunlama olayı oldu ve bölge halkı artık kendini güvende hissetmiyor. Bir de siz uyarın bakalım arkadaşları!

Sayın Sami ÖZUSLU, bizim mahalleye hoş geldin. Sessiz eylemin umarız bir işe yaramıştır. Ancak bazı sözde yoldaşlara kızınca seni seven okurları cezalandırmak hoş olmadı değil mi? Sevildiğini bil…

Sayın Latif AKÇA, LTB başkan adaylığı işinin iyice ciddiye bindiği gözlemleniyor. Gönüllü ekibiniz daha şimdiden kulislere başlamış. Sonuç ne olursa olsun cesaretinizden dolayı tebrik ederiz…

Sayın Erol ŞEHERLİOĞLU, Mağusa Hastanesi’nden bir meslektaşınız sahte rapor yüzünden isyan ediyor ama sizden hala tek kelimelik bir açıklama yok. Meslek saygınlığı ayaklar altında bilesiniz…

Sayın Engin ARI, Adana’dan getirdiğiniz cezeryeleri yiyen Cemal başkan mideyi fena bozmuş. Hastane ve ilaç faturalarını ödemeye hazır mısınız?

Sayın Mahmut İSLAMOĞLU, Isparta ziyaretinde bir trafik kazası geçirdiğinizi ve kolunuzun kırıldığını üzülerek öğrendik. Büyük geçmiş olsun, verilmiş sadakanız varmış…

GK 250 plaka nolu aracın sahibi, önceki gün sizin aracın plakası yanlışlıkla yazılmıştır, doğrusu KG 250 olacaktı, bu durum polise de bildirilmiştir. Umarız sizi fazla üzmemişizdir…


Günün Fıkrası

Duvar


Kudüs’e atanan bir Amerikalı gazeteci, ağlama duvarının önünden gelip geçerken, bir Musevi’nin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini fark etmiş. Haftalarca aynı manzarayı görünce dayanamamış gazeteci. Bu adamla konuşmayı denemiş:
- “Sizi her gün dua ederken görüyorum.” Adam cevaplamış:
- “Evet, sabahları gelir, dünya barışı ve kardeşlik için dua ederim... Öğleden sonraları gelir, yeryüzündeki acıların ortadan kalkması ve bütün insanların refaha kavuşması için dilekte bulunurum...”
- “Ne kadardır sürüyor bu?”
- “Tam 25 yıldır...”
- “Bunca yıl sonra nasıl bir duygu var içinizde?”
- “Duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu...”