En son geçen hafta Pazar akşamı görüştük onunla;
Cumartesi günü telefonlarını açmadı, pazar günü açmadı Pazar akşamı döndü bana...
Akşam yemeğinde birlikte olalım dedi...
Biraz da yorgunluğun verdiği rehavetle 'haftaya buluşuruz' dedim.
Şimdi binlerce kez pişmanım, ha keşte oturup en azından bir kahve içseydim onunla.
Pazartesi akşamı eşi mesaj gönderdi:
"Abi Oktay yok, çok perişanız" dedi...
Yine bir mesajla 'şaka yapma bana' dedim!
Maalesef şaka değilmiş...
...
İskele ve Karpaz bölgesine gittiğimde mutlaka uğrayıp en azından bir kahve içtiğim Oktay Güney tam 5 gündür ortalıklarda yok...
Pazartesi günü sabah büyük oğlunu okula bırakıyor ve sonra evine dönüp üzerini değişiyor ve eşine 'Lefkoşa'ya ölçü almaya gidiyorum" deyip, bir daha geri dönmüyor.
Aracı Ercan otoparkında bulunuyor içinde isviçler ve telefonları...
10.40 uçağıyla Adana'ya uçup gitmiş...
Gidiş o gidiş, ne ailesini ne bir başkasını aramış o saatten sonra...
Yer yarıldı içine girdi sanki!
...
Derecesiz üzüldüm kelimelerle ifade edemem.
Hadi biz aile dışından, abisiyiz, dostuyuz, arkadaşıyız...
Ya ateşin düştüğü cayır cayır yaktığı ailesi...
Kendisini deli gibi seven ve tapan can yoldaşı eşi Burcu?
Deliler gibi taptığı ve başından indirmediği iki tane dünyalar tatlısı Sabri ve Osman...
İnsanın empati yapıp kendini onların yerine koyması bile deli ediyor insanı!
Halen yok işte ortalıklarda!
Yer yarıldı içine girdi sanki!
...
Karadeniz kökenli olmanın sert ve mert kişiliği vardı onda...
Siyaseti severdi, bolca yorum yapardı bazen isyan ederdi...
İçindekini hemen dışa vurmasıyla bilinirdi, kimsenin ardında konuşmaz lafını dilinden esirgemezdi...
Birisi dara düştü mü işini gücünü bırakır peşinden gider çalmadık kapı bırakmazdı...
Bir çoğunda beni arar ' abi şu arkadaşa bir yardımcı ol ne olur' diye dil dökerdi...
Yalana, dolana ve üç kağıda geçit vermezdi...
Yer yarıldı içine girdi sanki!
...
Oktay esnaftı, hem de en iyisi en ustası...
Aldığı projeleri zamanından önce bitirir, sadece bölgesinde değil ülkenin birçok yerinde iş yapardı...
Her esnafı olduğu gibi belki onun da maddi sorunları, tahsilat yapamama şikayetleri olurdu ama bunun ortadan kaybolma sebebi olacağını aklımın ucuna bile getiremem...
Bilirim ki eşine ve çocuklarına bu kadar bağlı ve bu kadar tapar derecede de değer veren bir baba sorunu ne olursa olsun onları terk edemez, Oktay hiç yapmaz bunu...
Yer yarıldı içine girdi sanki...
...
Yer yarıldı içine girdi de nereye gitti Oktay?
Bir yandan bu yazıyı yazıyor diğer yandan telefon kulağımda Oktay'ın tanıdığı kim varas onu arıyorum...
Sırf kendisiyle ilgili küçücük bir mesaj alabilmek için.
Ama nafile!
Konuşan herkes 'borcu vardı' diyor buna bağlıyor...
İyi de her borcu olan çoluğu çocuğu bırakıp kaçsa çare mi?
Kaçmak borcu kapamaz ki!
Sonra borcu kimeydi?
Yoksa bir takım tefecilere mi?
Onlardan mı tehdit aldı?
Onun için mi kaçtı, onlardan mı kaçtı?
Ardında gözü yaşlı bir eş ve iki çocuk bırakarak!
Arabasını bile kilitlemeden, telefonlarını içinde bırakıp tek bir giysi bile almadan nereye gider bu çocuk?
Kafam durmuş durumda!

NOT: PGM Müdürü Pervin Gürler sağolsun Oktay’ın ortadan ansızın kaybolması olayıyla yakından ilgilendi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na ‘acil’ koduyla faks geçen Gürler’in bu girişimi anında etkisini gösterdi ve Oktay Trabzon belediye yetkilileri tarafından bulunup KKTC’ye bildirildi. Pervin hanıma ve ekibine hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz…



MESAJ KUTUSU

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, sıkı bir araştırma yapın bakalım CTP’li bir vekilin Serdar Denktaş ile son günlerde çok sıkı fıkı olduğunu duyduk. Acaba Alanlı’nın belediye başkanlığının ardında başka şeyler mi yatıyor. Bilirsiniz 26 sayısı çok önemli!

Sayın Mustafa TOSUN, BRTK müdürlüğü konusunda adınız son günlerce fazlaca anılmaya başlandı. Ansızın başınıza talih kuşu konarsa sakın şaşırmayın. Ama bu talih kuşu kanadı kırık bir kuş siz daha iyi bilirsiniz değil mi?

Sayın Zorlu TÖRE, günlerdir kapı kapı gezip dağıttığınız haritayı artık renkli hale getirip arabanın bagajını da doldurmuşsunuz. Bu arada Alanlı konusundaki açıklamalarınız parti içinde başınıza iş açabilir diyorlar. İstifa mektubu hala cebinizde mi?

Sayın Hasan TOSUNOĞLU, şanssızlık ancak bu kadar olur doğrusu! O kadar kişinin arasında kendini bilmezler gelsinler sizi sakatlasınlar. Büyük geçmiş olsun diyoruz. Artık uzak doğu sporlarını öğrenmenin vakti geldi değil mi?

Sayın Nahit ÖNCÜ, Mağusa sınırları içinde belediye ait bir işletmenin sizin kayın valideye verilmesi ortalığı iyice karıştırdı. Kızgın vatandaş mahkemede davayı dosyaladı bile. Allah sabırlar versin artık…

Sayın Başaran DÜZGÜN, Ankara ofisinizi kapattığınızı üzülerek öğrendik. Oysa buradan beklentiniz bir hayli fazlaydı değil mi? Sizin canınız sağ olsun,üzülmeye bile değmez…

Sayın Afet ÖZCAFER, eşinizin yeni bir şirket kurup devlet ihalelerine katıldığı ve epey de iş aldığı iddia ediliyor. Hayırlı işler bol kazançlar dileriz.

Sayın Serhat KOTAK, sıkı bir Mağusalı olarak bölgede İsmail Arter için kampa gireceğiniz ve yerel seçimler sonuçlanıncaya kadar operasyonu yürüteceğiniz söyleniyor. Sizin için de iyi bir deneyim olacak, böylelikle iyice pişip meclise hazır hale geleceksiniz…

Sayın Adem ADEMGİL, seçimlere daha çok var ama siz şimdiden zaferinizi ilan edebilirsiniz. Her ne kadar kasaba politikacısı olsanız da zaten sizin bölge de sonuçta bir kasabadan bile küçük değil mi?

Sayın Nurettin İSKENDER, KKTC’de müşavir olup maaş çekmenize rağmen Türkiye’ye yerleştiğiniz söyleniyor ve bu da bir çoğunu çileden çıkarıyor. Yasal bir engel yoksa bizce de hiç mahsuru yok doğrusu. Devlet nasıl olsa deniz…

Sayın Niyazi ÖZTÜRK, Dikmen’i köy olmaktan çıkarıp bir kent haline getirmek için kolları sıvadığınız söyleniyor. UBP ve DP bir tamam desteğini esirgemezse başkanı bir hayli zorlayabilirsiniz.

Sayın Nazmiye ÇELEBİ, bir restoranda limonata sipariş vermiş ama içtiğinizin bacary olduğunu ancak başınız döndükten sonra anlamışsınız. Ya ikincisini de içseydiniz ne olacaktı acaba?

Sayın Ali Özmen SAFA, aylar sonra nihayet beyaz sakallarla görüntü verip sansürü noktaladığınız görülüyor. Hiç de fena olmadınız yani, şimdi daha sevimli ve tonton gözüküyorsunuz…

Sayın Erhan ARIKLI, makale yazmama ambargosu daha ne kadar sürecek diye sorular gelmeye başladı. Hadi bazı siyasetçilere kızgınsınız diyelim ya okurlara gareziniz ne böyle?..




Günün Fıkrası

Teşkilat

Amerika'da bir asker, arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile oynarken parmağını kesti.Az ötede bir dispanser vardı.
Asker ;
'- Ben şurada pansuman yaptırayım.' dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde 'Hastalıklar', ötekinde 'Yaralar' yazılı idi.
'Yaralar' kapısından girdi.Yine önünde iki kapı.
Birinde 'Kemik', ötekinde 'Yumuşak Doku' yazıyordu.
'Yumuşak Doku' kapısından girdi.Yine iki kapı.
Birinde 'Önemli', ötekinde 'Önemsiz' yazıları vardı.
'Önemsiz' kapısından girince kendini sokakta buldu.
Dışarı çıkınca arkadaşı sordu ;
'- Nasıl, iyi baktılar mı?'
'- Hayır, ama teşkilat mükemmel!..'