Sabah saatleri Başbakanlık önündeyim;
Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’nun akşam ki açıklamaları ülkeyi sallamış, kurultay istihdamlarını tartışılıyor.
Başbakanlık önünde onlarca çalışan merak ve endişe içinde sessiz bir eylem gerçekleştiriyor.
Aslında eylem bile değil çünkü ne slogan atan var ne de elinde pankart taşıyan.
Tek beklentileri Başbakan’ın açıklamalarının doğru ya da yanlış olduğunu kavramaya çalışmak.
Bakanlar da tek tek Başbakanlığa geliyor toplantıya katılacak.
Hemen komşu bakanlıktan Ahmet Kaşif çıkıyor yayan olarak, ekibi ile birlikte.
Haliyle durdurulacak olan çalışanlar yanına yaklaşıyor ve sorular başlıyor…
Ahmet Kaşif elleri arkasında gayet rahat ve biraz da fazla derdi olmadığını belirten mimik hareketleriyle başlıyor konuşmaya;
“Valla beni iyi tanırsınız ben dobra konuşurum. İstihdamların yasal olup olmadığının bilinmesi lazım. Önce bunu tespit etmek gerek….”
Vay guzzum vay!
Memleketin bakanına bakar mısınız lütfen!
İstihdamlar yasal mı yasal değil mi bilmiyor bile!
Araştırmak gerekmiş!
Kızına müdürlük, yeğene müdürlük, daha bakalım bilmediğimiz ne kıyaklar, beyefendi yapılan istihdamların yasal olup olmadığından bile habersiz…
Elleri arkasında sanki dalga geçiyor, üç kuruş ekmek parasının ardına düşenlerle…
Tam o anda soru yöneltmek istiyorum, yutkunuyorum ama sormuyorum!
Korkumdan filan değil, bir tatsızlık çıkmasın, rezalet yaşanmasın diye…
Her zaman yaptığımız gibi Allah’a havale etmekten başka neyimiz var ki?
Sülaleyi müdür yap, ama bin 600 TL maaşa talim edene sıra gelince hala yasal mı değil mi bunu bile araştırma gereği duyma!

Arabaya binip ofisin yolunu tutuyorum;
Cep telefonuna mesajlar ardı ardına geliyor, Türkiye’de Bakanların istifa haberleri…
Önce İçişleri Bakanı istifa ediyor ardından Ekonomi Bakanı…
Aslında istifa etmiyorlar, önlerine gelen belgeyi imzalamışlar zoraki istifa ettiriliyorlar.
Ve üçüncü istifa haberi patlıyor ama bu kez farklı!
Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar sadece bakanlıktan değil vekillikten de istifa ettiğini açıklayıp, bununla da yetinmeyip Başbakan Erdoğan’ı da istifaya çağırıyor…
Türkçesi şu;
“Ben bakanlıktan istifa edip, bir şekilde bu işten yırtmak istemiyorum, vekilliğim de gitsin, dokunulmazlığım kalksın, yargı önüne çıkayım”
Yolsuzluk furyasında suçu var ya da yok!
Ama önemli olan adam gibi adam olduğunu ortayla koyup, ‘beni yargılayın’ diye kellesini ortaya koyması!
Ve ister istemez içimden geçiriyorum;
“O da bakan, bizimki de bakan’ diye!

Gelelim istihdamların sözleşmelerinin yenilenmemesi konusuna;
Bir kere 366 kişinin UBP kurultay döneminde devlette istihdam edilmesi her ne kadar yasal çerçeveye oturtulmaya çalışılsa da etik olarak vicdanlara sığmamaktadır.
Bunun suçlusu da ne CTP ne de DP’dir!
İrsen Küçük, partide genel başkan kalsın diye devletin kaynaklarını, ülkenin gençleri arasında ayırım yaparak dağıtmış suçun en büyüğünü işlemiştir.
Ama gelin görün ki, bunun cezasını o değil, istihdam edilenler çekecektir, tabi ki sözleşmeleri yenilenmezse!
Ülkede bir babayiğit çıkar da İrsen Küçük’e hesap sorarsa, hatta istihdamları yargıya taşırsa, bize göre ‘kahraman’ olur!

İrsen Küçük hükümeti istihdamlar konusunda nasıl yanlış yapmışsa, aynı yanlışı şimdi CTP-DP hükümeti denemeye kalkmaktadır.
Burada her ne kadar iyi polis Serdar Denktaş, kötü polis de Özkan Yorgancıoğlu gibi görülse de, zamanlama çok kötüdür.
Hükümete geldikleri anda cesur adımlar atıp, ‘işten durdurulacaklar’ deyip bir karar üretselerdi, o zaman amenna diyebilirdik.
Ama yeni yıla sayılı günler kala, insanları sokağa bırakmak, her ne kadar mantıksal olsa da vicdana sığmamaktadır…
Sonuç olarak;
Bu ülkeyi yönetenler, istihdam etmeyi de, işten çıkarmayı da becerememektedirler!
Bunun da tek nedeni, siyasi rantın ön planda tutulmasıdır!

Günün Fotoğrafı



MESAJ KUTUSU

Sayın Süleyman İRVAN, Medya Etik Kurulu olarak artık gazete ilanlarına da el atma zamanı geldi gibi görülüyor. Kadınların meta olarak kullanıldığı “seni içimde istiyorum” başlıklı ilanı bir inceleyin bakalım. Böyle rezalet ne görülmüş ne de duyulmuştur.

Sayın Sunat ATUN, genel başkan Hüseyin Özgürgün ile köprüleri attığınız ve bundan böyle genel başkanlık mücadelesinin başlayacağı söyleniyor. Bu kadar erken beklemiyorduk ama gazanız mübarek olsun.

Sayın Önder SENNAROĞLU, önemli bir yağmur bulutunu kaçırmamak için 24 saat nöbete durduğunuzu öğrendik. Yağmur bombaları bu kez de işe yaramazsa artık ot da bitmeyecek ve tarihin en talihsiz bakanı unvanınız tescil edilmiş olacaksınız.

Sayın Sibel SİBER, Meclis’teki Dr. Küçük büstü için yaptığımız uyarıları dikkate alıp yeni bir çalışma başlattığınız için teşekkür ederiz.

Sayın Ziya GÜVENİR, belediyedeki engelli sporcu çalışanlarımızın çalışma saatlerinde iyileştirme getirdiğiniz için teşekkür ederiz. Size de böyle bir tavır yakışırdı. Bir hafta sonu sizi de maça bekliyoruz.

Sayın Halil TALAYKURT, Hüseyin Alanlı’nın İskele belediye başkanı olma olasılığını göz önünde bulundurarak ara seçimlerde vekil olmak için çeşitli senaryolar ürettiğinizi öğrendik. Daha dere gözükmedi demek ki siz paçaları çoktan sıvadınız bile. Sizden korkulur doğrusu!

Sayın Serdar DENKTAŞ, DAÜ ve LAÜ vakıf yönetim kurullarını bir an önce atamaya bakın. Zira Mağusa ve Güzelyurt’ta partililer neredeyse boğaz boğaza kavga edecekler.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, Sağlık Bakanlığı müdürünün MYK tarafından Ceyhun Ümiter olarak karar alınmasına rağmen geciken atama iyice sıkıntı yaratmaya başlamış. Haklısınız bu sıralar çok bunaldınız ama partili de çok sabırsız.

Sayın Soyhan BİLGEER, O Ses Türkiye’de Kıbrıs Türkünü’nün bir kez daha yüzünü güldürdünüz. Ancak gelen yorumlara bakılırsa bundan sonraki elemelerde kendinize daha uygun ve Türkçe olan bir şarkı seçmeniz öneriliyor. Finale kadar çıkacağınıza inancımız tamdır.

Sayın Mehmet ADAHAN, UBP’li bir meclis üyesine belediyeden iş vermeniz sizin gibi bir başkana yakışmadı. Siz de böyle yaparsanız diğerleri ne yaparsa yeridir diye düşünüyoruz. Umarız yanlıştan erken dönersiniz.

Sayın Sezai SEZEN, genel sekreter yardımcılığı göreviniz hayırlı ve uğurlu olsun. Son seçimde Karpaz’da büyük kan kaybı yaşayan partiniz artık sorumluluğu tamamen sizin omuzlarınıza yükledi. Allah güç kuvvet versin…

Sayın Özdil NAMİ, meslektaşınız Downer ile samimiyeti iyice ilerlettiğiniz her gün karşılıklı bolca mesaj çektiğiniz söyleniyor. Allah muhabbetinizi artırsın, inşallah bu samimiyet çözüm masasına da yansır.

Sayın Necdet ERGÜN, meslek hayatınızı kapsayan bir kitap yazmaya başladığınızı öğrendik. Umarız olayları fazla makaslamazsınız da ekonomi ve siyaset perdesinin gerisinde olanları biz de öğreniriz.

Sayın Ahmet BENLİ, 13’ncü maaşları ödeyen ilk belediye olarak sizi tebrik ederiz. Büyük bir yükü omzunuzdan attığınıza göre artık yerel seçimler için start verebilirsiniz. Aday olmayacağınızı sakın söylemeyin gargalar bile buna güler…

Sayın Cenk MUTLUYAKALI, Yeni Düzen’i okutmama konusunda kendinizce bazı haklı nedenleriniz olabilir ama bu konuda bütün kanalı ve izleyenini cezalandırmanız biraz tartışılabilir. Bizce bir kez daha düşünmekte yarar var.

Sayın Ertan BİRİNCİ, GAÜ ile yaptığınız işbirliği sözleşmesi Suat hocayı çileden çıkardı diyorlar. Hayırdır yoksa aranıza kara kediler mi girdi? Vardır bir bildiğiniz değil mi?

Sayın Mustafa YAVER, yurt dışı gezilerinin artması gözlem altına alınmış diyorlar. Dostlarınız dönüşlerde İngiliz çikolatası getirmemenizden dolayı sitem ediyorlar.
Valize birkaç paket atmakta yarar var, başka türlü onları susturamazsınız.

Sayın Hakan DİNÇYÜREK, Mağusa’da hemen hiçbir cenaze törenini kaçırmadığınız gözleniyormuş. Vatandaş halinden memnun da bazı rakip vekiller konuyu biraz saptırmaya başladı haberiniz olsun…




Günün Fıkrası

Azmin zaferi…

Bir gazeteci ülkenin en zenginlerinden 70 yaşındaki bir iş adamıyla röportaj yapmaktadır.
Sorar;
—Efendim bize bugünlere nasıl geldiğinizi, hangi aşamalardan geçtiğinizi ve bu serveti nasıl yaptığınızı anlatır mısınız?
—Zevkle, der iş adamı ve anlatmaya başlar;
—1920’lerin sonuydu, savaşın etkileri yeni yeni siliniyordu. Benim de cebimde birkaç centten başka para yoktu. Cebimdeki 5 cent ile bir elma aldım ve akşama kadar onu parlatıp 10 cente sattım. O gece sabahı zor ettim, sabah olunca da 10 cent ile iki elma aldım ve onları da sattım. Böyle azimle çalışarak ay sonuna kadar 10 dolardan fazla param oldu…
Bunları dinleyen gazeteci heyecanlanmış ve “Peki sonra ne oldu” diye söze girmiş, iş adamı da devam etmiş;
—Ertesi ayın başında karımın halası öldü ve bize tam 20 milyon dolar miras bıraktı…