Ne kadar özgür olursanız, yaşadığınız topluma o kadar özgür bilgi aktarabilirsiniz. Yaklaşık dokuz yıldır basın yayının aktif olarak içerisinde bulunmaktayım. Bu kısa zamanda tecrübeli olan gazeteci ağabeylerimden de çok şey öğrendim. Yayın araçları doğru bilginin halka aktarılması ve bu konuda bir kamuoyu oluşturulabilmesi için vardır. Siz ne kadar dürüst ve ilkeli olursanız olun, içinde bulunduğumuz KKTC’de ille de birilerini rahatsız ettiğiniz için, sanki başka bir taraftaymışçasına sürekli saldırıya uğruyorsunuz. Bu konuda adada kurulu bir düzen vardır. Bu kurulu düzenin dışında iseniz, sizi yok etmeye çalışırlar. Hayatın her türlü adiliği ile karşı karşıya kalırsınız. Önemli olan ise, bildiğiniz doğruları çarpıtmadan halkın karşısına getirebilmektir. Gerek siyasiler, gerekse iş adamları ve bunun gibi daha niceleri sizden rahatsız ise, önce patronunuzu ararlar, baktılar ki olmuyor ailenizle uğraşırlar. Yine başarılı olamadıklarında söylentiler çıkartırlar, hala başarı gösteremezlerse, bu kez gayri meşru ilişkileri devreye koyarlar.
Bu küçücük coğrafyada gazeteci olmak, dürüst olmak, halk için bir şeyler yapmaya çalışmak imkansıza yakındır. Dünyanın başka ülkelerinde aydınlar, yazarlar, sanatçılar ve gazeteciler devlet tarafından koruma altına alınırken, bizde bunlara yaşam ve gelişme hakkı verilmez. Türkiye’de dahi kültür bakanlığı, halk ozanı olan Aşık Veysel’e ve birçok sanatçının hayatlarını sürdürebilmeleri için destek maaşı bağlatmıştır. KKTC’de aydınlara, sanatçılara, yazarlara ve gazetecilere devlet desteği sağlanmadığından, toplumsal gelişmemiz gerilerde kalmıştır.
Partizanlık yapıp, birilerini övdüğünüz taktirde ise size ve yedi göbek sülalenize her türlü imtiyaz sağlanır. Peki bir gazetecinin siyasileşmesi doğru mudur? Objektifliğini nasıl korumalı? Objektifliğini korumaya çalışırken ise siyasilerin hışmından nasıl korunmalı? Maalesef bizde her şey siyasallaşmıştır. Siz siyasetten her ne kadar uzakta durmaya çalışsanız da, öyle veya böyle yolun sonu hep bir siyasi kapıda bitiyor.
Kendim için örnek gösterecek olursam; siyasileri eleştirdiğimde hemen kendim de siyasete atılacağım düşüncesi doğuyor böyle yapanlarda. Ne demişler; insan karşısındakini kendisi gibi bilirmiş.
Siyaset bir hizmet sanatıdır, ya da esas amacı öyle olmalıdır. Anlayacağınız; siyaset bir meslek değildir. Hayatın herhangi bir alanında çalışan, yani siyaset bilimiyle yakından uzaktan hiç alakası olmayan birisini alıp siyasi bir ortamın içine atarsanız, size hangi tecrübelerini aktarabilir ki? Halka hizmet etmeden 9 bin TL’lik bir maaş alıp, yan gelip yatma sanatı değildir siyaset.
Kendi bölgemden örnek verecek olursam; Güzelyurt’tan altı tane vekilimiz var, bunların dört tanesi iktidar partilerinden ancak Güzelyurt adına yapılan tek bir hamle dahi yok. Bunu ben değil, Güzelyurt halkı söylüyor.
Gazeteci dostum ve ağabeyim Levent Özadam ile geçen gün bir sohbet yaptık. Buradan da kendisine açıkça söylüyorum: dostum siyasetçiler beni düşünüyor olabilir, ancak ben kesinlikle siyaset düşünmüyorum. Ben halk bir şeyleri ortaya çıkartarak ve haykırarak kendi çapımda zaten mutluyum. Benim için gazetecilik de halka hizmet etme sanatıdır. Bu yüzden sen üzülme sevgili Levent dostum ve ağabeyim.