Temmuz 1974’te Yunanistan’ın Kıbrıs’a gizlice sokmaya çalıştığı ve Lefkoşa Havaalanı bölgesinde Rumlar tarafından “dost ateşiyle” düşürülen Noratlas tipi askeri nakliye uçağındaki 33 Yunan komandonun kalıntılarının Rumlar tarafından ilk gömüldükleri yerden çıkartılıp başka yere gömüldükleri haber verildi.

Alithia “Noratlas Kahramanlarıyla İlgili Şahadet... Lakadamya’dan Çıkartıp Timvo’ya Taşıdılar” başlıklı haberinde, Yunan kalıntılarına ulaşılması için Lakadamya’daki askeri mezarlıkta yapılan kazılardan sonuç alınamadığı için çalışmaların Yunan Askeri Mezarlığı’na kaydırıldığı bu günlerde, komandoların Lakadamya’ya gömülmesi görevinde yer alan Savvas Aleksandru’nun anlattıklarını aktardı.

Habere göre 1972’de RMMO’dan terhis aldıktan sonra 1974’te ise seferi personel olan, bugün de Larnaka Havaalanı’nda Sivil Havacılık Dairesi Müdür Muavini olan Aleksandru Rum tarafında yayın yapan SuperSport FM isimli radyoya o günlerde yaşadıklarını özetle şöyle anlattı:

“22 Temmuz 1974’te Cikko Ortaokulu’na gönderildim. Ortaokul karşısından bir yol geçiyor, oradaki bir hendekte bir asker vardı. Kendisine, Kıbrıslıya benzemiyorsun, Yunan mısın? diye sordum. Komando olduğunu söyledi. Üzerindeki teçhizat beni etkilemişti. Buraya nasıl geldiğini sordum, dün gece askeri uçakla Yunanistan’dan geldiklerini, bir uçak düştüğü ve çok sayıda komando öldüğü için üzgün olduğunu söyledi. Daha ilerde bir başka komando gördüm, onunla da konuştum, aynı şeyleri anlattı.

Emirle toplandık ve çok kalabalık olduğumuz için, ertesi gün yeniden gelmek üzere evlerimize gönderildik. Ben, üç köylümle birlikte Lakadamya’ya gittik. Lakadamya köy kahvehanesine gittim. Kahvehane önünden geçen Lefkoşa-Palehor yolu geçiyor. Bizimkilere benzemeyen, Yunanistan’ınkilere benzeyen bir askeri Land Rover kahvehane önünde durdu. Binbaşı rütbesinde bir asker indi ve bu yakınlarda bir mezarlık olup olmadığını sordu. Bazı köylülerim bana Lakadamya’da sadece yaşlı bir kadının gömülü olduğu yeni bir mezarlık bulunduğunu söyledi.

Düşürülen bir uçağın (Noratlas) iki pilotunu gömmesi gerektiği için oraya gitmek istediğini söyleyen subay, şu andan itibaren görevli olduğumuzu söyleyerek kazma ve kürek bulup, iki pilotu göstereceği yere gömmemiz, mezarlığa gitmemizi emretti.

Aletleri bulduk ve gösterilen yeri kazmaya başladık. İlk başta 4 kişiydik. Öğlene doğru binbaşı geri geldi ve bize başka mezarlara da ihtiyaç olduğunu söyledi. Ardından başka köylülerle birlikte bir de buldozer geldi ve 5-6 metre genişlikte bir çukur açtı. Öğleden sonra bir Land Rover beyaz çarşafa sarılı iki subayı getirdi, tabut yoktu.

DOZERLE 5-6 METRE GENİŞLİĞİNDE ÇUKUR KAZIP...

Kısa süre sonra iki kamyon geldi, mezarlık dışında durdu. Meraktan, kamyonların yanına girdim ve gördüklerimle sarsıldım. Birbiri yanına dizilmiş ölü komandoları gördüm. Ardından korkunç gömme işi başladı. Kamyonlar mezarlığın içine girdi. Battaniyelere sarılı ölüler yan yana yerleştirildi. Bazı köylüler papaz bulmaya gitti ama zorlandık çünkü çoğu komandolar gitmişti. Nihayet Deftera papazını bulduk. Papaz bize aynı gün akıl hastanesi bombardımanı sırasında ölen iki genci de gömdüğünü anlattı. Ancak mezarlıktaki çukura yerleştirilmiş ölüleri gördüğünde sarsıldı.

Sonradan öğrendiğime göre Timvo Makedonittisa’yı (Yunan Askeri Mezarlığı) vatanın özgürlüğü için ölenlerin anma yeri yapmak istedikleri için mezarlıktaki bütün Yunanları çıkartıp Timvo’ya götürdüler. Lakadamya’daki kazılarda bu nedenle hiçbir şey bulunmadı. İkinci harekatta da tesadüfen mezarlıktaydım ve oraya gömülenleri gördüm. Harekattan sonra Nisan 1975’e kadar askerlik yaptım.

“DAHA İYİ ORGANİZASYON OLSAYDI ÇOĞU KAYBIN AKIBETİ BELİRLENEBİLİRDİ”

Bir ara izimi kaybettiler ancak Komiteler’den birileri beni buldu ve bildiklerimi anlattım. Bir ara belirli bir komandoyu sordular ancak bilgi veremedim. Ölülerin üzerinde taşıyabilecekleri terhis belgesi gibi bulguları kaydettik.

Bana göre bir acemilik vardı. Daha iyi organizasyon olsaydı çoğu kaybın akıbeti belirlenebilirdi. Sonraki günlerde ELDİK ölüleri geldiğinde, orada bir subay vardı. Bana ölülerden birini tanıdığını, fotoğrafını çekelim dedi. Fotoğrafı çekti ve bunu tanıyabilmesi için (ölünün) eşine vereceğini söyledi. Mezarlıklarda her zaman çok sayıda görgü şahidi vardı, çıkan birçok sorun hiç çıkmayabilirdi.” 
Editör: TE Bilisim