Kudret Çağlar ile çok fazla tanışıklığım yok…
Ama onu iyi tanıyorum.
Önce arkadaşlarımdan, sonra hastalarından ve tıp camiasından…
Geçtiğimiz yıl bir kere gittim kliniğine, ona hastalarının hele de çocukların nasıl hayranlıkla baktığına şahit oldum.
Doktor ötesi bir şey!
Sanki muayene ettiği minik hastalar kendi öz çocuğu gibi…
İş ola muayene etmiyor, araştırmacı kişiliğiyle bir hastanın üzerinde saatlerle uğraşıyor…
Her hastanın hakkını veriyor, onun için de kliniğinde uzun kuyruklar oluşuyor…
İlla ki Kudret Çağlar diyor bir çok hastası…
Dün gazetelere yansıdı isyanı, belki de yılların birikimi…
“Ben yokum” dedi artık devletin hastanesinde…
Alında başınıza çarpın der gibi…
İyi mi etti kötü mü etti onu zaman gösterecek ama onun gibi haddinden fazla mülayim bir doktor da artık sisteme isyan edip çekip gidiyorsa vardır elbet bir nedeni…
O sadece istifa etmedi, sistemin bütün çarpıklığını da gösterdi kamuoyuna!
Tek hatası bunu çok geç yaptı, çok daha önceden yapıp devletin hastaneleri nasıl dönüyor birilerinin gözüne sokmalıydı…
Siyasetin çirkin yüzünü anlatmalıydı kamuoyuna…
Belki de kaçmayıp daha fazla mücadele vermeli hatta diğer arkadaşlarının da gözünü açmalıydı…
Kudret Çağlar’ın mesajı gayet nettir;
Diyor ki sağlıkta sistem diye bir şey kalmamıştır, siyasiler de bunun karşısında parmağını bile oynatmamaktadır…
Çünkü herkes çok iyi bilir ki siyasetçiler için varsa da yoksa da koltuğu sağlama alma gailesi vardır…
Ya da partiliyi koruyup kollama, partiden olmayanı dışlama, adam yerine koymama…
Hele de meclisin üçte birinin doktor olduğu bir sistemde, sağlıktaki sistemsizliğine hayret etmemek elde değil…
Oysa her biri siyaseti bir kenara bırakıp da Hipokrat yeminini hatırlayıp, kişisel değil toplumsal menfaatlere yönelseler, bunun için parti rozetine bakmadan işbirliği yapsalar, böyle kokuşmuş bir sistem ortaya çıkar mıydı?
İnsan olarak tartışılmaz bir isim olan Ahmet Gülle hiç alınmasın sakın!
Onu önce nöbete yazıp, sonra da Mağusa’ya göndermek istemesi büyük hatadır…
Çağlar böyle bir cezayı hak etmemiştir, yılların emeğinin karşılığı da sürgün yemek olmamalıydı…
Bu saatten sonra Kudret Çağlar gibi bir değeri geri döndürebilir mi onu da bilemeyiz ama bunu için gerekirse kendisinden özür dileyip, görevinin başına dönmesini sağlaması boynunun borcudur…
Herkesin sevgilisi hani gelmiş bir doktor devletin çarpık ilişkileri için kıvranıp sistemin dışına itiliyorsa ortada vahim bir durum var demektir…
Umarız Sayın Gülle çok büyük bir hatadan geri döner ve gereğini yapar…
Hem de hiç gecikmeden!
 
 
DAÜ’nün 19 bin öğrencisi var da…
 
DAÜ’nün kaderi mi nedir artık bilinmez…
Önce büyük bir ekonomik sıkıntı sonra yönetimlerde deprem…
Devletin çiftliği ya gelen vuruyor giden vuruyor!
Maaşlar kesintili olmasına rağmen hala astronomik, kim çalışıyor ki çalışmıyor belli değil…
Siyasetin dibine dibine vurduğu bir kurum.
Müthiş gerçeği ben de yeni öğrendim, hem de en yetkili isimlerden.
DAÜ’de şu anda 19 bin öğrenci var ve bunların bir çoğu da yurt dışından geliyor…
Peki 19 bin öğrencinin olduğu bir okul madde sıkıntı çeker mi?
Çekmemesi gerek!
Özel okulların öğrenci sayılarına ve kar-zarar bilançolarına bakarsak bunu görürüz.
İyi de DAÜ’de neden işler hiç iyi gitmiyor peki?
Hiç 19 bin öğrencisi olan okulda sadece 5 bin kişi para ödeyerek okuyorsa iyi gider mi?
Hatta şu anda ayakta kalması bile mucize…
İyi de 14 bin öğrenci niçin para ödemiyor?
İşte o sorunun cevabı bende değil, rektörlükte!
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
 
Sayın Teberrüken ULUÇAY, yeni vatandaşlık yasasına göre ülkeye yatırım yapan yabancı yatırımcılardan KKTC vatandaşı olmaları için 100 Euro para istenecekmiş. Eğer bu yasa geçecek olursa rüşvet de yasal hale gelecek demektir. Ele güne rezil oluruz vallahi!
Sayın Ahmet GÜLLE, halkın ve çocukların sevgilisi haline gelmiş bir doktoru değil sürgüne göndermek kendisine madalya bile taksınız azdır. İstifa etmekle onun için hava hoş olabilir ama onun devlette kalması ve özelikle de dar gelirli aileler için elzemdir. Gelin gurur meselesi yapmayıp onu geri çağırın…
Sayın Halil İbrahim AKÇA, KKTC’den ayrılma tarihiniz 9 Şubat olarak belirlenmiş. Uzun ve yorucu bir görevden sonra umarız sizi artık TBMM’den takip etmeye devam ederiz. Günahıyla sevabıyla bu ülkede uzun yıllar unutulmayacaksınız. Yolunuz açık olsun…
Sayın Özdemir BEROVA, dün Bağlıköy’de eko gün için yönetim kurulu toplantısı vardı ve işgal altındaki ilkokul yeniden gündeme geldi…Devlete ait bir okul nasıl işgal altında olur kimsenin aklı ermiyor. Haberiniz olsun istedik…
Sayın Meltem ATAKARA, Vadili Belediyesi’nden işten durdurulan çalışanlar aradı ara emri alma konusunda niçin bu kadar yavaş davrandığınızı soruyorlar. Sinir katsayıları epey yükseklerde, elinizi çabuk tutmakta yarar görüyoruz…
Sayın Yudum MİŞON, yeni yapılan düzenlemede isabet etmeyen büyük ikramiyelerin bir sonraki çekilişe eklenmemesi özellikle de bilet satıcılarının hoşuna çok gitmedi. 50 bin biletin de kesinlikte satılamayacağını düşünüyorlar bilesiniz!
Sayın Necdet OSAM, 19 bin öğrencili DAÜ’de sadece 5 bin öğrencinin para ödediği söyleniyor. Eğer gerçekse okulu siz değil Troyka bile ayağa kaldıramaz. Burada büyük bir teknik hata var demektir değil mi?
Sayın Kemal BASAK, Multimax internet sağlayıcısı olan firmanın sahibi olarak bilmeniz gereken bir şey var ki o da çalışanlarınızın müşteriden 100 TL ön hizmet parası istemesi. Bize gelen müşteri şikayetleri artıyor haberiniz olsun…
Sayın Cafer GÜRCAFER, eylem fiyaskosundan sonra üyelerinizden gelen şikayet mesajları durmak bilmiyor. Çok yakında erken genel kurul için düğmeye basılırsa da sakın şaşırmayın olur mu? Hayal kırıklığı yarattınız!
Sayın Serdar DENKTAŞ, üçüncü toruna sahip olmak için artık günleri saymaya başladığınızı duyduk. Buna hala siz bile inanamıyorsunuz değil mi? Minik yavruya şimdiden dünyaya hoş geldin diyoruz. Allah sağlıklı uzun ömürler nasip etsin!
Sayın Kudret ÇAĞLAR, öncelikle devletten istifa etmek elbette hakkınız ama siz bu topluma al olmuş bir hekim olarak bu kararınızı bir kez daha gözden geçirmek zorundasınız. Vermeniz gereken mesajı verdiniz, daha fazla ileri götürmemek gerek!
Sıyın Birikim ÖZGÜR, Yunanistan konusundaki açıklamalarınıza partilileriniz de bile ciddi tepkiler geldi. En iyisi seçimler geçinceye kadar biraz sesiz kalıp olayları akışına bırakmak. Sizi mi anlamıyorlar yoksa siz mi kendinizi tam olarak anlatamıyorsunuz işte o da muallakta kalan bir soru!
Sayın Halil TALAYKURT, kan bağışı kampanyasında sadece bir şişe kan vermek sizin gibi aslanlar gibi birisine hiç yakışmadı. En azından 3 şişe kan verip herkese örnek olmalıydınız. Artık bir dahaki sefere değil mi?
Sayın Hasibe KUSETOĞULLARI, avcı sayısı artık gereğinden fazla hale gelmişse bunu şikayet etme yerine devletin önemli bir makamında oturan birisi olarak gereğini yapmanız gerekirdi. Yeter ki siz bir proje hazırlayın, belki de gerisi kendiliğinden gelir…
Sayın Çetin ŞADİ, yoğun tempolu uzun yıllara dayalı bir çalışma temposu artık sona ermiş ve işi gençlere bırakmışsınız. Yine de denetlemeden edemiyorsunuzdur değil mi? Can çıkar huy çıkmaz diye boşa söylememişler tabi ki…
 
 
GÜNÜN FOTOĞRAFI:



--------------------------------------------------
Günün Fıkrası
 
Devlet memuru

Köyün birinde bir boğa varmış, köyde ne kadar dişi mahlukat varsa hepsi asılıyormuş. 
Tüm köylü illallah etmişler. Sonunda yakındaki devlet üretme çiftliğine götürmeye karar vermişler. Götürmüşler durumu anlatmışlar müdür pek memnun olmuş ve boğayı almış aradan bir zaman geçmiş ve köylüler boğayı görmeye gitmişler. Müdürle karşılaşınca müdür bunları bir haşlamış, köylüler şaşırmışlar. O azgın boğada tık yok. Nerede olduğunu sormuşlar, yerini öğrenip yanına gitmişler. 
Boğa bir ağacın altında yatmış ağzında sigara, keyif yapıyor. 
- Ne ulan bu köyde burnumuzdan getirdin burada tık yok demişler. 
Boğa cevap vermiş;
- Konuşmayın lan ben devlet memuru oldum.