“Denktaş da dinsizdi, Eroğlu da…”
Dün sabah televizyonda Afrika Gazetesi’nin yukarıdaki başlığını okuyunca, hemen yorum yapma ihtiyacı hissettik…
“Umarız doğru değildir’ diye de vurguladık…
Çünkü bu iddia öyle eften püften bir suçlama değildir…
Hele de bu suçlamalar KKTC devletinin biri merhum olmuş birisi de şu an Cumhurbaşkanlığı makamında oturan iki önemli ismi tarafından söylenmişse ve bunu Türkiye’nin en düzey bir yetkilisi tarafından söylendiği iddia ediliyorsa, normal ülkeler arasında savaş sebebi sayılacak kadar ciddi suçlamalardır…

Ülke bu ağır suçlamaları tartışırken, dün bir ara Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ile görüşüp bu iddiaların doğruluk derecesini öğrenmek isterken, Elçiliğin bu konudaki açıklaması düştü haber merkezlerine…
Açıklama kısa ve netti ama en çarpıcı olan bölümü ise şöyleydi;
“Zamanlaması ve içeriği açısından amacı belli olan söz konusu yayın, her fırsatta anılan gazeteyle herhangi bir ilişkisi olmadığını belirten merciinin de dikkatine sunulur”
Bunun Türkçesini filan burada yazma niyetinde değiliz, çünkü açıklama gayet açıktır ve anlaşılır Türkçe dilinde yazılmıştır…
Yani, yapılan açıklama isim belirtilmeden olsa da Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun dikkatine getirilmiş ve ilk kez bu kadar açıkça adres gösterilmiştir.
Siz buna ne dersiniz bilmem ama, benim gözümde önce Afrika Gazetesi’nin manşeti, sonra buna yapılan Elçilik açıklaması 24 Şubat tarihinde başlamasını beklediğimiz asıl savaşın birkaç gün önce ilan edilmesidir…

Sevgili okurlar;
KKTC siyasi tarihinde böyle bir kurultay, genel seçimler öncesi bile yaşanmamıştır.
Sadece biz basın mensupları değil, sessiz çoğunluk dediğimiz geniş bir kesim bu süreçte kime inanıp inanmayacağını şaşırmış, Anavatan Türkiye yetkililerin daha önceki seçimlerde olmadığı kadar çok ismi kurultay haberlerine karışmış ve ne üzücüdür ki ilk kez basın organları ve mensupları da kurultayda taraf olmuş ya da taraf olmaya bir şekilde zorlanmışlardır.
Yeni UBP ya da ardından gelecek olan yeni KKTC’nin bu yöntemle inşa edilmeye çalışılması üzücü olduğu kadar düşündürücüdür de…

Kurultay sürecinde defalarca yazdık, defalarca da televizyon programlarımızda yorumladık.
Ülkede partizanlığın ve popülizmin mimarı olan, siyasi parti olmaktan çıkmış rant partisi haline dönüştürülmüş bir UBP’de yeni başkanın kim olacağı bizi zerre kadar ilgilendirmemektedir.
Çünkü genel başkanlık tamamen UBP fanatiklerinin, ve sistemden rant elde etmek isteyenlerin sorunudur.
Ama ülkeyi yönetecek olan Başbakan sadece UBP’nin değil hepimizin sorunudur.
İşte ülke başbakanını belirleyecek olan bu yarışta, siyasetin vıcık vıcık hale gelmesi, devletin en üstündeki makamların seviyesiz saldırıları ve en önemlisi de Anavatan-Yavruvatan ilişkilerinin bu denli zedelenmesi yenir yutulur cinsten değildir.

Bizim bildiğimiz gerçek şudur ki;
24 Şubat Akşamı, UBP’nin genel başkanı ve ülke başbakanı kim olursa olsun, kendi ayakları üzerinde duran bir ülke yaratmak yerine, sırtını sürekli Türkiye’ye dayanan ve bazen de dilenci konumuna bile düşen bir zihniyet güderse, aynı yanlış siyasetleri güderek kolaycılığı seçerse ki bu büyük bir ihtimalle artık mümkün değildir, bunlar daha çok iyi günlerimiz diyebiliriz…
Bu savaşın galibi yoktur, ezilen ve itilip kakılan Kıbrıs Türkünün kendisinden başkası da değildir…
Çok yazık!


GÜNÜN FOTOĞRAFI




MESAJ KUTUSU


Sayın Mutlu ATASAYAN, Haspolat İlkokulu’nda 306 öğrenci öğrenim görüyor ve okulda ne yazık ki tuvalet yok. Tuvalet ihtiyacı portatif tuvaletlerde sağlanıyor ve ne yazık ki bunlara da yüksek kira bedeli ödeniyor. O parayla çok modern 10 adet tuvalet yapılır diyorlar.

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, kurultayın hemen sonrasında görüşmecilik görevinin size verileceğini duyduk. Bu sıralar Kıbrıs sorununa eğilip hatta yoğunlaşmakta yarar var. Biraz rahatınız kaçacak ama artık idare edeceksiniz…

Sayın Kadri FELLAHOĞLU, siz de ilk taktik hatanızı yaptınız ve Çağlayan parkının ismini değiştirme kararıyla bölgedeki TC kökenli oyları tehlikeye soktunuz. İlk icraatınız bu olmamalıydı diye düşünüyoruz…

Sayın Sezai SEZEN, geçen günkü Ankara ziyaretçileri arasında siz de varmışsınız ama soranlara ser verip sır vermiyormuşsunuz. Ben de sizin yerinizde olsam aynısını yapardım. Allah kolaylık ve sabırlar versin…

Sayın Halil İbrahim AKÇA
, TC Elçiliğinin basın müşavirini artık atasanız diyoruz. Size ulaşmakta bu sıralar zorluk çekiyoruz. Umarız uyarımızı dikkate alırsınız…

Sayın Mustafa GÖKMEN
, Meclis oturumların katılmayan vekiller listesinde sizin adınız ilk sırada çıktı. Tam 119 gün okulu kırmışsınız. Ejder Aslanbaba bu işin üzerine çok ciddi gidiyor bilesiniz…

Sayın Abdullah İŞKEY, siz yakın dostlarınıza son Ankara ziyaretinin detaylarını anlatıyorsunuz ama onlar da bunu başkalarıyla paylaşıyor. Anlatma dostuna o da anlatır dostuna sözünü unutmamak gerek değil mi?

Sayın Halil ORUN, bölgede kesilen trafik cezalarından toplanan parayla polise iki adet yeni araç hediye etmeye hazırlanıyormuşsunuz. Bu arada cezalar hep garibana kesiliyormuş büyük tepki var bilesiniz…

Sayın Suphi HÜDAOĞLU
, başlangıç olarak hiç de fena başlamadınız ama enkaz edebiyatından daha çok projeler üzerine bir propaganda izlerseniz seçmen daha memnun olacak. Partinizin oyunun çok üstünde oy alacağınız tahmin ediliyor, bunu iyi değerlendirin.

Sayın Oğuz KÖSE, hastanelerde çalışanların ağır çalışma şartları yüzünden hasta ve yakınlarıyla çeşitli kargaşa ve sürtüşmeler yaşanmaya başladı. Bu konuda çok sayıda şikayet alıyoruz, bir an önce ne yapacaksınız yapın diyorlar…

Sayın Şener ELCİL, bir eylemde yaya geçidinden yaya olarak geçtiğiniz için trafik cezası yemiş ve olayı mahkemeye götürmüşsünüz. Acaba yaya geçicinden geçmeseydiniz acaba başınıza neler gelecekti?

Sayın Hasan KARLITAŞ, Rehberlerin bunca senedir başlarını sokacak bir damı olmaması gerçekten düşündürücü. Bu işi siz halledemezseniz başka hiç kimse halledemez. Sıkı bir hamle yapmanızı bekliyoruz…

Sayın Hasan BOZER, vekillerin devamsızlık listesinde 8 gün ile son sırada yer almışsınız. Siz ne kadar örnek olsanız da diğerleri buna pek uymamışa benziyor değil mi? Umarız kurultay sonrası sadece birine değil hepsine ağır cezalar verirsiniz…

Sayın Memduh ÇETO, TDP’nin LTB belediye meclis üyeliği adaylarında ince eleyip sık dokuduğunuz gözlemleniyormuş. Bu arada sürpriz adayların listesi merakla bekleniyor. Kolay gelsin…

Sayın Aysu Basri AKTER, okuyucu domatesli bulgur pilavına epey rağbet gösterdi ve şimdi de etli kuru fasulye istemeye başladı… Merakla bekliyoruz…

Sayın Hasan TOSUNOĞLU, bu sıralar kendinizi tamamen yerel seçimlere yoğunlaştırmışsınız. Bu arada gıda işi de epey tuttu diyorlar. Genel seçimlere de çalışmayı unutmayın, zira kurultay sonrası yeni gelişmeler bekleniyor…

Sayın Erhan BAŞAY,
erken emeklilik size pey yaramadı diyorlar. Bu sıralar kapı dışarı çıkmadığınız söyleniyor, hayırdır gece sokağa çıkma yasağı mı başladı yoksa?




Günün Fıkrası


Seyis ve Profesör

Bir profesör konferans vermek üzere salona girmiş. Ama bakmış ki salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:
-Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.
Bu sözlere hak veren Profesör konferansa başlamış. İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
-Konuşmamı nasıl buldun?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim; ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım.