Günümüz dünyasında en az bir yabancı dil bilmek  yararlıdır. Genel amaca yönelik bir dil bilmek kadar özel amaçlar için de yabancı dil bilmek avantajdır.  Evrensel olarak iletişim için İngilizce, Fransızca bilmek fayda sağlıyor. Tabii bu lisanları bilmeyenlerin yanında bilmek ise bir işe yaramıyor. Ayrıca özel amaçlı olarak dil bilmek derken, örneğin eski Türkçe bilenler eski eserleri çevirebilmektedirler. Ülkemiz için düşünülürse, Rumca bilmek avantaj olmaktadır. Ayrıca Rumca okuyup yazabilmek ise size iş olanağı yaratmaktadır.

Son yıllarda Türkiye’de üniversitelerde  Yunan dili öğrenerek gelen gençlerimiz var. Bunlar çeşitli alanlarda görev yapmaktadırlar.

Lise günlerimde İngilizce mecburi dersti. Onun yanında Almanca ve Fransızca dersleri ise seçmeli derslerdi. Lisede bu dersleri seçen iki arkadaşım daha sonra bu alanda üniversitede eğitim alarak Almanca ve Fransızca öğretmeni oldular. Onlara bir meslek oldu.

Lisan öğrenirken öğretilenleri en iyi kavramalı ve de uygulamalısınız. Bir de kelime haznenizi genişletmelisiniz. Bir lisanı öğrenmek ve ona tam vakıf olabilmek  için o lisanı kullananların yaşadığı yerde bir süre yaşamak gerektiği söylenir.

Orta öğretim yıllarında öğrenciler çoğu zaman lisanın önemini fazla düşünmezler. Daha çok sınavı geçmeye yönelik öğrenim söz konusudur. Ne var ki, yabancı birisi ile karşılaşınca afallanıp çaresiz kalınca işin önemi kavranıyor.

Lefkoşa Türk Lisesinden 1968 yılında mezun olurken, diploma sınavı denen bir sınavı geçmeniz gerekmekte idi. Altı dersi içeren bu sınavlardan birisi İngilizce idi. Liseyi bitirirken İngilizcem iyi idi. Üniversitede İngilizce derslerine ikinci kurdan başladım. Üniversiteyi 1973 yılında bitirdikten sonra Kıbrıs’ın içindeki şartlarda kullanılmayan İngilizce bilgim geriledi ve yerini çekingenliğe bıraktı. Söyleneni anlıyor ancak cevap vermeğe gelince çekiniyorsunuz.

Gazetecilik mesleğim gereği bir noktadan sonra, bir yabancı dil özellikle İngilizce bilmem kanaatine vardım. Bir yabancı ile anlaşacak kadar mutlaka İngilizce bilmem gerektiği inancına varınca, öğrenme çalışmalarına başladım. Lefkoşa’da Ticaret lisesindeki gece kurslarına gittim. Daha sonra İngilizceyi daha iyi ve hızlı öğrenmek için Londra’ya gittim. Amacım en az üç ay orada kalmaktı. Ancak bir ay kalabilecek mali imkan yaratabildim. Yine de çok faydası oldu. Ülkeye dönüşte İngilizce öğrenme çalışmalarıma devam ettim. Kamu görevlilerinin İngilizce öğrenimi için açılan Başbakanlık Personel Dairesine bağlı İngilizce Eğitim Merkezine devam ettim. Faydasını gördüm. Hedefim tercüman olmak değildi ancak bir yabancı ile anlaşabilecek kadar bilmem gerektiği inancındaydım. Bu şekilde iyi bir noktaya geldim. Demek ki istenirse olurmuş.

Ülkemizdeki lisan eksikliği ve ihtiyacını da gördükten sonra, oğlum adına İngilizce ve Rumca öğreten bir yer açtık. Kuzey ve Güney Kıbrıs arasındaki kapılar kapalı iken ilgi ve rağbet iyi idi. Kapılar açıldıktan sonra ilgi azaldı ve biz de dershaneyi kapattık. Neden? Çünkü Rum tarafındaki çeşitli iş yerlerinde ve marketlerde Türkçe bilen eleman istihdam edildi. Bu nedenle yabancı dil gereksinimi ortadan kalkınca insanımız da dil öğrenmekten vazgeçti.

O günlere ait bir anımı da sizlerle paylaşayım. Üniversite eğitimi alan bir genç bayan geldi bir ay kadar da İngilizce kursların katıldı. Daha sonra gelmez olunca aldığı derslerin parası için aradım. Bana dediği şu; ‘’Ben anneme söyledim. Annem bana dedi ki, ‘Kızım bir mağazaya girdin ve bir elbise denedin. Beğenmedin ve almadan çıktın. Para verir misin? Vermezsin. O nedenle bir şey ödemen gerekmez.’’ Ben de ‘Madem öyle siz sağ olun’ dedim. Bizim bir aylık emek böylece hikaye oldu.

Bu gün dünyada makbul olan birden  çok yabancı dil bilmektir. Artık bir dil bilmek yeterli olmuyor.

Bir çok yabancı dil öğrenmeyi teşvik için ‘’Bir lisan bir insan’’ şeklinde bir ifade yaygın şekilde söylenmektedir.

Özellikle gençlerimizin daha iyi iş ve gelecek için bir yabancı dil ve en az İngilizce bilmelerinde yarar vardır. Bu konuda aileler de çocuklarını teşvik etmeliler.