Türkiye’deydim.
Kafaya reset atalım dedik.
Ne yalan söyleyeyim, ne haber okuyacaktım, ne de Kıbrıs ile ilgili bir gelişmeyi takip edecektim.
Sorulan sorulara da cevap vermeyecektim mümkün olduğunca.
Gördüğünüzden farklı bir şey yok diyecek, başka dalgalarda olacaktım.
Ege türküleri dinleyecektim.
Engin denizlere bakıp, maviliklerin içinde en güzel yere yerleştirecektim kendimi, ve oradan hiç çıkmayacaktım.
Olmadı..
Valla olmadı..
Herkes sordu.
Kıbrıs nasıldı, merak ediliyordu.
Akıllardaki sorular yöneltildi falan.
Dipnot: Konuşmalarda en çok kullanılan sözcük “Yavru vatan” olurken, en çok sorulan soru da sevgi üzerineydi.
Dilimiz döndüğünce konuştuk, anlattık, döndük adaya.
Neyse,
Hemen ertesi Şafak nöbetidir, 20 Temmuz törenleridir, takip ettik, gururlandık duygulandık.
74 yılında Mehmetçikle Mücahidin buluşmasını gösteren kareler ekranlarda dönerken, gerçek kardeşliği gördük.
Hele bir teyzeciğin sesi hala kulaklarımda,
Yıl 74, TSK gelmiş, radyodan röportaj yapılıyor, teyzemin sesi karışıyor araya ve diyor ki,
“ekmecik yaptım da yesin askercikler.”
Gel de ağlama.
Gel de o teyzemin ellerine kurban olma.
Nasıl bir sevgisin sen canım teyzem diye kendi kendime konuşurken, pınarları açmışız çoktan..
Bu kadar saf temiz sevgi olur mu, olur.
En ufak çıkar yok.
Sıkıntılı günler var ama, herkes 20 temmuz sabahı mutlu.
Gönül birliği var.
1000 km uzaktan gelen “neden buradayım” diye sormazken, aç kalıp ekmeğini askere veren teyzem de mutluluktan göklerde.
Sonrasında uygulanan politikalar olsun, iki ülkeyi yönetenlerin yaptığı hatalar olsun, vakti zamanında aşkla söylenen sözleri bile itibarsız hale getirmiş.
Bugün “Yavru Vatan-Anavatan” dedin mi, arkasından ne gelecek merak edilirken,
O dönemlerde aşkla söylenirmiş.
Türkiye’de çok söyledim soranlara.
Burada da söyleyeyim.
Mesele “Ana-yavru” olmak değil, mesele kardeş olmak.
Kardeş vatan olursa,
Ne stratejik çıkar için sever insanlar bir birini,
Ne de birileri hep arkandadır.
Çünkü kardeşler, her zaman kardeşlerinin arakasındadır.
Bilmem anlatabildim mi, KARDEŞŞ..