Cennet Hurması’nı piyasaya sürüp vatandaşı zehirleyeceklerdi…
Bugünkü gündem buydu;
-Lanet olsun onlara…
-Kazandıkları para zehir zıkkım olsun…
-Bunlarda cehennem korkusu bile yok…
-Zehirli hurmaya suçüstü…
Bunlar da haberle ilgili manşetler ve yorumlardı!
Asalım, keselim zehir tacirlerini, amenna!
Toplum olarak tepki koymasını iyi biliyoruz da hala devlet olamadığımızı ben bir kez daha anladım…
Devletçilik oyununa daha ne kadar devam ederiz, onu da devletin tepesindekiler bilir artık…

Zehirli hurma olayına en doğru tespit Toparlanıyoruz Hareketi Başkanı Kudret Özersay’dan geldi;
“Zehirli Cennet hurmaları yakalandı ama İHBAR sonucu!
Ya İHBAR edilmemiş olsaydı?
E bugüne değin İHBAR edilmemiş olanlar?
Peki ya bugünden sonra İHBAR edilmeyebilecek olanlar?
Sevdiklerimizi bizden alan "amansız" hastalıklar İHBAR'a kalmış...”
Anladınız mı şimdi?
Zehirli hurmalar her hangi bir denetim sonucu filan ortaya çıkarılmadı!
Bir ihbar sonucu yakalandı!
Peki ya daha önce ihbar edilmeyenler?
Bundan sonra edilmeyecekler?
Hayatımız pamuk ipliğine bağlı değil mi?

Sevgili okurlar;
Konu göründüğünden çok daha ciddidir…
Bu ülkede denetim filan gibi normal ülkelerde olan hiçbir şey yoktur!
Allah’a emanet yaşayıp gidiyoruz işte!
Aşağıda okuyacaklarınız kanınızı dondurabilir, kalbi olanlar yoksa okumasın…
Zehirli hurma haberlerinin yayınlanmasından sonra bir Ziraat Mühendisi kardeşimizin yazdıklarını okuyunca tüylerimiz diken diken oldu…
Midemizin kasıldığını hissettik!
Buyurun sizinle de paylaşalım;

“Levent bey merhabalar,
Kuzey Kıbrıs’a gelen tüm gıdaları Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi kontrol ediyor, ya da etmiyor. Kontrol ettiğine dair hiçbir belirti yok. İhbar edilen kontrol ediliyor desek daha doğru olur.
Halbuki bu dairenin sürekli marketlere girip numuneler alıp kontroller yapması gerekiyor.
Asıl tehlike yerli üretimde.
Bir çoğumuz yerli ürün tüketmenin daha sağlıklı olduğu gibi yanlış bir düşünceye kapılıyoruz.
Aslında yerli ürün tüketmek her zaman daha sağlıklı demek değil.
Denetleme çok zayıf, bir çoğunda neredeyse hiç yok.
Bir çoğunda da cahillikten kaynaklanan yanlış kullanımlar var.
Örneğin;
Evde tavuk yetiştiren insanlar aşırı bilinçsiz vitamin ve ilaç kullanıyor. Eczanelerde ilaçlar yanlış reçeteler ile insanlara satılıyor, ilacın üzerinde bir kova yani 10 litreye bir çay kaşığı yani 5 mg yazıyor ise bu kime yeter deyip paketin yarısını boşaltıyorlar.
Şahit oldum bu söylediklerime.
Aynı durum zirai ilaç kullanımında da söz konusu etkililiği çok yüksek olan ilaçlar tonluk varile konurken gözlerine az göründüğü için kutunun yarısını boşaltanları biliyoruz.
Bu konuda bakanlıklarımıza çok büyük görevler düşüyor ama hiçbirini yapmıyorlar, denetimsizlik diz boyu.
Mühendisliğin hiçbir kıymeti yok.
Tahsili bile olmayan bakanlarımız her şeyin daha iyisini biliyor. "koltuğa giden yol insanların her istediğini yapmaktan geçiyor" peki biz peki çocuklarımız ne olacak.
Her gün etrafımızda kanser vakalarını duymaktan bana gına geldi.
Bir denetimsizlik ve cahillik örneği daha vereyim;
Kalın tuz var, sayın toptancımız sanayi tuzu ithal edip hellimcilerimize satıyor, ama kullanım alanı aslında farklı.
Hellimde kullanılacak olanın gıda sanayi tuzu olması lazım. Sadece bir gıdası eksik.
- Ne olacak canım dört harfin lafımı olur aramızda....
Bu çok küçük bir örnek...
Veteriner dairesindeki bütün veterinerler devletin arabası ve devletin mesaisi ile özel veterinerlik hizmeti veriyor ama bunun adı ek iş olmuyor.
Nasıl oluyor?
Siz bir hayvancı olarak daireden bir veteriner çağırıp hayvanlarınıza bakılmasını talep edin bakalım ne ile karşılaşacaksınız.
Neredeyse tamamı aynı zamanda ilaç tüccarı!.
Eee bunu kime söyleyeceğiz şimdi...
Dolayısı ile denetimi para ile çiftçi talep ediyor durumunda..
Tabi isterse...
Herkesin gördüğü ama kimsenin dile getirmediği bir konu daha;
Bunu okuduktan sonra bir daha süt içmeyebilirsiniz...
Mandıralardan alınan güğümlerin neredeyse tamamına yakınının dibinde kurt bile var!
İhaleye çıkılacak, yeni güğüm alınacak cak cak cak...
En son mandıra kamyonunun üzerinde mavi ilaç bidonlarında taşınan kapağı açık süte tanık oldum... Bir şey değil... Kaynayınca mikrop kalmaz... O nedenle pişmemiş hiçbir süt ürünü tüketmeyin...Çocuğunuza da tükettirmeyin...
Ne yiyip ne içeceğimizi şaşırdık...
Bir yem fabrikası sattığı yemlere ilaç koymuyor... Helal olsun adama... İnsanlar cahil ilaçlı yem yiyen hayvanı ne zaman kesecekler bilmiyor, vatandaş o nedenle koymuyorum diyor. Adam haklı... Evde organik yapacağız diyoruz ama tedbir olsun diye sağlıklı hayvanlara ilaç veriyoruz.
Çıkın anket yapın köylerde. Anket sonucu yüzde yüz çıkacak, bu söylediğimin.
Bizim devletimiz sadece memurunun maaşlarını ödeyemediğinde para toplamak için çıkıyor ceza yazmaya. Bunların hiçbirine bakan yok, denetleyen yok...
Varsa çıksınlar söylesinler kardeşim denetliyoruz... ispatlasınlar ve bizim içimizi rahatlatsınlar.
Marketten gidip ceviz satın alıyorum,
Yarabbim ben bu memlekette bozulmamış ceviz bulamayacak mıyım, yeminlimi bu insanlar. Girin internetten bakın aflatoksin insanlara ne yapıyor... Marketteki kuruyemişlerin yüzde 80 inde aflatoksin üremiş ama bunu kimse görmüyor... Canın isterse al diyorlar... Olur mu her vatandaş mühendis olmak zorunda mı, aflatoksinin ne olduğunu bilmek zorunda mı. peki soruyorum; devlet ne işe yarıyor?
Marketten hellim aldım.. Adı x marka. Kestim içi pişmemiş leş gibi kokuyor. Adamlar hellim yapmayı bilmiyor. Bunlara kim izin verdi de hellim yapıp satıyorlar merak ediyorum.
markete verdik geri aldılar. Ama önemli olan bu değil, denetimsizlik.
Memlekette herkes her işi yapabiliyor, herkes çiftçi, bütün memurlarımız çiftçi.
Sertifika yok, bilgi yok, yok yok yok... Hepsi alaylı... Alaylı da olsalar gam yemeyeceğim. Bunları eğiten bir daire de yok. Var ise lütfen çıksın bana söylesin. Ben bu çiftçiye eğitim verdim ve sonucu bu desin, halen daha reçete ve kontrolle bir zirai ilaç tüketimi söz konusu değil. Olsa ne...
İnsanların bilinçlenmesi gerekiyor, bu ilacı reçetesine uygun dozda kullanmaz isen kanser olursun demesi lazım... Kanser bir günde olunmadığı için kimsenin umursadığı yok.
Bir avuç toprakta huzurumuz yok. Düşmanı dışarıda arıyoruz, biyolojik savaşın ortasındayız. Kendi kendimizi zehirleyip yok ediyoruz, buna alet olan insanlar var, onlara dur demek lazım.
Bir örnek daha hade bu son olsun;
Türkiye’de kırmızı et ile beyaz etin birlikte işlenip satılması yasaklandı, ama bizim marketlerimiz Türkiye markası ürünlerle dolu tavuk dana karışık, salam sucuk vs.
Eğer bu iş yanlış olmasaydı Türkiye’de yasaklanmazdı.
Peki biz bu ürünlerin neden yurda girmesine izin veriyoruz, bana bunu biri açıklasın.
Türkiye’de tarım gıda bakanlığının web sitesinde duyurular bölümünde yasaklı gıdaların listesi yayınlanıyor, isim marka teşhir ediliyor.
Bizde ne yapılıyor...
Dayanamayacağım bir tane daha söyleyeceğim;
Bir kasap varmış lakabı leş toplayıcı...
Adamı herkes biliyor... Bir ben adını bilmiyorum... Bilsem de mafya, sanırım adını vermeye korkardım..
Kimse ihbar etmediğine göre... Sözde bu adam ölmek üzere olan hayvanları mandırada kesip o saat kanını akıtıp satın alıyormuş.
Tabi hiçbir denetim yapılmadan kasaplara dağıtıyor. Mutlaka bizde yemişizdir o hayvanlardan.
Ben bu kadar olayı biliyorum ya içim ve kalbim hiç rahat değil.
Namaza başlayacağım, dua edeceğim, artık başka çarem yok…
Sevgiler…”
(Bir Ziraat Mühendisi- Adı bizde mahfuz)



GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU


Sayın Aziz GÜRPINAR, İhtiyat Sandığı İskele şubesinin bir yetkilisi 29 bin TL’lik bir çek nedeniyle devletten 250 bin TL alacağı olan Büyükkonuk Belediyesi’ni kasten çek yasağına sokmaya çalışmış. Siyaset bu kadar çirkin yapılmamalı değil mi?

Sayın Erman YAYLALI, İhtiyat Sandığı müdürü olarak İskele ofisinizi biraz daha halkla ilişkiler konusunda eğitmeniz gerek. Bir araştırın bakalım belediyenin çekini bankada illa ki mühürlensin diye direten amiriniz kimmiş? Bu arkadaşın Büyükkonuk Belediyesi’ne garezi neymiş?

Sayın Sezai SEZEN, emekli olan bir çalışanınız yatırımlarını tahsil etsin diye çabalarken az daha çek yasağına giriyordunuz. Ben olsam sizin yerinize 10 gün önce almanız gereken 250 bin TL’nin faizini de ister, faizi de bir hayır kurumuna bağışlardım…

Sayın Serhat AKPINAR,
dövizin patlamasından sonra kurları sabitlemeniz bir çok veli tarafından memnuniyetle karşılandı. Umarız örnek olur ve diğer üniversitelerimizde de aynı uygulamaya başlanır.

Sayın Derviş EROĞLU, Kamu Hizmeti Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığının yetkisinin elinden alınması için taslak metin hazır. Bakalım nasıl bir karşı atak yapacaksınız? Hükümetin bozulması için sebepler çoğalıyor değil mi?

Sayın Önder SENNAROĞLU, meyve ve sebzeleri denetleyen bazı mühendislere zorla imza attırıldığını biliyor muydunuz? Bu işin ardında çok büyük yerli üreticilerin olduğunu iddia ediliyor. Bu konuda yakında size elle tutulur bilgiler vereceğiz…

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU
, bir internet sitesini bir haberinden ötürü mahkemeye verme kararı almışsınız. Haklı yönleriniz olabilir ama şu sıralar daha çok basından ziyade eğitim sorunlarına ayırmanızda yarar görüyoruz.

Sayın Ahmet GÜLLE,
Girne Akçiçek Hastanesi’nin hemşire eksikliği konusunda artık ciddi adımlar atılmasının zamanı geldi de geçiyor. Zira ateşli girip olan hemşireler hastalığı evde değil hastanede geçirmek zorunda kalıyor.

Sayın Özkan KORUN,
biraz geç olsa da DAÜ VYK yönetimi olarak istifanız kamuoyunda memnuniyet yarattı. Her işi zamanında ve tadında bırakmak lazım değil mi?

Sayın Kamil KAYRAL, hükümet dahil bütün millet geçicilerin sınavından bahsediyor ama size henüz danışan bir yetkili olmamasından muzdaripmişsiniz. Acaba yumurta kapıya dayanınca mı kapınızı çalacaklar?

Sayın Mete BOYACI, sizin proje bu gidişle YAGA’ya ciddi bir rakip olacağa benziyor. Bu konudaki haberleri okuyan bir çok genç yatırımcı kapınızı çalmaya hazırlanıyor. Kimsenin düşünemediğini gündeme getirdiğiniz için tebrikler…

Sayın Doğuş DERYA, cinsel suçlara yeni bir boyut getirecek olan yeni yasa için vatandaşın çoğu doğru bilgiye sahip değil. Biraz hassas bir konu ama madem ki yola çıktınız artık geri dönmek yok…

Sayın Mehmet ÖZKARDAŞ, Kamu-Sen, başka bir sendika yöneticisi tarafından ‘gavur’ sendika ilan edilmiş. Bunu duyunca tansiyonunuz tavan yaptı diyorlar. Sizi tanımayan mı var, gülüp geçmeniz gerekirdi…

Sayın Nüshet İLKTUĞ, Mağusa belediye başkanlığı için çok iyi bir isimsiniz ama kurtlar sofrayı size bırakırlar mı işte bunda kuşkularımız var. Belki bu sefer değil ama bir daha ki sefere çok daha güçlü olacağınızdan kuşkumuz yok…

Sayın Kemal DEVECİ, kurultaya az bir süre kala çizmeleri giyip araziye çıktığınız gözlemleniyormuş. Dostlar böyle günlerde gerek değil mi? Bu arada son günlerde kaplumbağa çorbasına merak sarmışsınız. Tövbeler olsun yani!




Günün Fıkrası

Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,
- Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun ?
- Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onuuu.....