Başbakan Özkan Yorgancıoğlu gururla söylüyor;
"Elektrik zammını kabul etmedik"
Peki bu açıklamadan ne bekliyor?
Kendisine şükran duygularımızı mı iletelim!
Son yılların en büyük icraatını yaptınız, Allah sizden razı olsun mu diyelim!
Yoksa elektrik zammını kabil etmediği için elini eteğini mi öpelim?
Sanki de KIB-TEK kendi hükümetine bağlı bir kurum değilmiş gibi, sanki verilen kararlarda perde gerisinde KKTC hükümetinin kararları yokmuş gibi bunu görmemezlikten mi gelelim?
Zam isteyen devletin kurumlarından bir tanesi, başında CTP'nin atadığı bir isim ve CTP'nin genel başkanı ve başbakan 'zammı kabul etmediği' için bunu icraat olarak nitelendiriyor...
Hay böyle icraat olmaz olsun!
...
Bu açıklama vatandaşla resmen dalga geçmektir...
Hatta daha da ötesinde, olmayan bir icraatla vatandaşa şirin gözükmeye çalışmaktır.
Yok başbakan ortayı çıkıp da elektriğe geçen kış girişinde yapılan yüzde 30'lara varan okkalı zammın en azından bir kısmını geri aldığını söylese o zaman belki kendini anlayabiliriz ama yapılmayan bir icraata destek beklemesi kamuoyunda sadece alay konusu olur.
Bu da çaresizliğin, basiretsizliğin ve icraat özürlü olmanın bir göstergesidir...
...
Özkan beyin çok iyi bildiğine eminiz ama şunları bir daha tekrarlamakta yarar görmekteyiz;
KKTC halkının refah düzeyi 1974 yılından sonra ilk kez bu kadar düşmüş, insanlar gelirleriyle hayatlarını idame ettiremez olmuş ve borç batağına saplanmıştır.
Son 8 yılda 90 bin vatandaş mahkeme kapılarında borç-alacak için birikmişse bu 8 yılın en azından 4 yılı CTP'li hükümetler dönemine rast gelmiştir.
UBP'nin dört yıllık tek başına hükümet döneminden mutlu olmayan insanlar CTP'ye yönelmiş ve bunu bir umut olarak görmüştür.
Ama aksine CTP de artık icraat diye zam yapmama gibi komik nedenleri ön planda tutmaya başlamış ve bundan medet umar hale gelmiştir.
Körlerin ve sağırların birbirini ağırladığı bu ülke artık CTP'nin eseridir.


Askeri kantinlerde haksız rekabet!


“Levent bey merhaba,
Biz esnaf olarak sizinle bir şey paylaşmak istedim kusura bakmayın.
Ben Kıbrıs’ta askeri kantinlere iç çamaşırı ve kırtasiye hizmeti veririm, fakat Türkiye firmaları da bu ihaleye girer ve onlar da Türkiye’den askere mal getirir.
Ama onlar muafiyetli mal getirir, üstelik gelen firmanın da Kıbrıs’ta kaydı yok!
Yanında çalışanlar var, kantinlere bakar ne kayıtları nede kuyutları var!
Biz Kıbrıs firmaları yüzde 40’lara yakın gümrük öderiz, adam Türkiye’den gelir temizlik çocuk bezi salçaya bisküviye kadar Kıbrıs’a muafiyetli sokar, üstelik gelen kamyonlarda hiç açılmaz!
Biz de onlarla rekabet edemeyiz ve işimiz çok zorlaştı, tabi ki biz de asker ile çalıştığımız için açıkça da çok açığa veremeyiz kendimizi diye sizler bu konuların üstünde çalışma yaparsanız gerçekten Kıbrıslı esnaf bu kadar zorlanmayacak.
Çünkü Türkiye firması ayda 700-800 bin liralık mal getirir ve bu para hiç Kıbrıs’ta dönmez…”
(H.A)


Aral Moral ne demek istedi?

“…Ha bir de bu ‘emek Tavurileri’nin ‘patronaj’ sisteminde yoğrulmuşları var. Yanında çalışanlara aylarca maaş vermeyip, maaşını talep edenlere karşı da ‘su üstündeki yağ’ gibidirler. Kim bilir belki de 10-12 yıl önce sahte şirketler kurarak milyarlarca lirayı da cukka etmiş olabilirler. Dedik ya, Tavurilik devlet içinde de var diye...
Benim için oldukça ilginç bir çalışma oldu. Günün sonunda 3 yıldan biraz fazladır aktif olarak yapmadığım 10 yıllık mesleki yaşamımın kattığı bilgi ve haberi yakalama yetisi olan ‘koku almayı’ kullanmak müthiş zevkliydi…
Ha koku almak derken aklıma herkesin bildiği Romen ata sözü geldi:
“Köpekler istediği için atlar ölmez”
1 aydan birazcık fazla bir süredir piyasada halen bir çok kitabevinin satış listesinde bir numara Tavuri… İyi de ses getirdi. Tıpkı, Hasan Bulliler, Bonnie & Clyde, Jesse James, John Dillinger’in biyografik kitapları gibi lokal bazda bir örnektir.
Montaigne şöyle der: “Tarihin konusu bulutsu ve şekilsizdir; herkes kendi anladığı ölçüde yararlanır”
Bu son cümle de okuyuculara: Yoğun ilginiz için sonsuz teşekkürler…”
(ARAL MORAL)



MESAJ KUTUSU

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, küçük marketlere ve market sahiplerine saygımız sevgimiz sonsuz ama onlardan birisini nasıl olur da Kalkınma Bankası’na yönetim kurulu üyesi atarsınız işte onu pek anlaşılır bulamadık. Hadi atamalarda sağ partileri anlarız da sizin gibi sol bir partiden böyle kıyaklar beklenmezdi.

Sayın Kutlay ERK, CTP-BG’nin Karpaz örgütleri gizli toplantılara başladılar. Birkaç gün içinde toplu istifaların başlayacağı söyleniyor. Durumlar kel acele gel diyorlar bizden iletmesi.

Sayın Bilen SAYILI, CTP’nin Alanlı’ya kapalı vereceği desteğin şifreleri çözülmeye başlandı. Alanlı’dan boşalacak milletvekili koltuğuna ara seçimde sizin oturmanız planlanıyormuş. Bakalım bu taktik tutacak mı?

Sayın Ahmet KAŞİF, UBP kurultayında size büyük destek veren Kemal Hacıyarim’e izin makamı olarak diyet burcunuzu ödemiş ve kendilerini ihya etmişsiniz. Devletin malı nasıl olsa derya deniz değil mi?

Sayın Özay ÖYKÜN, son aylarda çalışanların maaşlarının ağır aksak ödenmesi üzerine rakipler karşı saldırıya geçti. Ne yapın ne edin bir yerden para bulup çalışanların bütün alacaklarını ödeyin.

Sayın Zorlu TÖRE, sizin avukatlar her ne kadar 500 bin TL konusunda yaptırım gücü yok yok dese de benim konuştuğum avukatlar tam tersini söylüyorlar. Onun için istifayı bir değil birkaç kez düşünmekte yarar var. Bu kıtlıkta o kadar para nereden bulunur?

Sayın Hüseyin Hakkı ÇEBİ, yani polis komutanlığından daha yeni emekli olmuşken ve bunun keyfini çıkaracakken bu adaylık meselesi de nereden çıktı? Acaba birilerinin dolduruşuna mı geldiniz diye düşünmeye başladık!

Sayın Suphi COŞKUN, Dipkarpaz’da elektrik faturalarını ödemeyen 14 ailenin faturalarını ödeyip seçimlere ciddi bir atakla başlamışsınız. Hadi UBP ve DP başkan adaylarını anlarız da CTP’li başkan adayından ilk kez böyle bir şey duyuyoruz.

Sayın Kadri FELLAHOĞLU, dün belediyeden çalışanlar evin kapısını çaldı ve haşere ile ilaçlama konusunda geldiklerini belirttiler. Yıllar sonra bu hizmet yeniden başladı ya derecesiz memnun olduk hatta gözlerimiz yaşardı. Demek ki doğru yoldasınız…

Sayın Hüseyin SAYILI, Kalkınma Bankası yönetim kurulu üyeliğiniz hayırlı ve uğurlu olsun. Bölgede çok tartışılan bir atama oldu bu ama madem ki büyükler öyle uygun gördü size de görev başı yapmak düşer değil mi?

Sayın Cezar EKİNCİ, Alsancak’ta resmen anketler yarışıyor. Son ankette mevcut başkanla arayı iyice kapadığınız iddia ediliyor. Elle tutulur projeleri devreye sokarsanız yılların başkanını mahalleye gönderebilirsiniz. Biraz daha gayret…

Sayın Orbay AKINTUĞ, ülkeye topraksız çayır üretimini getirdiniz ya bu devlet sizi altın madalya ile ödüllendirmeli. Herkes devletten beklerken sizin bu projeniz umarız tüm üreticilere örnek teşkil eder…

Sayın Mustafa YEŞİL, Mağusa bağımsız belediye başkan adaylığınız üç büyük partiyi de harekete geçirdi. Şimdi tek tek kapınızı çalıp size çeşitli tekliflerde bulunacaklar. Umarız bunlar direncinizi kırmaz!

Sayın Ali MAHŞEKER, Pazar günü bahçeye sistemi kurmuş ve şampiyonluk dakikalarını saymaya başlamışsınız. Bu kadar emek boyuna mı gitti yani? Bir hafta daha bekleyip sabredeceksiniz artık. Bu arada komşular gürültüden şikayet ediyor bilesiniz…


Günün Fıkrası

Adem ile Havva

Tanrı Adem’le Havva’yı yaratalı birkaç saat olmuştu ve ikisi üzerindeki son rötuşları
yapıyordu. Elinde sadece monte edilecek iki parça daha kalmıştı. Bunları hangisine takacağı
konusunda kararsızdı. Sonunda onlara sormaya karar verdi. Elimde iki parça daha var, dedi.
Bunları da sizlere monte edeceğim. Bunlardan biri ayakta işemeye imkan veriyor. Bunu
hanginiz ister? Adem büyük bir coşkuyla atıldı: Ben, ben! Bana ver onu. Çok eğlenceli
olacak. Onunla ayakta işeyebileceğim. Ne olur bana ver onu. Adem’in ısrarları ve çocuklar
gibi zıplayıp durmasına fazla dayanamayan Tanrı, Havva da bu konuda çok heyecanlı
görünmeyince o parçayı Adem’e monte etti. Adem sevinçten çılgına dönmüştü. Hemen etrafta
koşturup her yere işaretini bırakmaya başladı. Bir kayayı ıslattı. Sonra kuma adını yazdı.
Sonra da ilerideki bir taşı vurmaya çalıştı yeni
oyuncağıyla. Nihayet sakinleştiğinde Tanrı diğer parçayı monte etmek
için Havva’nın yanına gitti. Havva sordu:
- Bana takacağın parçanın adı ne?
- Beyin…