Ulusal Birlik Partisi Genel Başkan adayı, Lefkoşa Milletvekili Ersin Tatar, Birleşmiş Milletler Genel Sereteri’nin Kıbrıs Özel Danışman ile Rum yetkililerin ve bunlara Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün  son açıklamaların eklenmesinin Kıbrıs konusunda Türk tarafının aleyhine gelişmeler yaşanabileceği endişelerine yol açtığını belirtti.

Tatar, “ Cumhurbaşkanı Akıncı’yı bir an önce hükümete, KKTC Meclisi’ne ve hepsinden ötesi son kararı verecek olan Kıbrıs Türk Halkı’na şeffaflık ve saygı gereği bir dizi bilgilendirme yapması çağrısında bulundu.

Ersin Tatar, “iki bölgeliliğin sulandırılamayacağını, varılacak antlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmasının şart olduğunu, KKTC vatandaşları hakkında kimseye söz söyletilmemesi gerektiğini, antlaşmayla yeni bir Devlet kurulmasının yaşamsal öneme sahip olduğunu, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçilemeyeceğini” vurguladı.

Tatar şunları kaydetti;

“ Kıbrıs konusunda nerdeyse aylar içinde bir çözümde söz ediliyor  ama halkımız ve onların vekilleri olan bizler ne olup bittiğinden haberdar değiliz.

Rum konuşuyor, yazdırıyor bizim yetkililerimiz anlamsız, içi boş demeçler veriyor ya da Rum tarafını cesaretlendiren açıklamalar yapıyor.

Oysa olası bir  referandumlarda  kapsamlı anlaşmaya onay verip vermeyecek olan Halkın gerçekleri bilme hakkı olduğu açıktır.

Tüm Rum ve Yunan yetkililer garantilerin devamı halinde bir antlaşma olamayacağını vurguluyor.

KKTC Meclisi’nde 24 Şubat 2010 tarihinde oy birliği ile aldığımız kararda ise garantilerin bizim için vazgeçilmez olduğunun, Rum tarafının garantiler konusunda kendi meclsinde aldığı kararın anlaşma istememek anlamına geldiği vurgulanıyor.

Hal böyleyken bizim Cumhurbaşkanlığı sözcümüz “ garantiler tabu değildir” diyor

Bu ne demektir?

Garantiler konusundaki Türk tutumunda bir değişiklik bir var?

Rum yetkililer ve AB varılacak antlaşmanın AB muktesebatına uyugun olacağının altını çiziyor.

Rum liderAnastasiades'in AB'nin rolünün "yoğunlaştığı ve yükseltildiğinden" bahsediyor.

Doğru mu?

Varılacak antlaşma AB’nin birincil hukuku olmazsa iki bölgelilik, mülkiyet, yerleşim hakları gibi konular ne olacak?

Rum Dışişleri Bakanı ile Rum müzakereci dönüşümlü başkanlığın "adil olmadığı" ve "söz konusu olmadığı" vurguluyorlar.

İddialara göre ‘Yönetim ve Güç Paylaşımı’ konusunda sona gelindiyse Türk tarafının üzerinde önemle durduğu dönüşümlü başkanlık ne oldu?

Mülkiyet/Toprak kriterlerinde birtakım ilerlemeler kaydedildiği iddia edilirken bunların neler olduğu neden halkımıza açıklanmıyor?

Rum liderliğinin sürekli olarak ‘ federasyon Kıbrıs Cumhuriyeti'nin dönüşümüyle ortaya çıkacaktır’ diyor.

Bizim tarafın net tutumu nedir? Masada hangi noktaya gelindi?

Elbette Kıbrıs konusuna bir antlaşma ile nokta konulmasını bizler de istiyoruz. Ne var ki Rum basaınında yer alanlar çerçevesinde bir sonuca ulaşılacaksa olacaksa, (ki bu tehlike söz konusudur) o takdirde ortaya Kıbrıs Türkü’nü 1974 öncesine götürecek bir zemin çıkacaktır demektir. Herkes bilsin ki böylesi bir tehlikenin belirmesi halinde bizler demokratik mücadelemizi daha da yükseltecek, Kıbrıs Türk Halkı’nın, egemenliği, refahı, demokrasisi , kendi kendini yönetmesi ve  özgürlüğü için direnecek, mücadele edeceğiz.”

Editör: TE Bilisim