Kıbrıs Müzakerelerinde kötü sürprizlere hazırlanma vakti. Bu yorum bize ait değil. Yeşil Hattın güneyinde en yetkili ağızlardan ve diplomatik kaynaklarımızdan işittiğimiz bir yorum. Kıbrıs’ın kuzeyinde ve Ankara’da topluma kanalize edilmeye çalışılan intibaların aksine müzakerelerin gidişiyatı bir faciayı işaret ediyor.

Amerikalı bir kaynağa göre Eroğlu onlarca yıl elde etmeye çalıştığı sonuca çok yakın. Müzakereler çöküyor.
Geçtiğimiz hafta yarıda kalan liderler görüşmesi sadece buzdağının görünen, su yüzeyindeki yüzü.

Müzakerelerin içeriğine dönecek olursak işler oldukça kötü gidiyor. 2.yahut 3. derecede öneme sahip güven arttırıcı önlemlerin dışında kayda değer bir gelişme yok. Birileri Kıbrıs Sorununun Hala Sultan’a ziyaret ve kuzeyde bir iki kilisenin geçici olarak ayinlere açılmasıyla çözülebileceğini sanıyorsa, buna diyecek bir şey yok. Ancak, esas meselelerde genel durum Ortak Metnin kabulünden beri değişmemiş durumda.

‘Bu müzakereler bize hiçbir şey kazandırmıyor. Türk tarafı müzakere masasında Rum tarafına hiç bir şey vermiyor. Bu yüzden artık bu süreç anlamını yitirmiş durumda’, diyor üst düzey bir Rum yetkili. Rum tarafının Türk tarafına vermesi gerekenleri bir şekilde ört pas eden kaynak, artık müzakerelerin sonlandırılması gerektiğini vurguluyor. Bu yorum bu kısa yazının yazılmasından birkaç saat evvel gerçekleştirildi. Bu yüzden altını çizmekte yarar buluyoruz.

Ortak Metnin ilanından hemen sonra, Rum tarafı müzakerelerde bazı önemli güven arttırıcı önlemlere atıfta bulundu. Maraş ve adanın kademeli olarak askerden arındırılması bu önlemlerin başında geliyordu. Türk tarafı bu teklifleri elinin tersiyle itiverdi. Rum tarafının büyük taktiksel hatası bu önlemleri bir al-ver mekanizmasına bağlamamış olmasıydı. Sonuç itibariyle bu adanın ismi Kıbrıs. Küçük hesaplamalarının, kahvehane kültürünün, minicik pazarlıkların ada gündemini belirlediği gerçeği hepimizin malumu. Rum tarafı bu gerçeği görmezlikten geldi. Maraş’a karşılık izolasyonların gözden geçirilmesi seçeneğini gündemine almamayı yeğledi. Adanın askerden arındırılması konusunda karşılıklı adımlar türünden yaratıcı önerilerle masaya gelmedi. Türk tarafına gelecek olursak, o çözümsüzlüğün yönetimi stratejisinden bir adım ileriye gitmedi. Yaşlı Kurt Eroğlu yıllarca doğru bildiği siyasi çizgiden bir milim sapmadı.

‘Anlamsız bir tiyatro oyunu sergileniyor. Hepimizi işin farkındayız. Türkiye’deki seçimlerden sonra artık bu işe bir şekilde son verilmeli’. Bunun diyen bir Türk ya da Rum kaynak değil. Müzakereleri yakından takip eden Batılı bir kaynak artık bu görüşe sahip. Bu noktada ABD Başkan Yardımcısı John Biden’in Kıbrıs ile son açıklamasını hatırlamakta yarar var. Ne demişti Biden? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Erdoğan’dan Kıbrıs için adımlar bekliyorum.

Olası seçiminden sonra Erdoğan Kıbrıs için adım atar mı? Atarsa bu adımların mahiyeti ne olur? Bunu şu an bilmemiz olanaksız. Ancak geldiğimiz safhada gözle görülen bir gerçek söz konusu: Kıbrıs Müzakereleri sorunun çözümünden çok masadan kaçma oyununa evirilmiş durumda. Her iki taraf da ‘müzakere prangasından’ kurtulmanın gayreti içerisine girdi. Bunu yaparken dış kamuoyu nezdinde kendisini müzakere masasını deviren taraf imajı ile yaftalamak istemiyor. Durum bu kadar basit.

Bizden söylemesi. 10 Ağustos seçimlerinden sonra Kıbrıs’ı sürprizler bekliyor. Ne yazık ki bu sürprizlerin mahiyeti bu adada kalıcı barış ve ortak vatan ülküsüyle yaşayan vatandaşların beklediği türden olmayacak.
Ufukta kötü sürprizler var.

Not: Bu küçük gezegende her canlıya değer veren, doğaya, insana ve değerli bildiğimiz tüm hislere, istemlere, hülyalara, bazen Gezi Parkı gibi küçük ukdelere, bazen de Berkin gibi dev devinimlere, özgür, insancıl vatan tasarrufuna saygı gösterenlerin Ramazan Bayramı kutlu olsun. Dinsel ve totemsel devinimlerle Yüce Yaratıcıya erişim gayreti içinde olanlar… Bizim için Gazze’de, Irak’ta, Suriye’de, Ukrayna’da ve dünyanın birçok yerinde ölen insanlarımız için dualarınızı eksik etmeyin, olur mu?