Bu zor bir yazı. İki aydır yazmak istediğim ama yazamadığım bir yazı.
Belki sigarasından ciğerlerine derin bir nefes çeken kimsenin de okumayacağı
bir yazı. Ama aslında onlara yazılmış bir yazı.
Şarkı aldatıyor hepimizi, pek çok şarkının aldattığı gibi. “Sigaramın dumanına
sarsam, saklasam seni” diyor ya, aslında tam tersi. Sigaranın dumanı sardığında
bedeni, alıp götürüyor, dönmemecesine.
Ama en kötüsü ölmek değil. “Herkesin bir gün öleceğini” tekrarlayarak bir nefes
daha çekenlerin başına gelen en kötü şey ölmek değil.
Yaşamaya devam etmek isterken, yaşayamadan ölememek en kötüsü. En kötüsü,
düşünmeden yüzlercesi, binlercesi alınan nefesin tek bir tanesini alabilmek için
çırpınıp durmak ve her defasında yavaş yavaş bir öncekinden daha az nefes
aldığını hissetmek.
En kötüsü, bitmek bilmez dakikalarca, mosmor kesilinceye dek ciğerini
tükürürcesine öksürmek.
En kötüsü yataktan her kalkışta yaşam enerjisinin bir parça daha azaldığını,
sonun hızlı bir şekilde yaklaştığını yavaş yavaş, acıta acıta hissetmek.
En kötüsü, karşınızda oturan sevdiklerinizin, çocuklarınızın bir gün sonraya
ulaşıp ulaşamayacağınızla ilgili endişeli gözlerle sizi seyrettiğini görmek. Onların
sözcüklere dökemedikleri çaresizliklerini kendiniz ifade etmek zorunda kalarak
“yapabileceğin birşey yok; ne senin ne benim” demek.
En kötüsü görülecek yeni yerleri görememek. Çocukların büyüyüşlerine
yetişememek.
En kötüsü gecenin karanlığında kapıda duran ölümün ne zaman içeri gireceğini
uyuyamadan beklemek.
En kötüsü yaşamın sonunda olduğunuzu bildiğiniz halde son günlerinizin keyfini
çıkaracak fiziksel güce sahip olamamak. Suyu bile yutamaz hale gelmek. “Bitti
artık” diyerek ölümle uzun gün ve geceler yüzleşmek ve beklemek.
En kötüsü, en sevdiğiniz şarkıyı son bir kez dinlemek istediğinizde, mırıldanacak
gücü bulamamak.
En kötüsü, kıymetli torununuza son kez “seni seviyorum” dediğinizi bilmek; bir
diğerini yoğun bakıma giremeyecek kadar küçük olduğu için göremeden
öleceğinizi bilmek.
En kötüsü günlerce, aylarca yaşayabilmek için bir makineye bağlı ve hiç bir şey
yapamadan yatmak ve beklemek ve beklemek ve beklemek…
En kötüsü, aylarca neyiniz olduğunu anlamayan insanlık ayıbı sağlık sisteminiz
yüzünden memleketinize bir tabutun içinde geri dönebilmek.
“Ah bu şarkıların gözü kör olsun” diyerek severdin şarkıları. Bu da benden sana
istek olsun anne:
akşam vakti sardı yine hüzünler
kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden
akşam vakti dolaştım sokaklarda
yırtık bir afiş seni gördüm duvarda
sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
yokluğuna ah yol yol olsa uzasa unutmam seni
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri (Ezginin Günlüğü)