Kıbrıs Türk Federe Devleti’nden itibaren ülkede aradan geçen zaman içinde 41 yılda tam 38 Hükümet kurulmuş.

İlginçtir ‘demokrasi’ye bu kadar atıf yapılan bir toplumda demokrasinin gereği olarak yap boz tahtası haline getirilen seçimlerle işleri yürütüyoruz. Herhalde kimse şu söze itiraz edemez: Seçimleri alışkanlık haline getirdik. Hükümet’in icraatlarından memnun mu kalmadık? Seçim şart oldu azizim!

Koalisyondaki İktidar partileri birbirleriyle ters mi düştü? Bu işi seçim temizler.!!! Acaba ‘erken seçim’ ile normal yapılan seçimleri de birbirinden ayırdeder halde miyiz?. Hükümetler normal süresi dolmadan sil baştan seçim yapılmasına karar veriyor. Bunu sağlıklı bir yapı olarak görmemiz mümkün mü? Çünkü işimize öyle geliyor. Seçim yasası değişmedi ama…

Farketmez efendim! Ülke giderek kötüye gitmekte. Bu kötü gidişatı ancak seçim temizler. !

Bir de seçim zamanlarında ‘seçim yatırımı’ diye bir garabet var ki; toplumun dokusuna ve vicdanları yaralayan bana göre en önemli sorundur. Hani bu kadar da olmaz dedirten şeyler. Seçmenlerin ihtiyaçlarını, zaaflarını hedef alan entrikalar ve çıkar sağlamak için yapılan bir sürü mavi boncuk dağıtmalar.

Seçim zamanlarında en üst perdeden seslendirilen ‘vatandaşlıklar’ konusuna girmek dahi istemiyorum. Demokrasiyle aramız iyi; ancak seçim alışkanlığı / psikolojisi içinde bulunmaktan da tuhaf bir şekilde haz alıyoruz.

Seçimlerin işleyişi konusunda çok şey yazılabilir ama benim asıl dikkatimi çeken husus, seçmenin sandık başına giderken ortaya koyduğu tutum. Hepimizin hatırladığı en yakın tarihlerdeki seçime katılım oranlarını paylaşıyorum:

19 Nisan 2009 tarihinde yapılan seçime katılım oranı yüzde 81,70 oranında olurken; 2013 Erken Genel Seçimi'ne katılım yüzde 64 oranında gerçekleşmiş.

2015’deki CB seçimlerinde halkın katılım oranı ise yüzde 62,34 olmuş. Seçmenin sandığa katılım yüzdelerinin iyi okunması gerekiyor.

Buna benzer en son anket Detay Gazetesi’nden çıktı. Bu Pazar bir seçim olsa halkın %74,88’inin sandığa gideceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkmış. Bir de boykotçular var malumunuz.. Kararsız, anarşist düşünceli, üşengeç ve öfkeli bazı seçmenler genelde sandığa gitmemeyi tercih eder. İlginç olan şu ki: iktidardaki hükümetin icraatlarını eleştirenlerin çoğunun cevabı sandıkta vermek yerine ‘boykot’ etmelerinin anlaşılır bir yanı olmadığını düşünmekteyim.

Daha şimdiden sosyal medya dalgalandı.. Deniliyor ki önümüzdeki seçimlerde boykot oranı yüzde 50’lelere çıkmalıymış. Benim naçizane önerim şu olabilir: hür iradenize saygı, barışçıl bir seçim süreci; bir şeylerin ‘sil baştan’ istemeyi bununla birlikte az laf, çok icraat yapılmasını istiyorsanız sandığı ‘boykot’ etmeyiniz.