Salih Kapusuz, hiç kuşku yok ki AK Parti ve dolayısıyla Türkiye için önemli bir isim.
Öyle olmasaydı Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcılarından birisi olmazdı.
Elbette Anavatan-Yavruvatan ilişkilerini düşündüğümüz zaman bu isim bizim için de önemlidir.
AK Partili kim olursa olsun KKTC’ye gelebilir, siyasi temaslar yapabilir, tatilini burada geçirebilir.
Buna kimsenin bir şikayeti olamaz!
Olmamalıdır da…

İyi de Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, KKTC’de etrafında bir takım sivil toplum örgütlerini toplayıp toplantı yapabilir mi?
Bu çok göreceli bir soru işte!
Kimine göre yapar kimine göre haddi değil!
Kimi bunu onaylar kimi de şiddetle karşı çıkar!
Aslında sorun bu da değil…

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz önceki akşam Lefkoşa’da Merit Otel’de yaklaşık 40 kişilik bir gruba yemek verdi.
Katılımcıların çoğu bazı sivil toplum örgütlerini temsil ediyordu.
Aslında konu toplantıdan daha çok bir sohbet, dertleşme yemeği şeklinde geçti…
Türkiye’nin buradaki politikalarına destek verenler, karşı çıkanlar oldu…
Buraya kadar da bana normal geldi…
Ama böylelilikle bir gerçek ortaya çıktı!
KKTC halkının artık kendi iradesiyle seçtiği hükümetten umudunu yitirip, AK Partili bir kurmaya bel bağlamasıydı bu…

Bu yazı AK Parti’yi eleştiren bir yazı değildir…
Bu yazıyı yazma sebebim tamamen hükümetin toplumun yaşadığı sorunlara karşı olan duyarsızlığı ve beceriksizliğini ortaya koymak içindir…
Düşünün hele;
Ülke ihsanı öyle bir kaos ortamı içine girmiş ki, yönetenler vatandaşı rahatlatacak, sorunlara çözüm bulacak icraatlar yapmayı bir yana koyun, umut verecek noktada dahi değil…
Ve her zaman ki gibi doğa boşluk tanımayacağından, kendi devletinden ümidini kesen bir halk kitlesi, ister istemez çareyi başkalarında arıyor…

Dün bir polis memuru marketten içeriye girdi.
Elinde iki gazete…
Cüzdanını çıkarıp 5 TL ödemesini bekliyorum…
O kredi kartını çıkarıyor ve kasiyere uzatıyor.
Pos cihazında yazan ibare, ‘yetersiz bakiye!”
Cüzdanından ikinci bir kredi kartı çıkarıyor;
Yine ‘yetersiz bakiye!”
Ve inanmayacaksınız ama üçüncü kredi kartı çıkıyor;
O da ‘yetersiz bakiye!”

Bu sadece benim gözlerimle gördüğüm, bire bir şahit olduğum, vatandaşın içine düştüğü örneklerden sadece bir tanesi…
Bunun gibi nice örnekler olduğunu zaten bilmeyen yok!
Ne yazık ki 1974 sonrası KKTC halkı ilk kez bu kadar bir dönem yaşıyor…
Bir çoğunun uçan kuşa borcu var…
Memur artık eskisi gibi refah içinde değil!
Asgari ücretli zaten geçmişte mucizelerle yaşıyordu, şimdi nasıl hayatta kalmayı başarabiliyor kendi bile bunu bilmiyor…
Kullanılan birlerce kredi kartının limitleri sıfırlanmış durumda.
Ve halk başta ekonomik olmak üzere, sosyal ve sağlık sorunları ile baş edemeyecek duruma gelmişken, hükümetin acizliği, verdiği sözlerde duramaması ve hala yalan vaatler!
Ülke insanı artık hükümetten umudunu kesip, Türkiye’nin siyasetçisine bel bağlamışsa, başka yorum yapmaya gerek var mı?
“Ne paranı, ne memurunu istemeyiz’ diyenlere ithaf olunur!



MESAJ KUTUSU

Sayın Ahmet GÜLLE, ülkeye ABD’den getirilen tavuk yemi olarak kullanılan mısırlarda pestisit yan ürünü olan bir maddeye rastlanıldığı ancak ört bas edilmeye çalışıldığını öğrendik. İnsan sağlığı açısından önemli bir durum olduğu için mercek altına almanızda fayda görüyoruz…

Sayın Aziz GÜRPINAR, İskele Sosyal Hizmetler Dairesi’nde yaşanan son günlerdeki sıkıntıları mercek altına aldığınızı ve birkaç güne kadar sonuç alacağınızı memnuniyetle öğrendik. Bundan da kuşkumuz yoktu zaten…

Sayın Salih KAPUSUZ, KKTC’de bir takım sivil toplum örgütleri ile yaptığınız görüşmelere biz de tam destek veriyoruz. Madem ki vatandaş kendi devletinden umudunu yitirdi bizce sizin temaslarınızda hiçbir mahsuru yok…

Sayın Hasan TAÇOY, UBP’de delege bile olamayanlar DP-UG’de parti meclisine girdiler. Bu da sizin bir zaferiniz olarak değerlendiriliyor. Örgüt işlerinde uzman olduğunuzu bir kez daha kanıtladınız, tebrikler…

Sayın Recai ERGÜN, UBP Parti Meclisi ve GYK üyesi olarak DP’li disiplin kurulu üyesi bir kişi ile isim benzerliği yüzünden telefonlarınız susmaz olmuş. Bu durumlarda insanın derdini anlatması biraz zor oluyor değil mi?

Sayın Billur ÖZSOYLU, hala milleti tehdit edip gözlerini korkutmaya devam ediyorsunuz. Bırakın insanlar mutlu, çocuklar mutlu, siz de bu mutluluktan payınızı alın ve ortalığı bulandırmayın olur mu?

Sayın Fuat NAMSOY, yerel seçimler bu kez sizin için çok rahat geçmeyecek. Kurultay istihdamlarının başını çok ağrıtacağından emin olabilirsiniz. Hesabınızı kitabınızı ona göre yapmanız önerilir!

Sayın Fuat ÇİNER, partililer sizden çok daha iyi bir sonuç beklerdi ama ne hikmetse olmadı. İyi bir durum değerlendirmesi yapıp bir daha ki kurultaya şimdiden çalışmaya başlamak gerek değil mi?

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, hafta sonu Ergazi’de Cemal Bulutoğluları ve Orhan Kardeş ile mangal sefasında görülmüşsünüz. Afiyet bal şeker olsun da artık diyete başlamanın sırası gelmedi mi?

Sayın Ahmet KAŞİF, sosyal medyada ve internet gazetelerinde bazı arkadaşları küçümsediğiniz ve biraz da tehdit ettiğinizi öğrendik. Bizce sosyal medyayı da internet gazetelerine de sakın yabana atmayın. Bizden uyarması!

Sayın Kenan AKIN, yıllar sonra yuvaya dönmenin mutluluğunu yaşadığınız gözlemleniyormuş. Bakın bakalım bıraktığınız DP yerinde duruyor mu? Parti Meclisi üyeliğiniz hayırlı ve uğurlu olsun…

Sayın Kemal Deniz DANA, son aylarda fazla sessiz kalmadınız mı? Belediye başkanlığı gece görülen rüyalarda bizin olmaz. Aday adayları epey iddialı, artık çizmeleri giyip araziye inme zamanı geldi de geçiyor bile…

Sayın Ali Özmen SAFA, duyarlılık gösterip şikayetçi kiracılara cevap verdiğinizden dolayı teşekkür ederiz. Su konusu önemli geniş katılımlı bir toplantı yapıp durumu Safaköy sakinleri ile paylaşmakta yarar var…

Sayın İlkay ASLIM, Es Es virüsü nasıl bir şey bilmiyoruz ama fena halde tutulduğunuzu öğrendik. Acaba diyoruz panzehirini bulmak için Eskişehir’deki aşk adasına mı gitmek gerekiyor? Bir deneyin bakalım!



GÜNÜN FOTOĞRAFI




Günün Fıkrası

Zayıf not

Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından
kalınca doğru hocasına
gider:
-"Siz sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor ve
beni cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz
mü?"
-"Tabii düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek,
yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?"
-"İyi. O zaman size bir teklifim var. Bir soru da ben
size soracağım.
Doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınıfta
kalacağım. Bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınıfı
geçirteceksiniz. (Hocanın
keyfi yerinde. Teklifi kabul eder.)
Ve öğrenci sorar:
-"Yasal olup, mantıklı olmayan nedir?
Mantıklı olup, yasal olmayan nedir?
Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?"
Hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz.
İddia gereği öğrencisine iyi not vererek sınıfı geçirir. Ama aklı da soruda kalır.
Sonunda sınıfın en iyi öğrencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar.
Öğrenci hemen cevap verir:
-"Siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz.
Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var.
Bu mantıklı ama yasal değil.
Siz karınızın sevgilisini, zayıf alıp sınıfta kalması gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz.
Bu da ne mantıklı, ne de yasal."