Dilin bir mücadele alanı olduğunu ilk okuduğumda “hade be ora” demiştim 1990’ların başında. “Dil bir iktidar alanıdır ve muhalefet dil içinde yapılır” diyenlere iyice sinirlendikten sonra, öfkenin anlamanın önünde en büyük engel olduğunu hatırlayıp öğrenmeye gayret ettim.

İdeolojilerin paradigmasından söylem kavramının yeni paradigmasına yol aldım. Ankara’daki bir Türkiye Cumhuriyeti devlet memuru kadrolu asistanlık dönemim anlam üretimi, anlam inşası ve muhalif dil ile ilgili okumalar, muhabbetler ve münakaşalarla geçti. Lakin maaş oldukça yetersizdi…

Aradan geçen ortalama 20 yılda, yazılan makale ve kitapların kıtlığının avantajı ile başlayıp çevirilerin bollaşmasıyla alan da genişledi. Teorik düzeyde yapılan tartışmalar olmakta çıktı pratiğe döküldü.

Bakhtin’in “
Karnavaldan Romana / Edebiyat Teorisinden Dil Felsefesine Seçme Yazılar” adlı kült eseri Scott’un “Tahakküm ve Direniş Sanatları” başta olmak üzere Laclau ve Mouffe’un “Hegemonya ve Sosyalist Strateji” adlı dönemin aykırı çalışmalarının “Müslüman mahallesinde salyangoz satar” edasında okunması devam ederken yerele kafa yoranların çoğaldığı bir Türkiye var. Gezi Parkı Direnişi’ndeki muhalif dilin şenlikli, eğlenceli, ironik, radikal ve yaratıcı dili işin teoriden sokağa indiğinin kanıtı.
Çapulcu, biber gazı ve TOMA sözcüklerinin anlamının kırıldığı ve yeni bir çerçeveye taşındığı, hatta TDK’nın “çapulcu” sözcüğünün anlamını bile değiştirmesine neden olacak kadar hegemonik bir alan tesis eden sivil hareket, iktidarın dilini komikleştirdi.
Bizde de bugün TOMA eylemi var.
Eylemi Sendikal Platform düzenliyor. TAK şöyle verdi:

“Sendikal Platform, yarın saat 17.00’de Kuğulu Park’ta “Türkiye’deki direniş ile dayanışma” eylemi düzenliyor.

Sendikal Platform adına yazılı açıklama yapan KTAMS Başkanı Ahmet Kaptan, Türkiye’deki halkın demokrasi ve özgürlük direnişini selamladıklarını belirterek, “AKP ve Tayyip Erdoğan despotizmine karşı Türkiye halkının sürdürdüğü başkaldırış Kıbrıs’tan da yankısını bulmuştur” dedi.

Kaptan, Sendikal Platform’un yıllardır “AKP’nin dayatma politikalarına” karşı mücadele ettiğini söyledi.

“Polis şiddetinin hat safhada yaşandığı bugünlerde ülkemize de TOMA alımı için ihaleye çıkılmış ve alımına karar verilmiştir” diyen Kaptan, Türkiye’de yaşanan kötü örneklerin burada da tekrarlanmamasını, polis şiddetinin son bulmasını  ve TOMA alımından derhal vazgeçilmesini istediklerini kaydetti.

Türkiye halkının direnişinin Kıbrıs Türk halkının verdiği varoluş mücadelesine ilham verdiğini belirten Kaptan, tüm halkı eyleme katılmaya çağırdı.”

Ve işte haberin fotoğrafı:




Ahmet Kaptan’ın bu fotoğrafıyla açıklamadaki dile ve temel yaklaşımı ifade eden kelimelerle kurguya bakıyorum…

Sonra aklıma şu mavi kapak sepeti de olan TOMA HALK fotoğrafı geliyor buraya çakıyorum:



Yapısalcılığın hayatı şablonlarla açıklayan paradigmanın kırılması, sivil alanın sivillere kalması, muhalif dilin kendi kendini yeniden inşa etmesi önündeki en büyük sembolik engellerden biri de bıyık memlekette:

Toma eylemine bıyıkları kesip gelin sayın başkan!

Çok çektiğiniz statükonun değişmesi için verdiğiniz “mücadele”nin değişime vurgu yapan yanının sahiciliğini sembolik düzeyde gösterin ki sokak da değişsin, memlekette de.