Hani bazı olaylar olur da gülecek misiniz yoksa ağlayacak mısınız şaşarsınız, ya da hem güler hem de ağlarsınız, işte buna güzel bir örnek.
KKTC’ye yatırım amaçlı sadece 4 saatliğine hem de Güney’den geçen bir yabancı şirket, bazı yolların kapalı olmasından dolayı kaybolup, yatırımdan vazgeçmiş ve o sinirle Güney’e geri dönmüş.
Ama kaybolmasının nedenleri de çok tartışılacak, eleştirilecek ve hatta uzun süre konu edilecek cinsten.
İşte bu konuda buradaki şirketin misafiri olarak adanın Kuzeyi’ne geçen ama yolların kapalı olması nedeniyle, kızıp yatırımdan vazgeçen bir yabancı şirketin burada başına gelen hazin hikayesi.
Buradaki şirket yetkilisinin kaleminden çıkmış tepki yazısıyla.
İster gülün, ister ağlayın, hatta becerebilirseniz ikisini aynı anda yapın;

“Sayın Özadam,
Bu yazıyı size bir şirket yetkilisi olarak yazıyorum…
Bizler, 2007 yılından beri Güzelyurt bölgesine yatırım yapıyoruz.
Bildiğimiz kadarı ile Türkiye ve KKTC hükümetleri de Güzelyurt bölgesine yatırım yapılmasını destekliyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesine de bağlantı yolu olan ve yeni yapılan Lefkoşa-Güzelyurt ana yolu da bunun bir göstergesidir.
Bilindiği gibi hükümet içindeki huzursuzluklar ve siyasilerin vurdumduymazlığı her geçen gün ülkemizi daha kötü bir noktaya çekmektedir.
Geçen gün yaşadığımız bir olaya dikkatinizi çekmek ve bir daha yaşanmaması için yardımlarınızı istediğim için yazıyorum.
Şirketimiz, Güzelyurt bölgesinde bir turizm ve emlak yatırımı gerçekleştirmekte ve müşterilerimizin çoğunluğunu da yurt dışından getirmekteyiz.
Yaklaşık 2 aydan beri bir Finlandiya acentesi ile görüşme içerisindeyiz.
Kuzey Kıbrıs’ı da listelerine dahil etmesi ve satış yapması için acenteye ulaştığımızda, Güney Kıbrıs için adaya geleceğini öğrendik.
Bunun üzerine sitemizi de ziyaret etmesi ve Kuzey Kıbrıs’ı da satış listelerine koymaları hususunda görüşmeler yaptık.
Adaya gelecek olan acente bize 4 saatini ayıracağını belirtti ve bizden gerekli yol detaylarını aldı.
(Şu an birçok yabancı Google sayesinde yolları önceden görüp gerekli rotalarını çizebiliyor)
Güney Lefkoşa’dan yola çıkan acente, Metehan sınır kapısını geçerek, Gönyeli kavşağından Güzelyurt (Batı) yönüne doğru yol aldı.
Ancak Mevlevi kavşağında yol, polis ve asker tarafından kesilmişti ve sürücüler Mevlevi köyüne yönlendirildi. Acente yetkilileri de bu yolu takip etti ancak kayboldu…
NOT: Yönlendirilen yolu takip edenler için hiçbir levha konulmadığından, yolu ancak bilenler bulabilmektedir.
Telefonla görüşmemizde acente yetkililerine, kendilerini bulabilmek için yola çıktığımızı bildirdik. (Biz yolun kesik olacağını bilmiyorduk, bu sebeple neden kaybolduklarını da anlayamadık.)
Biz acente yetkililerini aramaya çıkınca, yolun Güzelyurt kavşağından da asker ve polis tarafından kesik olduğunu gördük.
Acenteye ulaşmak için eski yolu takip ettik, fakat buluşmamız mümkün olmadı. Aradan geçen yaklaşık 1 saat sonrasında, acente yetkilileri yanlışlıkla Güzelyurt - Lefkoşa
yoluna tersten çıktığı için geri Lefkoşa’ya ulaştı ve sinirli bir şekilde "Zaten Güney Lefkoşa’daki acentesinin Kuzey’e geçmemesi konusunda kendisini uyardığını ve
ziyaretten vazgeçtiğini, bu saatten sonra geri dönmeyeceğini" belirtti.
Böylece çok önemli bir acenteyi kaybettik.
1. Lefkoşa - Güzelyurt arası ana yolun belirli bir maksat için kesilmesi mantıklı mı?
2.Kesilen yoldan yönlendirilen sürücüler için herhangi bir yol gösterici levha konulması gerekmez mi?
3.Askeri maksatlar (Tatbikat/Çalışma/Atış) için kesildiğini tahmin ettiğimiz bu yoldan başka bu işin yapılabileceği bir yer yok mu?
4.Yüksek askeri makamların bu yolun kesileceğinden haberi var mı? Yoksa aklına esen istediği zaman ana yolu kesebiliyor mu? (Bunun, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı’na sorulmasını rica ederim)
5.Bu ülkede bir ana yol kesiliyorsa, bunun tüm trafik birimleri ile medyaya bildirilmesi ve halkın uyarılması gerekmez mi?
(Eğer Ana yolun kesileceğinden haberimiz olsaydı başka tedbirler alabilirdik)
6. Başka bir noktada yapılabilecek bir çalışma için vatandaşı mağdur etmemek daha doğru olmaz mıydı?
(Not: Yol 18 Aralık Salı günü itibarı ile de kesikti!)




Okur Görüşü:

“Portakal suyu fabrikası”


“Levent Bey,
Portakal suyu için doğru söylüyorsun ama söylediklerin eksik. Bizim çocukluk (1970-1980) yıllarımızda teneke kutularda Kıbrıs’ta üretilmiş portakal suları vardı, üstelik o yıllarda Türkiye dahil birçok ülkede teneke kutu bilinmezdi bile. Portakal suyu fabrikası da vardı hem de birkaç tane. Rumlar bize onları da bırakmışlardı ama biz onları da kırıp döktük, çalıp sattık.
Ben askerliğimi kapalı Maraş’ın Derinya bölgesinde yaptım. O bölgede zannedersem 2 tane portakal fabrikası vardı, bir tanesini kendi gözlerimle gördüm. Ama şu anda hepsi viran halde.
Levent bey, o yıllarda Rumların bize bıraktığı fabrikalar (Sanayi Holding) sayesinde Kuzey Kıbrıs’ta birçok mamul üretilir ve Arap ülkeleri ve Türkiye dahil birçok ülkeye satılırdı. Binlerce yerli insan o fabrikalarda çalışırdı. Galvaniz su borusu, envai çeşit plastik, soba, giyim, kumaş, alkollü alkolsüz içecekler, gıda, tarımsal aletler, fiberglas sandal ve daha bin bir türlü ürün yapılırdı. Ayrıca bir sürü de otel vardı.
Peki ne oldu? Denktaş, asker ve Türkiye hükümetleri şeytan üçgeninde bilinçli veya bilinçsiz hepsi batırıldı, soyuldu ve iflas ettirildi. Karşı çıkanlar da ya ülkeden sürüldü, ya da Rumcu veya komünist damgası yedi…”
(İsimsiz)

GÜNÜN FOTOĞRAFI





MESAJ KUTUSU

Sayın Sonay ADEM,
CTP-BG genel başkan adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. CTP kulislerinde artık konuşulan tek konu bu. Ama Ömer Kalyoncu ile bu konuyu oturup konuşmanız lazım. Çok adaylı bir seçim arıza çıkarabilir.

Sayın Savaş ATAKAN, mahkemeler önündeki dünkü avukat eyleminin arkasında sizin parmağınız olduğu düşünülüyormuş. Acaba kakarın bugün açıklanması ile Maya takviminin bir ilişkisi var mı?

Sayın Serdar DENKTAŞ, hayatınızı anlatan kitap başınızı biraz ağrıtacağa benziyor. Zira kendilerine cevap hakkı tanınmayan bazı siyasiler avukatlarına dava açma talimatı vermişler. Savunmanızı şimdiden hazırlamaya bakın.

Sayın İrsen KÜÇÜK,
bakanlar kurulunun arka arkaya toplanması ve çıkan sonuçlar erken genel seçimin çok daha erken yapılacağının işaretleri olarak algılanıyor. Bu konuda vatandaşa yeni yıl müjdesi vereceğinizi bile düşünenler var.

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI, uzun bir süredir LTB’de çalışan ve bir süre önce işten durdurulan Abdullah Atlar’ın beyin kanaması nedeniyle hastanede olduğunu duydunuz mu? Siz bir zamanlar omzunda taşıyan bu arkadaşın ailesi şimdi sizden ilgi bekliyor.

Sayın Mehmet EŞ
, TDP’den milletvekili adayı olmanızı bekleyen çok sayıda dost ve arkadaşınız bu konuda epey ciddi gözüküyorlar. 2013 yılı sizin için siyasette yıldız olma yılı olabilir, fırsatları iyi değerlendirmeye bakın.

Sayın Tamer GARİP,
Kod Adı Venüs biraz geç oldu ama mükemmel olacak gibi görülüyor. Bundan sonra artık film serilerinin ardı ardına gelmesini bekliyoruz.

Sayın Mehmet ÇAKICI, önceki akşam Gönyeli’de bir öğretmenin evinde mangal başında görülmüşsünüz. Demek ki diyeti filan artık iyice boşladınız. Umarız bu mangal partilerinden eşinizin haberi yoktur.

Sayın Aslan BIÇAKLI, uzun ve yorucu bir çalışma döneminden sonra artık köye dönme yollarını da düşünmeye başlamışsınız. Siz de mi artık köyünüzün yağmurlarında ıslanmak istiyorsunuz yani?

Sayın Kazım AND, mazbata konusundaki gelişmelerden geri adım atılması halinde Meclis’i hükümetin başına yıkacağınızı söylüyorsunuz ama önce mahkemelere gidip hukukçularla bir hesaplaşma yapmanız gerekecek gibi geliyor bize. Zira avukatlar artık ses vermeye başladı.

Sayın Deniz GÜRGÖZE, Şirince’de yer kalmamış size Çeşme’den yer ayırtabiliriz. Kim bilir belki kıyamet gavur olduğu için İzmir ve çevresine uğramayabilir.

Sayın Süleyman ERGÜÇLÜ
, bir takım yeni projeler üzerinde çalıştığınızı duyduk. Yine ne gibi hınzırlıklar peşindesiniz merak konusu olmuş. Hakkınızda hayırlısı artık.

Sayın Cihan ERDOĞAN,
yeni yıl yakın ve eşiniz bu kez küçük bir hediye yerine jeepte epey ısrarlı görülüyor. Sizin için saçını süpürge eden birisini artık bu isteğinden mağdur etmezsiniz değil mi?

Sayın Mehmet EZİÇ, Lefkoşa’daki yeni projeniz lavash beklenen de fazla ilgi gördü ve yer bulmak sorun oldu. Bu arada müşterileriniz dış mekanın da kapatılmasını istiyorlar bizden iletmesi.

Sayın Şener ELCİL, artık aktif siyasete girme zamanı geldi de geçiyor bile. Siz istediğiniz kadar eylem ve grev yapın hükümetlerin tınladığı yok. Sendikacıların oluşturacağı bir siyasi oluşumun tam zamanıdır. Sıvayın bakalım kolları.

Sayın Ali ALİOĞLU
, narenciyenin sorunlarını aktarmaktan artık bıkmadınız mı? İyi de bu ülkeye her yıl 5.5 milyon dolarlık portakal suyu giriyorsa bunda sessiz kaldığınız için sizin hiç mi suçunuz yok yani?

Sayın Ali ÇIRALI, sanayi bölgeleri yağan son yağmurlardan sonra artık savaş alanına döndü. Sanayiciler olarak buralarda yönetime el koymanız bekleniyor. Açılan çukurlar öyle derinleşti ki vatandaş içine düşse boğulacak.

Sayın Hasan CANPOLAT, balık işinde hayal kırıklığına uğrayınca artık kendinizi tamamen fotoğraf çekmeye verdiğiniz gözleniyor. Bu arada bunlardan sergi açmayı düşünüyor musunuz?

Sayın Aytuğ TÜRKKAN, Kıbrıs TV’nin yeni ofisleri epey güzel omlaş ama siyah tonunu biraz fazla kaçırınca boğmuş gibi geliyor. Biraz esmer bir konuk alsanız mumla arayacağız.




Günün Fıkrası

Sütanne…


Adamla kadın evlilermiş fakat çocukları olmuyormuş. 15 sene sonra kadın;
- “Müjde kocacım hamileyim” demiş.
Bizimki çok sevinmiş tabii ki kolay değil 15 seneden sonra baba olmak, fakat 8 ay sonra iş yeri adamı yurt dışına göndermiş adam çok üzülmüş doğumda karısının yanında olamayacağı için ama eli mahkum gitmiş. 4 ay sonra geldiğinde ne görsün çocuk zenci, karısına sorunca kadın soğukkanlılıkla cevap vermiş:
- “Aslında çocuk normal doğdu fakat sonradan benim sütüm kesildiği için zenci bir sütannesi buldum onun sütünü içe içe böyle karardı” demiş.
Adam da:
- “Ben en iyisi anneme sorayım o her şeyi bilir” demiş.
Annesine anlatmış. Annesi de:
- “Evet oğlum doğrudur sen de normal doğdun fakat sütüm kesildiği için seni inek sütüyle besledim şimdide boynuzların çıkıyor!”..