Küreselleşen dünyamızda insan ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına doğal kaynaklar üzerinde oluşturulan baskı 21. yüzyılda dikkat çekmeye başlamış ve insanlar yaratılan baskının farkına varıp, sürdürülebilir bir dünya yaratmak için çeşitli düşünceler üretmeye başlamışlardır. Bu bağlamda karşımıza çıkan düşüncelerden biri de permakültürdür. Peki nedir bu permakültür dedikleri?
Perma kelime anlamı olarak kalıcı demektir. Permakültür, kelime anlamı olarak kalıcı bir kültürü ifade etmektedir. Bu düşüncenin temelinde sürdürülebilir insan yaşamları oluşturma düşüncesi yer almaktadır. Sürdürülebilir insan yaşamları dendiği zaman, elbette sürdürülebilir tarımdan söz etmek gerekmektedir. Çünkü insanların besin kaynakları olmadan yaşayabilmeleri mümkün olamaz. Bu nedenle permakültür kavramı beraberinde toprak kullanma etiğini getirmektedir. Permakültür dendiği zaman işin içine bitkiler, hayvanlar, binalar, altyapı (su, enerji, iletişim) girmektedir. Tabii permakültürü sadece bunlarla da sınırlamak mümkün değildir. Bu öğelerin araziye nasıl yerleştirileceği ve bunlar arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı da konunun alanı içinde incelenir. Tıpkı ekolojide canlıların ve cansız varlıkların aralarındaki ilişkilerin incelendiği gibi.
Bu düşünceyle; kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen, ekonomik, çevreye baskı (aşırı doğal kaynak kullanımı, kirlilik) oluşturmayan, sürdürülebilir ekolojik bir sistem kurmak amaçlanmaktadır. Permakültür düşüncesinde devasa alanlar yerine olabildiğince en küçük alan içinde, köy ya da şehirler oluşturulması ve bu yapılırken doğal flora (belli bir bölgedeki tüm bitkiler) ve faunanın (belli bir bölgedeki tüm hayvanlar) kullanılır. Böylelikle ortam yapaylıktan kurtularak doğal yapı bozulmadan yaşam birlikteliği sağlanır. Doğal sistemler bu şekilde göz ardı edilmez ve bunlar modern ve teknolojik bilgi birikimiyle harmanlanarak daha fazla insan ve hayvan gıdasının üretilebileceği ekolojik bir kültür yaratılır.
Her alanda olduğu gibi permakültürün de etik kuralları bulunmaktadır. Bu kurallar genel olarak üç başlık altında toplanabilmektedir. Bunlar; dünyaya özen göstermek, insana özen göstermek, zaman, para ve malzeme fazlasını bu amaçlar için kullanmaktır. Her üç başlıktan da anlaşılacağı gibi bu düşünce; çevresel, topluluksal, ekonomik ve toplumsal sistemlerin bütün özelliklerini kapsar ve doğa-insan etkileşiminin doğaya zarar vermeden gerçekleşmesine olanak sağlar.
Ülke olarak farklı yöntemleri öğrenmeye açık olmamız gerektiğini düşünüyorum. Dünyayı takip etmeli ve doğru olan yaklaşımları da kendi kültürümüze uyarlayarak geliştirmeliyiz.
Herkese iyi bir hafta sonu dilerim…