Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in “Petrolü kontrol edersen ulusları, gıdayı kontrol edersen insanları kontrol edersin demişti.
 
Karl Marx ise  kapitalizm için doğanın hiç bir anlamı yok daha doğrusu tek bir anlamı var o da kar etmektir diyor.
Bunun için doğayı metalaştırır, çevre kirliliğine sebep olur, canlı türlerini yok eder, ve küresel iklim değişikliklerine sebep olur .
 
İşte GDO da bu sürecin bir parçası.
 ABD ‘li tohum biyoteknolojileri ve kimyasalları üreticisi Monsanto, Vietnam Savaşı sırasında “Agent Orange” ismi verilen biyolojik bombanın bir parçasını 2,4,5-T’yi üretti.
 
 Bu bomba insanları öldürdü.
 
 Monsanto, kanser riski taşıdığı ve üreme sistemine zarar verdiği için ABD’de 1976 yılında yasaklanan PCB (poly-chlorinated-biphenyls)’nin de tek üreticisi idi. 
 
Bugün yapılan araştırmalar çok küçük dozlarda çocuklarda gelişim bozukluklarına sebep olduğunu gösteriyor.
 
 Bütün insanlar şu anda vücutlarında bir miktar PCB taşıyor çünkü bu madde “lipofilik” ve gıda zincirinde çoğalıyormuş.

 Bunun anlamı şu: Dünyadaki bütün canlıların fizyolojilerine yavaş yavaş yayılıyor.
 
 Monsanto suni kimyasal tatlandırıcı olan ve sağlığa zararları kanıtlanmış olan Aspartam’ın da Sakrinin de sahibi ve üreticisi.

 NutraSweet markasıyla pazarlanan bu ürünü kanser riski ile ilişkilendirilen bir ilaç olmasına karşın kanundaki boşluklarla bir gıda katkı maddesiymiş gibi satıldığı birçok yayında belirtiliyor. 
 
Monsanto, ABD Tarım Bakanlığı ve FDA, tüketicilerin sütünede rBGH (bovine growth hormone) hormonu katmak için işbirliği yaptı.
 
 Bu hormon inekleri hasta etmekle ve kanser risklerini artırmakla ilişkilendiriliyor.
 
 Şimdi de, Monsanto ve diğer biyoteknoloji şirketleri yiyeceklerimizin genlerini değiştirmek istiyor.
 
Bu şirketler şu ana kadar sadece patatesin genleriyle oynamadılar. Domates, mısır, soya, kabak, kanola, pamuk ve sütün genlerini de değiştirdiler. 
 
Biyoteknoloji şirketleri yaptıklarının uzun zamandır uygulanan melezleme ve aşılama pratiğinin doğal, normal bir uzantısı olduğunu iddia ediyorlar. 
 
Kanser başta olmak üzere dünyada birçok yeni hastalık artma eğiliminde .Genleri değiştirilmiş yiyecekleri, tüketiciler bilmeden yediği için alerjilere, sakatlıklara ve ölümlere sebep oluyor. 

Uzmanlar Mısır özü yağlarına , margarinlere ve bebek mamalarına çok dikkat etmek gerektiğine . Çünkü mısır özü yağlarının yüzde 100’e yakını GDO’lu olduğuna dikkat çekerken.
''Böcek ilacı için kullanılan bakterilerin genetiği, mısırın genetiğine işleniyor. Biz yediğimiz o mısır ürünleriyle o bakterinin genetiğini alıyoruz. Bu organ yetmezliği gibi birçok sağlık sorununa yol açabilir.”diyor.
Suni tatlandırıcıların ise yediğimiz içtiğimiz birçok hazır gıdada var olduğundan bahsediyorlar…

1997 yılında genetik mühendisliği ürünü triptofan’ın üretimi sırasında ortaya çıkan zehirli ve ölümcül bakteriler nedeniyle 51 kişi ölmüş ve bin 500 kişi kalıcı olarak sakatlanmış. Soya fasulyesine eklenmiş olan brezilya fıstığı genleri birçok insanın ciddi alerjik reaksiyonlar göstermesine sebep olmuş.

Son çıkan haberlere göre Bayer AG, Monsanto Co.'yu satın almak için tamamı nakit ödenmek üzere 62 milyar dolar teklif etti. Söz konusu satın almanın gerçekleşmesi durumunda şirket, dünyanın en büyük zirai ilaç ve genetiği değiştirilmiş tohum tedarikçisi olacak.

Hasta edip para kazanmak, iyileştirip para kazanmak, sonra tekrar hasta etmek; karlı bir döngü olsa gerek…
 
Aslında gerçeğe bakarsak, daha önce hiç görülmemiş garip bir teknolojiyi insan ırkı üzerinde deniyorlar.
 
Ve buna sebep olan  yiyecekler bütün dünyaya pazarlanıyor.
 
 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne de...