Yukarıdaki başlığı şaka sanabilirsiniz.
Asla değil, aksine çok ciddiyim!
Adam bu işi biliyor, kıt kanaat imkanlarla bir köyü imrenilecek ve kıskanılacak bir belde haline getirebiliyorsa, her yıl trilyonlar akan LTB’yi pek ala ki şu anki durumundan çok daha iyi yönetebilir.
Bu adamın köyüne gittiğinizde kendinizi çok çağdaş bir ülkenin köyünde sanıyorsunuz kendini.
Sokaklarda tek bir sigara izmariti bile göremezsiniz.
Yerlere bal dök yala, çiçeklerle bezeli cennetten bir parça.
İşin kültürü koruma ve yaşatma meselesi ayrı bir övgü konusu.
Hele de kimyasal ilaç kullanmayan ve bunda başarılı olan bir köyün muhtarı
Ne kadar alkışlasak azdır…

Belediyede yaşananlar artık kabak tadı verdi.
30 yıldır bu kentte otur birisi olarak ben de aynı hissiyat içindeyim.
Çöp, mikrop ve sinekler bir yana, yolların büyük bir çoğunluğu tarladan beter olmuş.
En önemli sorun ise çalışanların geleceklerinin karanlık olması.
Belki yaşanan yerel sorunlardan dolayı onlara kızıp köpürüyoruz ama, empati yaptığımız an haklı oldukları gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
BES’in katı tutumu her ne kadar bizi kızdırsa da bazen yetkilerini de aşarak, işi sivil itaatsizliğe kadar götürüp, aslında bu uğurda kellerini ortaya koyduklarını da gösteriyorlar.
Bunu da taktir etmemek olası değil.

Belediyede sorunlar devam ederken yeni bir tartışma konusu başladı şimdi.
Belediye çalışanları, devlette istihdam edilsin mi edilmesin mi?
Olaya mantık çerçevesinde bakanlar edilmesin diyor.
Devletin sırtındaki kamburu düşünerek bunun sakıncalarını ortaya koyuyorlar.
Hatta, bu durumda kepek kapatan esnafın da buna göre devlette istihdam edilmesi gerektiğini savunanlar da var.
Onlara da bir yere kadar hak veririm ama, LTB çalışanlarının sokağa atılacak olmasını da insanım diyen hiçbir yürek kaldırmaz.

Denildiği gibi, KTHY’de de LTB’de de yaşanan sorunlardan, çalışanlar değil, yönetenler sorumludur.
Daha da ötesi, her iki güzide kurumun bu hallere gelmesi tamamen siyasi nedenlere dayanmaktadır.
Bu yüzden, eğer ortada bedel ödeyecek bir kesim varsa, öncelik de siyasiler ve kurumların başındaki yöneticilerdir.
Onun için KTHY battıktan sonra uzun bir aradan sonra çalışanların devlette istihdamına hep sıcak baktım, eğer LTB’yi kurtarma adına bir miktar çalışanın devlette istihdam edilmesine de sıcak bakarım.
Hatta, bundan sonra siyasilerin hatalarıyla işsiz kalabilecek olan tüm KİT çalışanlarının da devlette istihdam edilmesini şiddetle desteklerim.

Çünkü, eğer bir devletimiz var diye gurur duyuyorsak, beğensek de beğenmesek de onun çatısı ve bayrağı altında her türlü soruna karşı yaşıyorsak, işte burada devlet ananın kucaklayıcı rolü ortaya çıkar ve ekmeğinden edilen insanımıza kucak açma zarureti doğar.
Onun için, bu konuyu eleştiren siyasileri ve meslektaşlarımı daha insani yönden bakmaya davet ederim.

Bir başka konu da ülkedeki yargı sisteminin yeteri kadar hızlı çalışmaması.
Devleti zarara sokanların bir türlü yargı önüne çıkarılmaması.
Değeri pahayla biçilmez bir KTHY gözlerimizin önünde eridi gitti, insanlar sokaklara döküldü, komiteler kuruldu, ama sonuç çıkmadı ve üzerine bir bardak soğuk su içmekle yetindik.
Aynı durum LTB için de geçerli olacaksa, ki öyle gibi gözüküyor, bunu ileride başkaları izleyecek, insanlar devletin kaynaklarını çalmak için cesaret alacaklardır.
Yine ülkede yaşandığı iddia edilen yolsuzluk olaylarını ortaya çıkmak için kurulan ve Başbakanlığa bağlı Denetleme ve Teftiş Kurulu, yıllar öncesinin dosyalarını yargıya taşımışlar ama her nedense bu dosyalar da bir türlü açılmamıştır.

Yazının başına dönersek, bir Lefkoşalı olarak son bir senedir yaşananlardan büyük rahatsızlık duymaktayım.
Onun için önerimi bir değerlendirin ve kısa bir süreliğine de olsa Kalavaç köyü muhtarını belediyenin başına getirilmesini siz de destekleyin.
Zira artık bizim, ülkeyi kemiren siyasi ve yöneticilerden daha ziyade saf ve yüreğinde ülke sevgisi taşıyan insanlara daha çok ihtiyacımız var.
Umarım anlatabilmişimdir.


MESAJ KUTUSU

Sayın İrsen KÜÇÜK, KTHY’yi batıranların ne zaman yargılanacağına dair son günlerde sayısız mesaj gelmeye başladı. Özellikle bunu için kurulan meclis komitesinin çalışmasını ne zaman sonlandırılacağı merak konu oluyor.

Sayın Mutlu ATASAYAN, 10 Kasım törenleri konusunda verilen bakanlık talimatı halen konuşuluyor. Ara sıra bir açıklama yapsanız da kamuoyunu bilgilendirseniz fena mı olur acaba?

Sayın Kemal Deniz DANA, Güngör çöplüğündeki çalışmaların sadece atıkların toprak altına gömülmesi şeklinde olduğu iddia ediliyor. Böyle giderse yakında metan gazı patlamaların olabileceği iddia ediliyor. Bir araştırın bakalım iddialar doğru mu?

Sayın Derviş BESİMLER, Türkiye’den bir iş adamı aradı burada yatırıl yapılması için hep aynı iş adamlarına yönlendirdiğiniz iddiasında bulundu. Yakında ülkeye gelip açıklama yapmaya hazırlanıyor bilesiniz.

Sayın Ali TEKMAN, bir köşe yazarının sürekli olarak yazılarınızı taklit ettiği ve emek hırsızlığı yaptığından şikayetçi olmuşsunuz. Kimmiş bu uyanık meslektaş bir açıklasınız da herkes bilse diyoruz.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, olası bir erken genel seçim için CTP kurultayını yeni yıl girdikten sonra alacağınızı duyduk. Hatta siz yeni yıl gelmeden de bu işi bitirebilirsiniz, zira baskın bir erken seçim gündeme gelebilir.

Sayın Emir ERSOY, minareden geçen kekliği nasıl vurduğunuz av dünyasında merak konusu olmuş. Sizin ağzınızdan dinlemeyi tercih ederiz.

Sayın Çiğdem AYDIN, garavollinin tadına bakmak için yakında Kalavaç köyüne bir ziyaret gerçekleştireceğinizi öğrendik. Hadi bakalım bakın bir tadına sabah canlı yayında yorumunuzu dinleyelim. Afiyet bal şeker olsun.

Sayın Mehmet Erol AKTOPRAK, köşe yazılarına başladığınıza göre seçimlerde bir kez daha aday olacaksınız demektir değil mi? Ancak bu sıralar köşe yazarları pek sevilmiyor haberiniz olsun.

Sayın Tözün TUNALI, belediyeden yüklü bir alacağınız olduğu için fabrikanın zor günler geçirdiğini öğrendik. Ersin Tatar’ın kahvesini içmeye gitmenizi tavsiye ederiz.

Sayın Mehmet ÇAĞLAR, partilinizin önemli bir kesimi ilk kurultayda yeniden genel başkan adayı olmanız için kulis yapmaya başladılar. Geçen kurultay da hiç de azımsanmayacak bir oy almıştınız. Niye bir daha olmasın?

Sayın Oğuz KÖSE, Lefkoşa Devlet Hastanesi’den bir çalışma arkadaşınız aradı. Çok özlemişler ara sıra hastaneye uğramanızı istedi, bizden iletmesi.

Sayın Yalçın CEMAL, Güzelyurt’dan bir gurup arkadaşla sohbette sizin kulaklarınızı epey çınlattık. Çok ciddi olarak seçime hazırlandığınız ve şansınızın da bayağı yüksek olduğunu söylediler. Hakkınızda hayırlısı.

Sayın Raif TUFAN, takımınızın yenildiği gece meyhaneye gidip rakı kadehi tokuşturmanız, bir de bunu sosyal paylaşım sitelerinde kullanmanız GG camiasında üzüntü ile karşılandı. Umarız sizin için iyi bir tecrübe olmuştur, bir daha tekrarlamazsınız.

Sayın Ahmet DERYA, 10 Kasım törenlerinde bakanlığın izlediği politika sizi de çileden çıkarmış diyorlar. Eğer CTP iktidarda olsaydı acaba nasıl bir kıyamet koparılırdı hiç düşündünüz mü?

Sayın Halil ORUN, Dünya Çocuk Kitapları haftasını tek düşünen ve kutlayan belediye başkanı olarak sizi kutlar, diğer belediye başkanlarına da örnek teşkil etmesini temenni ederiz.

Sayın Sami OSMANLI, parti gençliği olarak Kumsal Parkı’nın temizlenmesi için epey ter dökmüşsünüz. Elinize sağlık güzel de olmuş. Ama haberi okuyan Surlariçi halkı da kendi bölgelerinde bir kampanya istediler.

Sayın Cem EMRE, çalışanlara biraz daha centilmen olmanız isteniyor. Kurum için gelecek vaat ediyorsunuz ama çalışanlarla diyaloğu da göz önünde bulundurmanızda yarar var.

Sayın Kazım AND, genel seçimler için adaylık teklifleri gelmeye başlamış. Demek ki işlerini bilen siyasetçiler boş durmuyor. Zaten bütün bankazedeler size bir tek atsa, fazla koşturmanızı da gerek kalmaz.


GÜNÜN FOTOĞRAFI


GÜNÜN FIKRASI

Yanlış ev…


Hizmetçi:
-“Aloo?”
Adam:
-“Kızım benim, hanımı çağırıver sen bana”
-“Bir dakika efendim”
-“Alo”
-“Ne oldu kızım, hanım nerede?”
-“Ay beyefendi nasıl söylesem, hanımefendi yatak odasında biriyle beraber”
-“Ne, bir adamla mı?”
-“Maalesef, beyefendi”
-“Ne?!, Hem de benim evimde ha! Bana bak kızım, git benim çalışma odama, aç masamın çekmecesini oradaki tabancayı al, ikisini öldür, emrediyorum sana, ayrıca üç de maaş ikramiye vaat ediyorum!”
-“Beyefendi, ben nasıl yaparım öyle şeyi?”
-“Yaparsın, bak telefonda bekliyorum, yürü haydi. İki el silah sesi duyulur…”
-“Alo, beyefendi”
-“Ne yaptın kızım?”
-“Söylediğiniz gibi silahı aldım, ikisini de öldürdüm efendim. Sonra da silahı havuza attım.”
-“Ne havuzu?”
-“Bahçedeki yüzme havuzuna beyefendi, nereye olacak?”
-“Ulan bizim villada yüzme havuzu yok ki, orası neresi Alooo?”