Taner Erginel
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı
1

Türkçemizde güzel bir söz vardır. “Ateş düştüğü yeri yakar”. Yargıç olarak çalıştığım yıllarda Mahkemelerde haksızlığa uğrayan ve acı içinde sürünen insanlar gördüm. Çoğu kez sorunlarını anlatmakta büyük güçlük çekiyorlardı. Dinleyenler ise onların sorunlarına ilgisiz kalıyordu.
Arzu ederseniz dinleyenlerin bu genel yaklaşımından uzaklaşalım ve bizi ilgilendirmez gibi görünse bile gerçekte herkesi ilgilendiren bir sorunu masaya yatıralım. Rumdan mal satın aldığı halde kaydını yaptıramayan veya koçan alamayan insanların yıllarca devam etmiş sorunu. Bunu yaparken KKTC Meclisinin yaptığı yasaların niçin hatalı olduğunu sorgulayalım ve kusursuz yasa yapmanın yollarını arayalım.
Sormamız gerekiyor. Rumdan mal satın alanların sorunu nasıl ortaya çıktı? Satın alanlar niçin yıllarca satın aldıkları malın koçanını alamadılar?
1974 Mutlu Barış Harekatı gerçekleştiğinde Kıbrıs Türk bölgesinde Rumlardan taşınmaz mal satın aldığı halde koçan alamamış Kıbrıslı Türkler vardı. 3.cü devlet uyruklu yabancılar ise 1974 de önce Rumlardan mal satın almışlardı ve koçan almak için formalitelerin tamamlanmasını bekliyorlardı. Aldıkları mallar KKTC sınırları içinde kalınca yeni bir sorunla karşılaştılar.
Bu iki grubun koçan alamama nedenleri birbirinden oldukça farklıdır. Buna rağmen sorunlarını çözmek amacıyla 1980 yılında yapılan 7/80 Sayılı Yasa iki grubu aynı potaya koydu ve sorunlarını birlikte çözmeye çalıştı.
7/ 80 Sayılı Yasa maalesef bu sorunu çözebilmiş değildir. Yasa iki kez tadil edilmişve sorunlar yine çözülememiştir. Sonuçta iki grubun sadece küçük bir bölümü koçanlarını alabildiler. Geriye kalanların başına inanılmaz sıkıntılar geldi. Mal alanların bir bölümü yaşamlarını yitirdi. Hayatta kalanlar veya ölenlerin çocukları hala koçanlarının verilmesini bekliyorlar.
Yargıç olarak çalıştığım yıllarda Mahkemelerde sürünen bu insanları büyük bir üzüntü içinde izliyordum. Meslektaşlarımdan onların çektikleri sıkıntıları dinliyor ve kendi kendime “Acaba nasıl yardımcı olabiliriz?” diye soruyordum.
Daha sonra Kurucu Cumhurbaşkanımız Sn. Rauf Raif Denktaş ın da aynı sorunla ilgilendiğini öğrendim. Yargıç olduğum süre diğer bir çok meslektaşım gibi tarafsız ve bağımsız Yargı ilkesini benimsediğim için Denktaş Bey le fazla bir temasım olmuyordu. İkimiz de emekli olduktan sonra durum değişti. Onun siyasi veya maddi herhangi bir çıkarı olmadan halkın dertleri ile ilgilendiğini ve acılarını paylaşmaya çalıştığını gördüm. Yasal araştırma isteyen konularda gerçeği araştırmanın ve çözüm önermenin ne kadar zor olduğunu biliyordum. Denktaş Bey en zor yasal metinleri dahi inceliyor ve yasal sorunlara çözüm bulmaya çalışıyordu.
Emekli olunca Köşklü çiftlikte bulunan ofisinde onu ziyaret etmeye başladım. Benden bazı yasal konularda araştırma yapmamı ve kendisine yardımcı olmamı istedi. Yaptığım çalışmaların bir bölümünü web sayfama koymuş bulunuyorum. Çalışma yapmamı istediği konulardan biri de Rumdan mal satın aldığı halde koçan alamayıp Mahkemelerde sürünen insanların sorunu idi? Bu sorunu çözmek için yapılmış 7/80 sayılı yasa ile tadillerinin niçin işe yaramadığını merak ediyordu.
Kendisine önümde başka araştırma konuları olduğu için bu çalışmayı erken yapmayacağımı, zamana ihtiyacım olduğunu söyledim. Çalışmamın sonuçlarını bir rapor halinde kendisine sunacaktım. Maalesef o hayatta iken bunu gerçekleştirmek mümkün olmadı.
Sorunları ile ilgilendiği ve yardım etmek istediği insanlar hala büyük sıkıntı içindeler. Bu nedenle çalışmamı bir yazı dizisi haline getirerek sizinle paylaşmaya karar verdim.
Sadece koçan alamayanları değil tüm ülke aydınlarını ilgilendiren bir sorunla karşı karşıya olduğumuza inanıyorum. İnceledikçe bu sorunun daha büyük bir sorunun parçası olduğu anlaşılıyor. KKTC Meclisini yaptığı yasalar niçin hatalıdır? Niçin bu yasalar amaçlarına ulaşamamakta ve ele aldıkları bir sorunu yıllarca çözememektedirler?
1974 öncesi Rumdan taşınmaz mal satın almış olup koçan alamayanların Türkler ve Yabancılar olmak üzere iki gruba ayrıldığını söyledim. İki grubun koçan alamama nedenleri farklı olduğu için sorunlarını ayrı ayrı ele almamız uygun olacaktır. Önce yabancıların durumunu incelemeye çalışalım.

Yabancıların koçan alamama nedenleri

Bilindiği gibi Kıbrıs Yasalarına göre bir yabancının doğrudan Tapu Dairesine giderek mal satın alması mümkün değildir. Bugün olduğu gibi geçmişte de yabancılar satın aldıkları malın kaydını yaptırabilmek için Bakanlar Kurulundan izin almak zorunda idiler. 1974 öncesinde sadece Rum kesiminde Tapu Daireleri vardı. Dolayısıyla izin vermeye yetkili olan makam da Rum Bakanlar Kurulu idi.
Kıbrıslı Rumlardan mal satın alan yabancılar koçan alabilmek için satış sözleşmeleri ile Rum Bakanlar Kuruluna müracaat etmek ve izin verilmesini beklemek zorunda idiler. Bu bekleyiş genellikle 2 yıl sürüyordu. İzin aldıktan sonra da bazı hallerde beklemeye devam etmeleri gerekiyordu. Örneğin satın alınan bir apartman dairesi ise ayrı koçanın hazırlanması için ayrıca beklemek gerekiyordu.
1974 öncesi yıllarda Kıbrıs, tüm dünyada tatil veya emeklilik evi alınacak en popüler yer haline gelmişti. Başta İngiltere ve Avrupa olmak üzere dünyanın her yerinden insanlar ev almak için Kıbrısa akın etmeye başlamıştı. Bu nedenle Barış Harekatı gerçekleştiğinde Kuzey Kıbrısta bir mal satın alan ve koçan almak için bekleyen bir yabancı grubu oluşmuştur.

Barış Harekatından sonra yabancılar nasıl bir durumla karşılaştılar?

Mal satın alan yabancılar bugün olduğu gibi genellikle Girne veya Gazimağusa bölgesinde villa tipi evler veya apartman daireleri alıyorlar ve genellikle bu evlerde oturuyorlardı. Barış harekatını izleyen yıllarda Kıbrıs Türk Yönetimi insan haklarına saygılı diğer devletlerin yapacağı gibi yabancıların haklarını tanıdı. Onlar da satın aldıkları malları kullanmaya devam ettiler.
1975 yılında Savunma Bakanlığı bir adım daha attı ve bir çağrı yaparak Rumlardan mal satın alıp koçan alamayan yabancıların 30 Haziran 1975 e kadar Savunma Bakanlığına başvurarak sözleşmeden doğan haklarını kaydettirmelerini bildirdi. Yabancıların tümüne yakını bu çağrıya uyarak Savunma Bakanlığına müracaat ettiler ve ellerindeki belgeleri sundular.
Savunma Bakanlığı yapılan müracaatları bir bir inceledi . Şüpheli görünenlerin dışında kalanları onaylayarak Tapu Dairesine bu mallar üzerine satın alanlar lehine şerh konmasını bildirdi.
Böylece daha 1975 yılı sona ermeden mülkiyet sorunu adil bir şekilde çözülmüş görünüyordu. Ne var ki tapuda mallar üzerine konan şerhler sadece o kişinin söz konusu malı satın aldığını gösteriyordu. Bu şerh mülkiyet haklarından yararlanmak için yeterli değildi. Örneğin mal sahibi malını satamıyor, ipotek koyamıyor, çocuklarına miras bırakamıyordu. Sorun çıkacak diye kiralamaya dahi çekiniyordu. Şerh sadece satın alanların sözleşmeden doğan hakları olduğunu ifade ediyor ve evde oturanları dış müdahalelere karşı koruyordu. Bu nedenle devletin bir adım daha atarak mal alanlara koçanlarını vermesi gerekiyordu. Bu adım 1980 yılında 7/80 Sayılı Yasa ile atıldı. Ancak yapılan yasa mal alanların sorunlarını çözmedi, aksine dertlerinin başlangıcı oldu.

7/ 80 Sayılı Yasanın İçeriği
7/80 Sayılı Yasa, 1974 öncesinde sözleşme ile Rumdan mal satın alıp koçan alamayanların 90 gün içinde malın bulunduğu yer Kaza Mahkemesine müracaat etmeleri halinde, kayıt kararı yani koçan alabileceklerini açıkladı.
Yasa yapıldığı tarihte yabancılar Savunma Bakanlığına başvurmuş durumda idiler. Malları üzerine sözleşmeden doğan hakları olduğunu gösteren şerhler konmuştu. Savunma Bakanlığı az sayıda süreyi kaçıranların dışında kimin hangi malı satın aldığını ve elinde ne gibi kanıtlar olduğunu biliyordu. Müracaatlar gözden geçirilip onaylandığına göre sorun büyük ölçüde çözülmüştü. 7/ 80 Sayılı Yasanın yapacağı geçmiş işlemleri gözden geçirme yani bir formaliteden ibaret olmalıydı. Ancak gerçekleşenler böyle olmadı. Mahkemelere başvurup koçan almaya çalışanlar beklenmedik güçlüklerle karşılaştılar.
Bir yasanın amacıyla tutarlı olması gerekir. 7/ 80 Sayılı Yasa 1974 den önce mal satın alıp kaydını yaptıramamış olanlara koçanlarını vermek için yapılmıştı. Yasa bu amaca uygun hükümler içermeliydi. Bir kişinin gerçekten o malı alıp almadığı sorusu sorulmalı ve bunun kanıtlanması halinde tapu kaydı yaptırmasına izin verilmeliydi.
O zaman akla bir soru geliyor. Acaba bir kişinin doğru olmayan bir iddiayı yaparak haksız yere mal kazanma olasılığı yok mu?
Hukuk sistemimizi tanıyanlar bu olasılığın ne kadar zayıf olduğunu bilirler. Hukuk sistemimizde bir iddianın nasıl kanıtlanacağını belirleyen kurallar vardır. İngiliz hukuk sisteminde bu kurallar gerçeği çok başarılı bir şekilde ortaya çıkarmaktadır.
Ne var ki yasayı yapanlar “Gerçek önemli değil, biz yasaya öyle şartlar koyalım ki bir kişi malı satın aldığını kanıtlasa bile yasaya göre satın almamış kabul edilsin ve koçan alamasın” derse ortada bir yanlışlık var demektir. 7/80 sayılı yasa ile tadillerinin yaptığı aynen böyle olmuştur. İnsan haklarına aykırı trajik bir durum ortaya çıkmıştır.
7 bölümden oluşan bu yazı dizisinde Rumdan mal satın alıp koçan alamayanların sorununu tüm yönleri ile inceleyeceğiz. Yapılan yasaların hatalarını saptamaya çalışacağız. Daha sonra KKTC Meclisinin yaptığı yasaların niçin genellikle hatalı olduğu üzerinde duracak ve kusursuz yasa yapma yöntemi bulmaya çalışacağız. Yazı dizisinin yarınki bölümünde Rumdan mal satın alıp koçan alamayan Türklerin koçan alamama nedenlerini göreceğiz.