Akşam üzeriydi. İşlerimi bitirip eve doğru yola çıktım.

Arabamla çembere giriyordum.

Elimi telefonuma uzattım. Tam kulağıma götürecekken göz göze geldik.

Sağ taraftan motorsikleti ile geliyordu. Görevde olmadığı belliydi. Kenara çekmem gerektiğini ifade eder şekilde, eliyle yolun kenarını gösterdi.

Yolun kenarında buluştuk:

Polis memuru: Ehliyet lütfen.

Ben: Kesinlikle haklısınız.

Polis memuru: Hele çembere girerken çok tehlikeli.

Ben: Söyleyecek bir şey yok. Hak ettim cezayı. (Bunu derken, aklımdan bir sürü kaza geçiverdi. Sonra çocuklarım geldi.). İyi ki durdurdunuz.

Polis memuru: Bir sürü kaza oluyor böyle. Ceza yazmak durumundayım.

Ben: Tabii ki.

Öncelikle, polis memurunun görev sorumluluğunu takdir edip, tavrına hayran kaldığımı itiraf etmeliyim. Belki de evine gidiyordu ama kuralsızlığa dur demek mesai ile bitmiyordu. O da bunu uyguluyordu. Helal olsun!

Sürüş ehliyetimi polis memuruna uzattım. Aldı, önce önüne baktı, sonra arkasını çevirdi ve durakladı.

Polis memuru: Doktor musunuz?

Ben: Evet:

Polis memuru: Nerede?

Ben: ……… (reklam olmasın diye yazmıyorum)

Polis memuru: Oralarda geçti çocukluğum, benim mahallem.

Sonra dayanamadı.

Polis memuru: Yav, doktorum!

Ben: ??

Polis memuru: Deseydin ya doktor olduğunu. Başladım cezayı yazmaya. N’pacağız şimdi? Yazmak zorundayım.

Ben: Yazın zaten. Doktor olunca ne olacak. (gülümseme)

Polis memuru: Yapmayın doktorum…. Neyse, oldu artık. Bir daha dikkat edin ama.

Ben: Yok yok, iyi ders oldu bana.

Polis memuru: Buralı değilsiniz?

Ben: Eşim buralı. Ben askeri doktordum, ordudan ayrılıp yerleştim buraya.

Polis memuru: Bak şimdi daha da üzüldüm doktorum. Benim babam da askerdi. Neden daha önce söylemediniz?

Ben: Sağ olun da, doktor olsam ne, asker olsam ne. İnanın içim çok rahat. Hak ettim bu cezayı. Çembere girerken çok tehlikeliydi. Aklıma iyi yer etti şimdi.

Polis memuru: Neyse doktorum. Bir daha dikkatli olun ama, tamam mı?

Ben: Gerçekten çok sağ olun. Siz görevinizi yaptınız. Durmayıp geçebilirdiniz de. Belki de beni kazadan döndürdünüz.

Polis memuru: Memnun oldum doktorum.

Ben: Ben de memnun oldum. İyi akşamlar.

Polis memuru: İyi akşamlar.

O polis memuruna selam olsun!

Mesleğini hakkı ile yaptığı her halinden belliydi.

Ama gelin görün ki, sürüş ehliyetinin arkasını çevirip de ‘’mesleği’’ bölümünü okuduğunda yüz ifadesi değişivermişti.

Demek ki, sürüş ehliyeti başka, sürüş ehliyetinin arkasında yazılı olan meslek ise başka anlamlara geliyor bu ülkede hala!

Oldum olası nefret ettiğim bir şey, mesleğini kamu kurallarının önüne geçirmek!

Sürüş ehliyetleri de buna çanak tutuyor işte! Başka kime ne faydası olur ki, ehliyete mesleği yazmanın? Söz konusu trafikte kurallarına uymak olduğunda, bir doktor, bir avukat kişi bazında o kadar mı önemli? Bir dülger, bir temizlik işçisi kişi bazında o kadar mı önemsiz?

Meleğinin hakkını veren polis memuru arkadaşıma bile, ceza yazarken tereddüt ettirdiğine göre, demek ki suiistimal ediliyor ehliyetlerin arkasında mesleğin yazması!

Birilerinin hoşuna gidiyor demek ki, ehliyetinde yazan mesleğin ‘’cezasavar’’ gücünü göstermek.

İnsanları mesleklerine göre ‘’sınıflandırmaktır’’ bu uygulama!

Göz göre göre torpildir bunun adı!

Ama unutmayalım.

Sürüş ehliyetlerimizin arkasındaki gizli torpile polis bazen sessiz kalsa da, Azrail hiçbir zaman sessiz kalmıyor!

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899