İnsan yaşamı geliştikçe, bireysel yaşamdan toplu yaşama geçildiğini görmekteyiz. Her tepede, bayırda bir iki ev değil, köyler kasabalar ve şehirler oluştu zamanla. Yani toplu yaşam.
Toplu yaşamda bireylerin birbirlerine saygısı esas olmalıdır. Bu olmadığı zaman sürtüşmeler, kavgalar ve benzeri bir çok husus ortaya çıkar.
Kaldırımda yürürken, trafikte araba kullanırken, apartmanda yaşarken ve daha bir çok konuda bireyler birbirlerine saygı göstermek zorundadır. Değilse, inatlaşma oluşur sonunda da kavga çıkar. Trafikteki saygısızlıklar sonucu sürücülerin kavgalarını zaman zaman basından okuyoruz. Bir sürücünün diğerine hatalı da olsa saygı ile yaklaşması ihtilafı daha kolay çözeceği inancındayım.
Bu girişten sonra son yıllarda boşanmaların arttığını dikkate alarak, sözü evliliklere getirmek istiyorum. Yaz aylarının vazgeçilmezi düğünler. Eş, dost veya onların çocukları ve torunları genellikle de yaz aylarında dünya evine girmektedirler.
Düğün salonları işletenlerden öğrendiğimiz kadarıyla, haftanın her akşamı genelde düğün var. Geçmişte sadece hafta sonları yapılan düğünler, yoğunluktan, hafta içlerine, hatta hafta başlarına kadar gelmiş.
Evlenme yoğunluklarına karşı boşanmaların da eskiye oranla arttığı duyulmakta ve görülmektedir. Malum, evlilik, çoğu kez aile yaşantıları ve kültürleri farklı olan iki insanın aynı mekanı, aynı zamanı paylaşmaya başlamasıyla oluşan birlikteliktir.
Sağlıklı ve mutlu bir evlilikte olması gereken saygı, sevgi, bağlılık ve güven duygularıdır. Bu duyguların eksilmesiyle evlilik kurumlarında anlaşmazlık, çatışmalar ve iletişim problemleri çıkabilmekte ve evlilik sarsılarak boşanma davalarıyla sonuçlanabilmektedir.
Evlilik ciddi bir konudur. Taraflar bunun bilinci ve sorumluluğunu idrak etmediklerinde devamı mümkün olmamaktadır.
Bir evlilikte eşlerin ailelerine ve yakınlarına da görevler düşmektedir. Aileler, birbirini daha yeni tanıyan çifte, bilgi ve tecrübeleri ile yardımcı olmak zorundadırlar. Eşler arasında tartışmalar olabilir ancak inatlaşmayı sürdürmemek gerekir.
Anlaşmazlık konularını inatlaşmaya vardırmadan, konuşarak gidermeleri için aileleri onlara yardımcı olmalıdır.
Bunu yapmak yerine ‘kendini ezdirme’, ‘ilkten nasıl alıştırırsan öyle gider’ gibi gereksiz akıl vermeler söz konusu olursa evlilik yürümez. Taraflar arasında problemler ortaya çıktığında iki tarafı da bir araya getirerek nasihat etmek, birlikteliklerinin devamı için katkı koymak gerekir. Bunu yapmak yerine ‘Ayrıl kızım, sana koca mı yok. Elini sallasan ellisi’ gibi düşünceler belirtmek ise yangına benzin dökmek gibi olur.
Problemlerin çoğu daha çok aşk evliliklerinde görülmektedir. Hayatın filmlerdeki gibi olmadığı, zorluklar içerdiği ve bunlara da birlikte göğüs gerilmesi gerektiği idrak edildiği zaman o birliktelik yürür. Eşler birbirleri ile dayanışma ve destek içinde olmalıdır. Birbirlerine sevgi ve saygı göstermelidirler. Bunun aksi tartışmaları doğurur.
Demek ki toplu yaşamda olduğu gibi evlilikte de saygı esas olmalıdır.
Eşim Ziba’yı gördüm beğendim ve 40 gün sonra düğün yapıp evlendim. 26 eylülde evliliğimiz 37 yılı doldurdu. Eşime buradan sevgi ve saygılarımı iletirim. Bu güzel beraberlikten üç oğlumuz var. Şu an üçü de evli. Ebru-Yusuf, Şirin- Metin ve Müge-Onur. İlk ve ikinci oğlumun dünya tatlısı birer kızları Elay ile İlayda ailenin neşe kaynakları. Üçüncü oğlumun da kızının dünyaya gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz.
Herkesin bu güzellikleri yaşamasını dilerim. Tüm evlilere mutluluk dileklerimi sunarım.