Önümde Yüksek Mahkeme’nin UBP kurultayıyla ilgili kararı var.
Okumaya en baştan değil en sondan başladım;
Kararın sonunda ülkenin isim yapmış çok değerli üç yargıcının isimleri var…
Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Mehmet Türker…
Yine kararın son ve 3’ncü maddesi de şöyle;
“21 Ekim 2012 tarihinde yapılan Ulusal Birlik Partisi Kurultayı’nda, ilk turda, iki adaydan herhangi birisi Ulusal Birlik Partisi Tüzüğü’nün 28. Maddesinin öngördüğü kurultay üye tam sayısının salt çoğunluğuna ulaşamadığından, 2. Tur oylamaya tüzükte belirtilen süre zarfında gidilmesi için ilgili tüzüğün aynı maddesi hükümlerinin, parti yetkili organları tarafından uygulanması gerektiğine EMİR VE HÜKÜM VERİR…”
Burada emir ve hüküm kelimeleri de büyük harflerle yazılmış, dikkat çekmek için.
Yani mahkeme sadece sonucu açıklamıyor, parti yetkili organlarını da bağlayıcı kılıyor.
Bu mahkeme emrinin dışına çıkamazsınız diyor…
Peki UBP parti tüzüğünün 28. Maddesi de şöyle;
“Parti Genel Başkanı, Kurultayca gizli oyla
ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
seçilir. İlk turda salt çoğunluk sağlanamazsa,
seçim en çok oy alan iki aday
arasında bir hafta sonra yinelenir ve ikinci
tur oylamaya gidilir. Bu takdirde en çok oy
alan aday Parti Genel Başkanı seçilir…”

Burada sözümüz, ne başbakan Küçük’e, ne onun istihdam dağıtıp bir dahaki seçimlerde koltuğunu garanti almaya çalışan yalaka takımına filan değil.
Çünkü İrsen bey çok yakınındakilerin kurbanı olmuş, devletin tüm olanaklarını dağıttığı halde bu işi ilk turda bitirememiş ve haliyle sadece partisini değil, ülkesini de kaosa sürüklemiştir.
Bizim asıl sözümüz, mahkeme kararının altında imzası olan ülkenin hiçbir şaibeye karışmamış olan yargıçları Narin Şefik, Hüseyin Besimoğlu ve Mehmet Türker’edir…
İrsen Küçük ve yanındaki besleme takımı, hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek olan bir mahkeme kararını bile kasıtlı olarak yanlış yorumlayıp, ülkenin mahkemelerine olan güvenin dibine kibrit suyu dökerken, mahkeme kararlarının bu kadar tartışılır hale gelmesinedir itirazımız.

Sevgili okurlar aslında bütün bu gelişmeler, ülkenin bir sivil itaatsizliğe doğru sürüklendiğinin de bir göstergesidir.
Ülkenin başbakanı ve ekibi bile artık mahkeme kararlarını tanımama eylemi gerçekleştirmektedir.
Mahkeme kesin emir verdiği halde, son kararı parti verir demek, mahkemeyi takmamak, kale almamak ve ben kendi doğrultumda gideceğim demektir.

Bunları artık yadırgamıyoruz…
Çünkü mahkeme kararına itaatsizlik edenler, ülke tarihinde en kötü yönetimi sergileyenlerdir.
Sadece ülkeyi değil, kendi partilerinin de içine edenlerdir.
Kötü yönetim nedeniyle LTB’de yaşanan Bakanlar Kurulu kararlarına karşı yapılan sivil itaatsizlik eylemlerini daha geçen haftalarda yaşadık.
Yine, hükümetin beceremediğini, sendika yetkilileri kararlılık gösterip elektriğini ödeyemeyenlerin şalterini indirip, sivil itaatsizlik yapmadı mı?
İşte bu nedenlerle, artık ülkede sivil itaatsizlik eylemleri sadece sivil toplum tarafından değil, hükümetin kendisi tarafından da yapılmaktadır.

GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU


Sayın Ahmet KAŞİF, İrsen beye Cuma gününe kadar süre tanıyıp, ikinci tura gidilmemesi halinde Meclis’e güvensizlik önergesi vereceğinizi duyduk. Özellikle Mağusa bölgesi bu haberle çalkalanıyor. Gazanız mübarek olsun…

Sayın Ertuğrul HASİPOĞLU, Ulukışla’da sakin 50 yaşında bir vatandaş bugün hastanede işe başlıyormuş. Köy fena halde kaynıyor. İstihdam edilemeyenleri çılgına çeviren bir karar oldu. Bakalım bunun altından nasıl kalkacaksınız?

Sayın Suat GÜNSEL
, Eroğlu’na yazdığınız tarihi ve anlam yüklü mektuptan sonra ansızın işleriniz açıldı ve sihirli bir değnek bütün sıkıntılarınızı gideriverdi değil mi? Demek ki sizde yıllardır Mahşeker gibi yanlış ata oynamışsınız.

Sayın Murat ERSOY,
yeni otelinize hiçbir Kıbrıslı’dan alış veriş yapmama talimatınızın boyutları büyümeye başladı. Hem Kıbrıs’ın ekmeğini yiyeceksiniz, hem de kimseye iş vermeyeceksiniz, biraz ayıp olmuyor mu?

Sayın Derviş ŞANLIER, Önceki gün Dikmen örgütünü basarak istihdam rezilliğine karşı isyan etmişsiniz. En yakın akrabalarınızın oyununa geldiğinizden yakınıyormuşsunuz. Üzerine bir bardak soğuk su içmekte yarar görüyoruz.

Sayın Mustafa GÖKMEN, bölgedeki gücünüzü hiç gecikmeden göstermeye başladınız bile. İrsen beyin girmeye çekindiği bölgelere sizinle birlikte girmesi ve üye yazması kendisini epey mutlu etmiş diyorlar. Bu arada artık bakanlık için geri sayım başladı, hazır olun.

Sayın Şerife ÜNVERDİ, Kadın Dayanışma Konseyi’nin toplanması için verdiğiniz sözlerde geri sayım başladı. Kadınlar yaşanan son olaydan dolayı iyice hassa hale geldiler. Bir an önce şu konseyi toplayın da bakalım sonuçları hep birlikte izleyelim.

Sayın Ahmet ULUTEKİN,
sağlık konusunda eleştiri getiren sivil toplum örgütlerini mahkemeye vermekle tehdit ediyormuşsunuz. Bize göre aksine onlara teşekkür etmeniz gerekiyor. Gerçeklerle artık yüzleşmek lazım.

Sayın Alpay AVŞAROĞLU, CTP hiçbir yerel seçim öncesinde bu kadar bereketli bir dönem yaşamamıştı. Yeni adaylar listesinde sizin de adınız anılmaya başladı. Hatta en tepeye yakınsınız diyebiliriz. Hayırlı olsun.

Sayın Ali Çetin AMCAOĞLU, önceki gün güneşin altında epey fidan diktiğiniz görüldü. Ancak böyle etkinliklerde artık şu takım elbise ve kravatı çıkarsanız diyoruz. Vatandaşa böyle görüntüler pek fazla sıcak gelmiyor. Doğal olmanız bekleniyor.

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, çok ciddi bir şekilde YDÜ’nün peşine düştüğünüz ve usta bir dedektif gibi çalıştığınızı duyduk. Bakalım bu hafta elinizdeki delilleri kamuoyuyla paylaşacak mısınız?

Sayın Erdoğan ŞANLIDAĞ, ilçe binası önündeki Türk bayrakları bölge halkından tepki almaya devam ediyor. İkisi de bayraktan daha çok her şeye benziyor. Sizin gibi bu konuda hassas olan birisine yakıştıramadık doğrusu.

Sayın İlkay ASLIM
, Pazar günü Trodos’un kar kaplı tepelerinde kayak yaparken görülmüşsünüz. Maşallah bu işi iyi kıvırdığınızı söylüyorlar. Bu yetenekle uluslar arası yarışmalara mutlaka katılmalısınız.

Sayın Mehmet DEMİRCİ,
dün köy hoparlöründen yaptırdığınız anonslar gerginliğin yaşanması için tetikçi görevini üstlendi. İnsanların kanı aksaydı hiç mi vicdanınız sızlamayacaktı?

Sayın Sonay ADEM, Bakan Çavşoğlu’nun açıklamasına göre tecavüzcüye çalışma izni sizin bakanlık döneminde verilmiş. Aradan iki gün geçti hala cevap vermediniz. Meraklı vatandaşların merakını gidermek lazım değil mi?

Sayın Ziya EMİR,
sizin adaylık konusu bazıları tarafından şaka olarak algılandı ama ne kadar ciddi çalıştığınızı daha bilmiyorlar. Reklam panolarını çoktan hazırlamışsınız bile. Ummadık taş kafa yarar sözünü unutmamak lazım değil mi?

Sayın Engin ARI, dün sabahın erken saatlerinde yine ciğer tavası başında görülmüşsünüz. Evden de diyet kahvaltı yapmak için ayrıldığınız söyleniyor. Diyetisyeniniz bu işe fena bozulacak.

Sayın Ali ASOK,
Büyükkonuk piknik alanını 49 yıllığına sizin aldığınız söyleniyor. Bu arada her hangi bir ihaleye de çıkılmadığı iddia ediliyor. Biz de diyorduk bakan dahil bölgenin ileri gelenleri niçin hep sizin araçlardan kullanıyor. Hayırlı olsun. Al gülüm-ver gülüm olsa gerek değil mi?

Sayın Yakup KILGÖZ, sizin bıyıklar mahkeme kararına göre kesilmekten kurtuldu ama İrsen bey ve ekibi kestirmek için her türlü yolu deniyor. Onun için ustura önüne her oturduğunuzda dikkatli olun.



Günün Fıkrası

Güç kaybı


İki kadın dertleşiyormuş:
- “Sorma hayatım” demiş biri, “başıma öyle bir felaket geldi ki, anlatılır gibi değil...” - “Hayrola, ne oldu?”
- “Kocam yüzde 100 iktidar kaybına uğradı. Seks hayatım tamamen sona erdi.”
Lafı öteki kadın almış:
- “Güzelim demiş, sen gene de haline şükret! Ya benim durumum? Benimki yüzde 300 iktidar kaybına uğradı!”
Yüzde 300 lafını duyan birinci kadın itiraz etmiş:
- “Hiç öyle şey olur mu ayol? Yüzde 100 kaybı anlarım da, yüzde 300 kayıp nasıl olur?” İkinci kadın anlatmış:
- “Benimki geçen gün merdivenden iniyordu. Birden ayağı kaydı yere düştü. Hem parmağını kırdı, hem dilini ısırdı!”