Elimizde üç tane dava dosyası var;
Birisi erkek çocuğa tecavüz suçlaması.
Diğeri darp olayı.
Bir başkası kanunsuz topluluk suçlarından…
KIB-TEK’in şu meşhur, dillere destan olan 30 kişilik istihdamı…
Bu üç dava görülürken zanlı kişi CTP-DP hükümeti tarafından KIB-TEK’e istihdam ediliyor…
Burada yazılı sınav bile yapılmadan kıytırık mülakat sorularıyla partizanca yapılmış ve Kutlay Erk’in ‘biz UBP’nin işten attığı CTP’lileri işe aldık’ dediği istihdamı da konu etmiyoruz…
O konuda yorumumuzu çoktan yaptık, Kutlay bey cevaplamadı, zaten beklemiyorduk ta!
Böyle ciddi suçlardan yargılanan bir kişinin bir devlet kurumuna istihdamının yasal olup olmadığını sorguluyoruz…
Bu konuya kimi vicdanı kimi de mantık kimi de etik olarak bakabilir, herkesin görüşüne de saygı duyarız…
Bugünü yorum yerine bu konuyu sosyal medyada paylaşınca yorum yapan okuyuculara ayırıyoruz…
Bakın ne demişler;
Dilek Kızılduman: Skandal üstüne skandal.
Ülker Fahri: Vallahi buna içilir.
Nilhan Tayfunlu: Nasıl yani. 88 kişiyi işinden aşından eden CTP şimdi tecavüz gibi bir suçtan yargıda olan birisini devlet memuru mu yaptı? Yazıklar olsun.
Hüseyin Garip: Yarın tecavüzcü Coşkun da Gazozcu Nuri de iş isteyecek desenize!
Lika Şemmedi: Yok artık! Kendilerini aştılar…
İnci Tulumbazade: Normal…Ne yapıyoruz, sadece susuyoruz.
Metin Bazukuvvet: Çok entresan.
Tuğrul Çağrıbey: İhtiyaçtan dolayıdır yahu…
Fatih Osmancık: Yuh! Devlete girmek için tecavüz gerekiyorsa o zaman hücum…
Hasan Özder: Suçlamasından yargılanıyorken, yani suçlu değil, mahkum olmamış. Devlete girmesi ya da herhangi bir münhale başvurması yasak mı? Biliyorsanız bizi aydınlatın lütfen.
Canev Günsoy: Ne günlere kaldık!
Ahmet Türker: Biz Kıbrıs halkı Müge Anlı’yı arayalım. Meclis’te biri kalmadı bulmamıza yardımcı olsun.
Ayhan Türe: Belki de anladılar bu devlet dairelerini düzeltmenin yolu tecavüzden geçtiğini.
Ersoy İnce: CTP’yi sütten çıkmış ak kaşık gibi mi düşünüyorsun. Hayretler içinde kalmış gibi bir his uyandırdın bende. Sorma ihtiyacı hissettim.
Cenk Mutluyakalı: Sevgili Levent abi, bu kişi kim, bilmiyorum. Henüz 'zanlı' yani 'suçlu' değil, ancak, eğer böylesi bir 'istihdam' varsa, yargı aşamasının tamamlanması beklenebilir.
Ancak 'zanlı' durumda olmayan ve 'mahkumiyeti' ilan edilen yani 'suçu' sabit, 'kaçakçılık' hükümlü kişilerin 'milletvekili' olduğu bir ülkede, gerisini varın siz düşününüz...
Oya Gürel: Hasan Özder bey henüz mahkum olmamış birinin münhale başvurması ya da devlete girmesinin yasak olup olmadığını sormuş. Haklı, henüz mahkum olmamış birine suçlu damgası vurmak doğru olmaz. Ama özellikle etik gereği, devletin de henüz yargılanması tamamlanmamış birini istihdam etmesi ne kadar doğru? Mahkemenin sonuçlanmasının beklenmesi gerekmez miydi? Aklanırsa alınır çok gerekliyse ama ya suçlu çıkarsa?
Hasan Özder: Ya suçsuz çıkarsa ve hakkını kaybederse?
Orhan İsmailoğlu: Batık bir ülke!
Doğuş Derya: Levent bey bu kişi kim? Lütfen açıklayın. Eğer buradan yazmanız mümkün değilse bana özelden yazın. Kadınlar olarak bunu kabul etmemiz mümkün değil.
İnanç Karagözlü: Çocuk tecavüzcüsü yuh! Yani doğru ise vay gavolem vay!
İsmet Üstüner: Devlete memur alınırken polisten karakter belgesi istenmesini anlıyorum da şimdi bir de Savcılıktan "Ceza davası yoktur" belgesi mi isteyeceğiz? İnsaf. Halkın sürü psikolojisi ile hareket etmesini anlıyorum da gazetecilik daha fazla sorumluluk isteyen bir iştir, bu haberinizden dolayı Levent Özadam bey sizi kınıyorum. Bildiğim bir meselede Lemar’da çalışan üç bayan kasiyer hırsızlıkla suçlanmışlar ve polis tarafından kimliklerine yıllarca el konulmuş fakat aleyhlerine dava açılmamıştı. Kızlar çok mağdur edilmişlerdi çünkü her yeni işe müracaat ettiklerinde kimliklerini polis ibraz ediyordu ve dolayısıyla suçlu muamelesi görüyorlardı. İstediğimiz adalet bu mu? Sonunda sağduyulu bir yargıç kızlara kimliklerinin iadesini emretmişti.
Derviş Hasan Subaşı: Sırada Tavuri var!
Muhtar Ömer Meraklı: Geldik İsmet İnönü’nün dediğine. Namuslu namussuzlar meselesi.
Huzeyfe Çağatay: zina, taciz ve eşcinsellik yasasını ihtiyaçtan uzak, toplumun gelenek ve örflerine aykırı şekilde bataklıkta çırpınan Avrupa kültürüne göre yeniden düzenleyen CTP’den bahsediliyor, niye şaşırıyorsunuz?
Kemal Baysaloğlu: Zaten bundan devletinde siyasetçilerinde itibarı kalmadı ipini koparanı benim adamım dır diye işe al sonuç ortada polisten temiz kağıdı isteyen yok doğru dürüst münhal yok nananay işimiz anlayacağınız.
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Afet ÖZCAFER, biz izleyemedik ama dün sabah televizyonda sizi izleyenleri ekran karşısında bile fena halde korkutmuşsunuz. Sizi ilk kez bu kadar pür hiddet görmüşler. Pandora’nın kutusunu açtığınıza göre artık devamı da gelmeli. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovsalar da değil mi?
Sayın Doğuş DERYA, üç davadan yargılan kişinin istihdamı konusunda top artık sizde. Bu konudaki bütün girişimlerinize kamuoyundan tam destek göreceksiniz. Hassasiyetinizden dolayı da teşekkür ederiz…
Sayın Derviş EROĞLU, UBP dışındaki partililer Güzelyurt toplantısına katılmayınca haliyle sönük bir gece olmuş ve derecesiz öfkelenmişsiniz. Mahmut Özçınar’ın bir hatası nelere mal oldu değil mi?
Sayın Kadri FELLAHOĞLU, CTP kurmayları aralarında yeni bir tartışma başlattı. Buna göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sizin Sibel hanıma destek verip ya da vermeyeceğiniz konuşuluyor.  Demek ki CTP’nin içi bizim bildiğimizden duyduğumuzdan daha kötü desenize…
Sayın İsmet AKİM, CTP’nin mali sorumlusu olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde epey zorlanacağınız söyleniyor. Zaten bütün geçmiş borçlar sizin üzerinizde Allah sabırlar ve kolaylıklar versin artık…
Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, tüzük kurultayının da ertelenmesi partililerinizi çileden çıkardı. Önümüzdeki haftadan itibaren parti içi muhalefetin dozunun arttığını göreceksiniz. Savunmayı hazırlamakta  yarar görüyoruz…
Sayın Ertan BİRİNCİ, ülkenin 16’ncı günlük gazetesi olacak olan Genç Kıbrıs’ı 25 Ocak’ta yayına geçirme kararı almışsınız. İşte şimdi tam bir medya patronu oluyorsunuz demektir. Hayırlara vesile olsun, Allah utandırmasın…
Sayın Önder SENNAROĞLU, Aspir üretiminin devletin değil de özelin sorumluluğunda olduğunu söyleyen açıklamanız biraz kaçak güreşir gibi oldu. Devletin müracaat kabul ettiği bir konuda sorumluluk nasıl özele devredilir biz anlayamadık…Ama sizi çok iyi anlıyoruz…
Sayın Serdar DENKTAŞ, adını tarihe altın harflerle yazdıran Çetinkaya Spor Kulübü devlet babanın elinden tutmasını bekliyor. İlgili bakan olarak bu konuda sizin de sorumluluğunuz büyük. Bu konuya gözünüz kapalı kalmazsınız değil mi?
Sayın Birgül GÜVENİR, iş ortağınız Ayşe Tokel ile birlikte Lefkoşa Surlariçi’nde hizmete koyduğunuz turistik pansiyon büyük cesaret isteyen bir konuydu. Umarız devlet desteğini de arkanızda hissedersiniz. Tebrik ederiz…
Sayın Mehmet Ali TALAT, polisin sivile bağlanması için yine açıklamalar yapmaya başladınız da iktidar sizsiniz hükümet sizsiniz. Bundan daha iyi bir fırsat olabilir mi? Ama bunu polise eleştiri yaparak değil de hükümete baskı kurarak yapmalısınız. Polis teşkilatı gavurun teşkilatı değil ya!
Sayın Hasan TAÇOY, uzun bir süredir önünden geçmediğiniz Göçmenköy’de dün sabah dostlarla tost partisinde görülmüşsünüz. Vatandaşın ilgisi de bir hayli memnun etti diyorlar. Afiyet bal şeker olsun…
Sayın Özdemir TOKEL, TAK’a yeni bir imaj kazandırmak için kolları sıvadığınızı duyduk. Bir de bina sorununu çözebilirseniz büyük hayır duası alacaksınız. Artık operasyona başlasanız diyoruz…
Sayın Kemal DÜRÜST, son günler biraz fazla hareketli geçince tansiyon düşüklüğü sorunu yaşadığınızı duyduk. Demek ki artık tempoyu düşürmekte fayda var. Ülkeyi ve partiyi siz kurtaracaksınız değil ya…Bırakın inceldiği yerden kopsun!
Sayın Engin ARCA, derneğinize bağışlanacak olan 5 adet kan şekeri ölçme araçlarını almak için daha neyi bekliyorsunuz? Bağışta bulunacak vatandaş aradı hala 1 Eylül tarihinden beri telefonunuzu bekliyor. Hayırdır inşallah!
Sayın Serhat İNCİRLİ, bir eczaneden tentürdiyot, bir baka eczaneden yara sarma bezi, bir diğerinden de aspirin alırken görülmüşsünüz. Bunun bir açıklaması var mı? Bizim biraz tuhafımıza gitti de…
 
 
GÜNÜN FOTOĞRAFI:


--------------------------------------------------
Günün Fıkrası
 
İzah meselesi

On yıldır evlilermiş.. Ama gerdek gecelerinden başlayarak, adam hep karanlıkta sevişmek konusunda ısrar etmiş.. Kadıncağız yıllar yılı kaç kez sabahlara kadar yalvarmış, bir kerecik olsun, ışıklari yakıp sevişmek için ama adam hep inatla "Hayır" demiş.. "Kesinlikle olmaz. İlle de karanlıkta sevişeceğiz.." O gece kadıncağız gene ışıkları yakmak için yalvaracak gibi olmuş, ama hemen vazgeçmiş. Kocası on yıl sonra insafa gelecek değil ya.. Vazgeçmiş ama sadece yalvarmaktan.. Kafasına koymuş, bu kez çünkü.. Tam sevişmenin en heyecanlı anı, en doruk noktasında elini kaydırıp, yatağın bas ucundaki gece lambasının düğmesine dokunuvermiş.. Bir de ne görsün.. Kocasının belinde, o yapay aletlerden biri bağlı değil mi?.. 
- Bunu bana nasıl yaparsın_! Bunca yıldır, bu işi sahte bir aletle yaptığını bana söylemedin bile.. Hemen açıkla bana her şeyi..Hemen... 
Adam soğukkanlılıkla yanıt vermiş.. 
- Tamam, tamam.. Her şeyi izah edeceğim sana.. Ama önce sen bana şu üç çocuğumuzu nasıl yaptın izah et, bakalım!...