Paylaşmak…

Eskiden olsaydı; derdi, tasayı, kederi, mutluluğu, fikirleri, bilgiyi paylaşmak gibi şeyler gelirdi ilk olarak akla.

Şimdilerde ise, özçekim(selfie)leri, skandalları, komiklikleri, atılan havaları, imalı mesajları, kısacası ego durumlarını paylaşmak geliyor aklımıza nedense.

Kendi hastalıklarımızı paylaşıp, kaç tane ‘’geçmiş olsun’’ mesajı aldığımızı saymak, başkasının hastalığından ötürü çektiği acıları paylaşmaktan daha çok okşuyor nefsimizi artık.

Ve organ nakli…

Nakil bekleyen kişi için, hayata tutunmak adına ‘’son şans’’…

Organ(ları)nı bağışlayan kişi için ise adeta ‘’başkasında yaşamak’’…

Varlığımızı farklı bir tonda, bir başkasıyla ‘’paylaşmak’’…

Ben dahil, hemen hepimizin, her konuda bir önerisi, bir düşüncesi, bir eleştirisi vardır. Genimize işlemiş bir kere… Fırsat bulduğumuz an kalemşörlüğe / klavye ustalığına soyunuveririz.

Ama gelin görün ki, sıra tam da hayatın, ‘’hayatta kalma’’ kısmına dokunmaya geldiğinde ise,

SUSUVERİRİZ!..

Bu günlerde, herkeste bir modadır gidiyor. ‘’Ben trafik cezamı ödedim.’’, ‘’Babam, kendisine ceza yazan polise teşekkür etti.’’, ‘’Benim aracımın plakası budur, hatam varsa lütfen ceza kesilsin.’’, ‘’Fark ettim ki benim makam aracım bile yokmuş.’’ gibi, ilkokul çağı esprileri kıvamında ‘’paylaşım’’lara şahit olduk.

Devletin manevi şahsının vücut bulduğu kişilere hiç mi hiç yakışmadı kanaatimce.

Geçtiğimiz günlerde, ülkemizdeki varlıkları ile kendimizi güvende hissettiren iki muteber meslektaşım, Kalp ve Damar cerrahları Op. Dr. Hasan Birtan ve Op. Dr. Ozan Emiroğlu ve beraberindeki harikulade ekip, çöle dönmüş sağlık anlayışımıza, adeta bir ‘’vaha iklimi’’ getirdiler.

Ülkemizdi ilk defa canlı kalp naklini gerçekleştirdiler.

Bir hastanın kalbinin ‘’paylaşımına’’ aracı oldu bu iki idealist insan.

Tebrik edilmesi gereken bir de büyük ve cesur bir ‘’yürek’’ vardı…

Kalbini bağışlayan kahraman…

O bir işçiydi. Yüksekten düşmüştü.

Yaklaşık bir haftadır beyin ölümü gerçekleşmişti.

Tamı tamına 12 kardeşti!

Kardeşlerinin hepsi, istisnasız ‘’onay vermişti’’ organlarının bağışlanmasına, iki kardeşin bile anlaşamadığı şu devirde!

Helal olsun! Hem rahmetliye hem ailesine!

Ben de bağışlamıştım organlarımı.

Hava atmak için değil, farkındalık yaratmak ve bir doktor olarak örnek olmak için paylaşıyorum sizlerle bağış kartımı!

Çok değerli okuyucular…

Aranızda varsa organlarını bağışlamak isteyen, hiç durmayın, hemen Sağlık Bakanlığı’na gidin, organlarınızı bağışlayın!

Bağış kartlarınızı paylaşın sosyal meyda hesaplarınızdan!

Siz de katılın bu insanlık dayanışmasına!

Duyarlılık ‘’challenge’’ ı olsun en moda tabiri ile!

Ve bir gönderme yapmak istiyorum, o saygıdeğer insanlara!

Hani trafik cezalarını, makam araç plakalarını, makam araçları olmadığını ilan eden sayın devlet büyüklerimize!

Haydi, siz de paylaşın organ bağış kartlarınızı!

‘’Ben de bağışladım.’’ deyin!

‘’Ben de paylaşıyoum.’’ deyin!

‘’Ben de başkasında yaşamak istiyorum.’’ deyin!

Haydi, görelim ‘’Organ ve Doku Bağış Kartı’’ paylaşımarınızı,

Canlı canlı…

Ve unutmayın…

Bir işçi de olsa,

Düşse de,

Adı anılmasa bile,

Asıl paylaşılması gerekeni, kalbini paylaştı, hiç tanımadığı birisiyle!

O, makamını yükseltti,

Bazıları düşürürken yerlere…

(Mekanı cennet olsun…)

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899