KKTC’de 30 örgüt hücresinden sorumlu olan Selçuk Genç’in tutuklanması olayı…

Din İşleri Başkanı Talip Atalay’ın kendisine geçmiş yıllarda referans olduğu konu belgeleriyle yayınlanınca doğal olarak Talip bey dün bir açıklama yaparak durumu kurtarmaya çalıştı!

Kendince kurtulmuş olabilir…

Ama kurtulamayacak, bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz!

Talip Atalay diyor ki;

Biz bu Fetöcü kişiye doktora programı için referans olduk ama, o zaman tarihler 2013 yılını gösteriyordu!

Yani FETÖ o tarihlerde terör örgütü ilan edilmemişti…

Savunmaya bakar mısınız Allah aşkına!

İnsan kendini aklamak için ancak bu kadar bariz bir hata yapar…

FETÖ örgütü elbette yıllardın Türkiye’de de KKTC’de faaliyetlerini sürdürüyor!

Yani Talip beyin dediği gibi 15 Temmuz tarihinden sonra mı suçlu sayılmaya başladılar…

O tarihe kadar masumdular ve terör örgütü ilan edildikten sonra suçlu olmaya başladılar!

Böyle bir açıklamaya ancak kargalar güler…

Talip bey 4 sene önce de olsa bir imza atmıştır en azından bunu kabul edip kamuoyundan bir özür dilemesi gerekirdi!

Ama kendisi şark kurnazlığını seçti…

Aklınca kendini aklayacak, bu işten sıyıracak!

Sıyıramayacak efendim…

Bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz!

Bu ülkede FETÖ yapılanması yıllar önce başlamış ve başta gençler ve öğrenciler olmak üzere halkımız bu yapılanmanın içine çekilmeye çalışılmıştır…

Şu anda KKTC İçişleri Bakanlığı’nın elinde Ankara’dan gönderilen 114 kişilik bir liste vardır ve elbette gönü gelince listede olanlar en azından zanlı olarak KKTC mahkemelerinde hesap verecekler, suçlu bulananlar da cezalarını çekeceklerdir!

Bu mu sağlık emekçiliği!

“Her gün 30 yaşındaki insanları kalp krizinden kaybettiğimiz bir ülkede ve bu ülkenin tek tam teşekkülü hastanemiz olan Dr Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinde 5 kez istifa edip tüm istifalarını geri çeken bir hekimve hastane idaresi ortalığı karıştırmaya devam ediyor.

Kalp krizi ile hastaneye başvuran hastaya öncelikle ihtisasında sadece 3 ay gibi kısa bir süre Kardiyoloji rotasyonunda eğitim gören Dahiliye Uzmanları bakıp muayenesinde özel hastasına bakan ya da evde çayını içen Kardiyoloji uzmanını çağıracak ve bu arada da hastayı kaybetmemek için dua edecek.

Bu mu sağlıkta reform?

 Bu mu "sağlık emekçiliği…”

(Bir hekim)


“Hakan Çakmak doğru mu söylemişti!”

“Bir süre önce sevgili Hakan Çakmak'la BRTK kafeteryasında karşılaştığımızda onu çok yorgun görmüştüm…

 Salıverdiği kırlaşmış tellerle dolu sakalı da onu olduğundan yaşlı gösteriyordu...

"Ne bu hal Hakan'ım? Seni yıpranmış gördüm... İyi bak kendine" dediğimde verdiği yanıt şuydu:

"Ne yapayım abi, geceleri köyde meyhane çalıştırmaya başladım!"..

 Şaka mı yapmıştı, yoksa söylediğinde ciddi miydi anlayamadım. Ama tavrı ve sesi oldukça ciddiydi...

O gün doğruyu mu söylemişti bana Hakan?

Bilen var mı? Bilen varsa lütfen açıklasın...

Onun gibi bir değerin dinlenmesi ve hatta düşünmesi, üretmesi gereken saatleri meyhanecilikte harcaması kültür - sanat hareketimiz için büyük bir kayıptı...

Onu buna zorlayan şartlar da acımasızdı ve düzenimizin ayıbıydı…”

(Ahmet TOLGAY)

Bu ballara dikkat!

“Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığından gelen yazı üzerine;

  1. Özkızılkaya Balı
  2. Alemdağ Süzme Bal
  3.  Adanın Süzme Bal
  4. Arsal Karpaz Balı Ürünlerinde uygunsuzluk, hile ve tağşiş tespit edilmiştir. Belediyemiz zabıtası tarafından bu ürünler, bölgemiz marketlerinden toplanmış ve imha edilmiştir. Evlerinizde yukarıda belirtilen ürünlerden bulunuyorsa, Sağlığınız açısından imha etmenizi önemle rica ederiz…”

(Geçitkale Belediyesi)

Allah rızası için YÖDAK’a bir bina!

Üniversite sektörü uçtu gidiyor…

Yakında hemen her sokakta bir üniversite binası görürseniz şaşmayın!

Kaliteli eğitim vereceklerse buyursunlar gelsinler, kimsenin itirazı olmaz…

Peki bunu kim belirleyecek?

Tabi ki YÖDAK…

Büyük özverilerle çalışan başkanından da çalışanlarından da hiç kuşkumuz yok!

Dikkat çekmek istediğimiz konu şudur;

Bir gökyüzüne doğru yükselen üniversite binalarına bakın bir de YÖDAK’ın Lefkoşa’daki merkez binasını…

Ve utanıyorum!

Ama biliyorum ki asıl utanması gerekenler başkaları…

“Katar’ı bırak Kıbrıs’a bak…”

“…Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington'da gösterici döven korumaları hakkında gıyabi gözaltı kararı çıkarıldı. Ardından da Trump'ın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ağzındaki baklayı çıkardı. Amerikalı bakan, Türkiye ve Bahreyn'i örnek göstererek, “Müslüman Kardeşler hükümetlerin bir parçası haline gelmiş durumda” dedi. Tillerson, bu sözleriyle görünürde Suudi Arabistan ve yancısı Sünni Arap ülkelerinin, Müslüman Kardeşler örgütünü toptan “terörist” ilan etmesini eleştirdi ama diğer yandan Türkiye'deki AKP hükümetini resmen “Müslüman Kardeşler'in parçası” olarak yaftalamış oldu. Bir nevi, Türkiye'deki AKP hükümetini tüm dünyaya “hedef” gösterdi.

İşte tam da bu ortamda, şubat ayında çöken Kıbrıs görüşmeleri, hiç beklenmedik şekilde yeniden başladı. Şubatta Cenevre'de yapılan görüşmelerin çökmesinin nedeni, Türkiye'nin “garanti anlaşmasından vazgeçmeme” konusundaki direnciydi. Şubattan bu yana ne değişti de, şimdi yeniden görüşmeler başladı? Değişen sadece Türkiye'deki AKP hükümetinin hem ABD, hem de bir zamanlar ölen kralı için milli yas ilan edilen Suudi Arabistan'ın ve onun yancılarının “hedefine” girmesi oldu. Uluslararası ilişkilerin kuralıdır:

 Siyaseten sıkışanlar, en kolay taviz verenlerdir. Türkiye'de 15 yıldır süren AKP iktidarı da, uluslararası alanda en sıkışık günlerini yaşıyor. Kıbrıs'a dikkat; her an her şey olabilir…”

(Zeynep GÜRCANLI)