Son birkaç aydır Kıbrıs Meselesinde, Münhasır Alanda ve Yunanistan’da vuku bulan önemli gelişmeler, Kıbrıs’ın iç meselerindeki gelişmelerin önüne geçmiş durumda. Yunanistan’daki ekonomik ve sosyal buhran ve Doğu Akdeniz’deki enerji oyunu büyük uluslararası aktörleri ilgilendirdiğinden, Kıbrıs’taki gelişmeler medyanın dikkat odağında yer almıyor. Beri yandan, Kıbrıs’ın genelinde siyaset bir yozlaşma problemi ile karşı karşıya kalmış durumda. Geleneksel siyasi partiler ve aktörler sürekli kan kaybederken, toplum siyaset kanallarına olan ilgisini sadece seçim dönemleri ile sınırlı tutuyor. Yukarıda arz ettiğimiz etmenlere rağmen, Kıbrıs’ın iç dinamikleri bu küçük ve ‘dertli’ adanın geleceği açısından büyük önem arz ediyor. Adanın kuzeyinde, Kıbrıs Türk liderliği – Ankara ilişkileri ekseninde gündeme gelen gelişmeler gerek Kıbrıs Meselesinin gerekse de adanın tümünün geleceği açısından oldukça önemli. Malumumuz olduğu üzere, Yeşil Hattın kuzeyinde zaman zaman Kıbtek’in geleceği, Vakıflar Meselesi gibi gelişmeler gündemde yer alıyor. Bunların yanı sıra, arka planda, Kıbrıs Türk tarafı-Ankara ilişkilerini yakından alakadar eden gelişmeler de vuku buluyor. Tüm bu gelişmelerin ve kıstasların dikkatli bir şekilde gözden geçirilmesi oldukça önemli. Kıbrıs Meselesinin ‘çökme’ (kopma) noktasına geldiği bir noktada, Kıbrıs Türk toplumun geleceği bu tip küçük gelişmelerin izahatıyla birebir ilişkili. Lafı fazla uzatmadan, bu küçük köşe yazısının sınırları dahilinde, okurumla son dönemde kuzeyde vuku bulan gelişmeler babında edinmiş olduğum intibaları paylaşmak istiyorum. Bu intibaları özellikle Ankara odaklı kaynaklarımla olan istişareler etrafında edinmiş olduğum gerçeğinin altını çizmek isterim. Özetleyecek olursak: • Kıbtek’in geleceği, Vakıflar Meselesi gibi konular şans eseri gündeme gelen meseleler değil. Kıbrıs Türk Hava Yolları meselesinde görüldüğü üzere bu meselelerin arka planında Türkiye-Kıbrıs Türk liderliği ilişkilerini derinden etkileyen bir kriz ve güven bunalımı yatıyor. • Milli bayramlarda ve Rumlara yönelik resmi söylemlerde dillendirilenin aksine, Ankara-Kuzey Lefkoşa hattında gittikçe yoğunlaşan elektrikli bir atmosfer söz konusu. Türkiye Kıbrıs Türk liderliğine ve partilerine (Kıbrıs Türk toplumuna değil) olan güvenini artık tamamıyla kaybetmiş durumda. ‘Türkiye’de bu parti liderlerine muhtarlık binası bile zor teslim edilir’, sözü geçmiş dönemde Türkiye’de yetkili ağızlardan işitmiş olduğumuz bir söz. Bu sözün üzerinde dikkatle durulması lazım. • Yeni dönemde, Ankara’da duyulan güvensizlik duygusunun merkez fay hattında Cumhuriyetçi Türk Partisi bulunuyor. Türkiye’de bu parti hakkındaki baskın duruş şu: ’10 yıl boyunca belirli aralıklarla iktidara gelen bu parti verdiği tüm sözleri yerine getirmedi, aksine zamanla çökmüş bir sistemin manivelası haline geldi.’ • CTP gibi Kıbrıs Türk sağının Anadolu’da çizdiği resim de pek iç açıcı değil. Ankara’da Kıbrıs Türk sağı, bazı ‘parantezler’ dışında, yolsuzluklarla, kirli ilişkilerle bir arada telakki ediliyor. • Hal böyle olunca, Ankara’nın kuzeydeki cumhurbaşkanlığı seçimleri hususunda özel bir ilgi sergilediği söylenemez. • Yukarıda resmini çizmeye çalıştığımız ‘güvensizlik’ resmi Kuzey Kıbrıs’ın geleceğinin masaya farklı senaryolar bağlamında masaya yatırıldığı bir döneme denk geliyor olması, moda deyimle, oldukça manidardır. Kıbrıs Müzakerelerinin çökmesi, ister istemez zamanla Kıbrıs Türk tarafının, Türkiye’nin desteğiyle farklı arayışlar içerisine girmesine yol açacaktır. Şu an eldeki verilerle ‘KKTC’nin uluslararası camiaca tanınması imkansız gözükmekte. Geriye, önceki yazılarımızda vurguladığımız üzere, bir çeşit serbest ticaret bölgesi tasavvuru kalmakta (Türkiye’deki adem-i merkeziyetçi tartışmaları, yeni başkanlık sistemini hatırda tutmakta yarar var). İşte tam bu noktada Ankara’nın çekinceleri, güvensizliği büyük önem kazanmakta. Anadolu’dan adanın kuzeyine gelmekte olan öncü sarsıntılar, bizleri bekleyen gelişmelerin (sosyopolitik depremin) bir nevi tetikçisi rolüne soyunabilir. Önemli not: Kıbrıs’ın bir köyünde talih bizi bir araya getirdi. İki Heybelili delikanlı. Beni torunun gibi sahiplendin. Gençlik ateşime,aklımın başımda olmamasına hiç önemsemedin. Kıbrıs’taki dedemdin. Bana gazetecilik dersleri verdin. Kıbrıs’ı sevdirdin.İ ki Heybelili delikanlıydık Lefkoşa’nın sokaklarında. Ben pek inanmazdım ulu varlıklara.Sen ise öğütler verirdin hep bana. İncil,Kuran, Torah ve tüm yüce varlıklara yakarışım senin sağlığın için. Nerede olursan ol, bu taleben ve Larnaka’daki kızın seni çok sevecek Bahriyeli Arslan Mengüç.