Konu sağlıksa ülkede herkes ciddileşiyor. Önemli bir konu malum. Yeri geliyor sağlık sisteminin nasıl olması gerektiği konuşuluyor, yeri geliyor doktorların sistem içerisindeki konumları, mesleklerini hangi koşullarda icra etmeleri gerektiği tartışılıyor. Sağlıkla ilgili mevcut yasaların, genellikle doktorlar ile ilgili olanlarının uygulanıp uygulanmadığı ise temel polemik konularından biri oluveriyor. Konu doktorlar olunca, malzeme de bol oluyor haliyle. Bazen yaptıkları uygulamalar gündem olup, yasal ve etik yönleri ön plana çıkarılıyor, bazen de hastaların mağduriyetleri, şikayetleri üzerinden bilinçli veya bilinçsiz yorumlar yapılıveriyor. Tüm bunların hepsi de medyanın ‘’teşhir masasında’’ sansürsüz, açık-seçik sergileniyor. Buraya kadar sorun yok aslında. Sağlıkla ilgili canı yanan herkes, bir şekilde ‘’insani refleks’’ gösterebilir. Bütün bunları, bir doktor olarak, gayet anlayışla karşılayan biriyim. Sağlıktır söze konu olan, candır! Kolay mı? Kime emanet edeceksiniz ki başka? Can yanınca da tepki büyük olabiliyor haliyle. Yasalar da her iki tarafın hakkını korumak için devreye giriyor yeri geldiğinde.

Ama bazen, denize düşen yılana sarılır misali, sağlık uygulamalarından istediği sonucu
alamayan ya da alamadığına inananların başvurdukları başka yerler de var.
Şifacılar, enerji işleri, aile dizimi ile uğraşanlar, DNA’mızın baz dizilimini ışık, ses ve niyet gibi
unsurlarla değiştirerek hastalıkları tedavi edenler, sahte hipnoterapistler, sahte
akupunkturistler (hatta kendileri o kadar sahtedir ki, tanıtımlarında ‘’akupunkturcu’’
yazabilecek kadar cahiller)… Sülükle, hacamatla ve kupa çekmekle kaçak köçek tedavi
yapanlar bile bu saydıklarımın yanında adeta yunmuş yıkanmış gibiler!
Ne yazıktır ki ülkemiz, bu sağlık şarlatanlarının cenneti haline geldi. Ne yazıktır ki, mevcut ve
bugüne kadarki hiçbir Sağlık Bakanı, her geçen yıl halkımızın sağlığını daha da tehdit eder
hale getiren bu ‘’sağlık şarlatanlığı’’ uygulamalarını mercek altına almadı! Bakın bu kişiler
ülkemizde neler yapıyor anlatayım. Duyduklarımı değil, şahit olduklarımı ve hatta mücadele
ettiklerimi anlatayım da hep birlikte şok olalım!
Bir fizyoterapist düşünün, kadın hastalıkları (myoma uteri) ile ilgili bir sorun yaşayan kişi geliyor ona. Kendisi sadece fizyoterapist değil, şifacı mı şifacı! Tıp doktorları ve diş hekimlerinin yetkili olduğu akupunkturu ‘’hastalarına’’ uyguluyor. Kendine göre yeni tanılar koyuyor. Hastasına bazı telkinlerde bulunarak enerji seviyeleri ile oynuyor! Bir tedavi sürecinden geçirdikten sonra, kadın hastalıkları ile ilgili kullandığı ilaçları kesmesini söylüyor. Ve… hasta kanıyor! Yetmiyor, aynı kişi, ışıkla, niyetle, renkle, sesle, kişilerin genini değiştirebildiğini iddia ediyor! Bilim işte tam da burada şoka giriyor! Başka biri, tıpla ilgisi bile yok! Ama kurslar almış, dersler almış. Migreni, parmakları ile kişinin farklı bölgelerine enerjiler vererek tedavi ediyor. Hatta ve hatta MS hastalarına bile şifa veriyor! Hediyesi seans başı 300-500 TL den başlıyor!
Başka biri kalkıp, ‘’hastalıklarımız, geçmişimizde birtakım sorunları, günahları, sıkıntıları olan akrabalarımız ve onların birbirleri ile olan ilişkilerinden dolayı ortaya çıkıyor’’ deyiveriyor. Kişileri belirleyip gruplara ayırıyor ve bir seri terapi sürecine alıyor. Evet, bu kişinin de hiçbir sağlık eğitimi yok!
Bitmedi! Yine bir başkası, kişiyi birtakım cihazlara sokuyor! Enerji seviyelerini vs ölçüyor. Makinadan çıktı alıyor ve önerilen tedavileri hastaya ‘’boca’’ ediyor! İşin özeti, etrafımız ‘’şifacılar’’ ile dolu durumda! Facebook’tan, gazete ilanlarından, reklamlardan arayın bulacaksınız hemen hepsini. Hatta ülkemizde bu uygulamaların workshop’ları bile yapılmakta, kursları düzenlenmekte! Arada küçük bir fark var ama! Doktorların tüm yaptıkları işlemler bir şekilde kayıt altına alınmakta iken, şifacıların ise görünmezlik kalkanı arkasında keyifleri yerinde! Yaptıklarından dolayı yasalar karşısında hiçbir sorumlulukları yok! Soruyorum size, ülkemizde bir tane bile şifacının yanlış tedavi yüzünden şikayet edildiğini, gazetelere düştüğünü gördünüz mü, duydunuz mu? Bir tane şifacı hakkında yasal bir işlem başlatıldığını peki? Göremezsiniz, bulamazsınız, bilemezsiniz!
 Peki Sağlık Bakanlığı, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği konunun neresinde? Hiçbir yerinde! Derlenmiş toparlanmış bir bilgisi yok ki bu konularla ilgili! Sağlık bu şekilde katledilip ayaklar altına alınırken, yetkililerin haberi var mı ondan bile şüpheliyim! Belki de yetkili biri çıkıp, ‘’bu konunun bakanlığımız ile ilgisi yok’’ da diyebilir. Ben de, eğer bu uygulamalarla hastalıkların tedavisi ya da tedavi desteği amaçlanıyorsa, bal gibi de Sağlık Bakanlığı’nı ilgilendiriyor demek zorunda kalırım.
Demiyorum ki bütün bu yerler sorgusuz sualsiz kapatılsın. Öncelikle yerleri tespit edilip, kayıt altına alınsın. Madem yapan kişiler bunların bilimsel olduğunu savunuyor, o zaman Sağlık Bakanlığı, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, sağlık uygulamaları çatısı altında, bilimsel veriler ve güncel tamamlayıcı/alternatif tıp uygulamaları ışığında bir değerlendirsin bu uygulamaları. İçlerinden ayıklanması gerekenleri ayıklasın. Gerekirse bazı yasalar çıkarsın, kriterler belirlesin ve yetkilendirsin bu uygulayıcıları. Kurslar, sertifika programları düzenlesin. Uygulamalar, devlet güvencesi altında, yapanların sorumlu ve kayıtlı olduğu ortamlarda yapılır hale getirilsin ki, halkımız, sağlık şarlatanlarının eline düşüp de, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmasın, şifa ararken daha ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmasın…
(Not: Bugün, Tıp-İş’in, hükümete karşı, üç saatlik ‘’uyarı eylemi’’ var. Tıp-İş, geçen sene Nisan ayında da, geçmiş hükümeti, aynı konularda uyarmak için, yine üç saatlik bir eylem yapmıştı. Geçen seneki eylemin başındaki Tıp-İş Başkanı, bugünkü hükümetin büyük ortağı olan partinin, kontenjandan seçilen milletvekili. Bugün, eylemin yapıldığı Sağlık Bakanı ise, yine aynı partinin, aynı seçimde milletvekili seçilemediği halde, ‘’dışardan atanan’’ Sağlık Bakanı! Bu durumda, sorunları çözmek için, eylem mi yapmak gerekir, yoksa, geçen seneki benzer eylemin başını çeken, geçen senenin Tıp-İş Başkanı olup, bu senenin milletvekili seçilen kişiyi Sağlık Bakanı yapmak mı? Ortam oldukça renkli!) 
Dr. H. İlker İpekdal