Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa milletvekili Ersin Tatar, “ Rum-Yunan ikilisinin , Türk tarafının hassasiyetini bile bile garanti anlaşmasının sıfırlanmasını istemesinin bir anlaşmadan kaçmak anlamına geldiğini” belirtti.

Tatar, “ Rumların bir taraftan silahlanmaya devam ederken diğer taraftan Fransa, İtalya ve Almanya’ya daimi üster vermeye hazırlandığına ancak kendisi bunları yaparken Türkiye’nin adadaki varlığına ve ada üstündeki garantörlük hakkına savaş açtığına” dikkati çekti.

Ersin Tatar, “ Rum-Yunan iklisi bilsin ki Türkiye’nin garantör olmadığı, Türk askerinin Kıbrıs’tan tamamen çıkmasını içerecek bir anlaşma ne Türk milleti ne de Kıbrıs Türkü tarafından kabul edilmez, edilemez” dedi.

UBP Lefkoşa milletvekili Tatar açıklamasına devamla şunları kaydetti: “ Kıbrıs konusunun geçirdiği evreler ortadadır. Kıbrıs, Ortadoğu’da ve çok stratejik bir noktadadır. Doğal gaz rezervlerinin ortaya çıkmasından sonra zaten çok üst seviyede olan adanın staretjik önemi daha da yukarılara tırmanmıştır. Türk tarafı, Rum-Yunan ikilisine kazan-kazan anlayışı ile Kıbrıs’ta siyasi eşitliğe dayalı, iki kurucu devletin meydana getireceği yeni bir ortaklık önerirken onlar sadece kendileri ve bölge ile ilgili başka hesapları nedeniyle kendilerini kışkırtanların kazanacağı senaryolar peşinde koşmaktadır. Rum Meclisi’nin Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin ortadan kaldırılması ve Türk askerinin sıfırlanması yönündeki son kararının ardından bu doğrultudaki çabalarını daha da artıran Rum Yönetimi son olarak işin içine Avrupa Birliği’ni katmaya ve bazı ülkelere yeni üsler vermeye yeltenmektedir. Türk askerini adadan çıkarmaya, Türkiye’nin garantisini yok etmeye çalışan Rum tarafının kimi ülkelere yeni üsler vermeye çalışması, silahlanma çabalarını daha da artırması bizi saf yerine koyduklarını ve aldatmaya çalıştıklarını göstermektedir ama yanılmaktadırlar. Kıbrıs Türk halkının hemen hemen tamamı Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içermeyecek, Türk askerinin buradan tümüyle gitmesine yol açacak bir sözde anlaşmaya asla evet demyecektir. Rumların bunu bile bile taleplerini Türkiye’nin garantisine odaklamaları bir anlaşma istemediklerini, bizi oyalamaya çalıştıklaırnı ortaya koymaktadır. Daha önce de vurguladığım üzere bizlerin yapması gereken Rumların peşinden sürüklenmeden onların aklıllarını başlarına getirecek, hayallerini boşa çıkaracak adımları atmaktır. 2008’de başlayan görüşme süreci Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumu nedeniyle Cenevre’de başarısızlıkla bitmiştir. Yeni bir sürece girilecekse bizim yaratacağımız yeni şartlarda ve bizim aatacağımız adımların ışığında olmalıdır. Derhal KKTC’ye uygulanan ambargo ve izolasyonların sona erdirilmesini talep etmeli, bu yönde adım atılmazsa masaya dönmeyeceğimizi net bir şekilde ortaya koymalıyız. Federal çözüm bizim için tek seçenek değildir. Alternatiflerimiz vardır. Bu düşüneceden hareketle KKTC olgusunu daha ileri taşımalıyız. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha net bir şekilde tüm dünyaya ilan etmeliyiz. Kimsenin Kıbrıs Türkü’nün güvenliği ve egemenliği ile ilgili ahkam kesme hakkı yoktur. Rum-Yunan ikilisine gereken yanıtlar bir an önce verilmelidir.”

Editör: TE Bilisim