“Rum yönetimi yetkilileri ile siyasi parti başkanlarının Kıbrıs konusundaki açıklamaları bizimle Kıbrıs’ta var olan gerçekler temelinde bir anlaşma yapma niyetleri olmadığını, Kıbrıs Türk tarafının artık yeni bir değerlendirme yapma zamanının hızla gelmekte olduğunu göstermektedir.

Rum yönetimi yetkilileri ile Rum siyasi parti başkanlarının çok açık bir şekilde, asla Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini istemediklerini, Türk askerinin tamamen adadan gitmesi ve Kıbrıs Türkü’nün can ve mal varlığına bir saldırı söz konusu olduğunda tek yanlı olsa dahi Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunamayacağı bir düzeni savunduklarını ortaya koyuyorlar.
Rum yetkililer ve siyasileri, yeni bir ortaklıktan yana da değiller. İstedikleri 1963’te silah zoru ile ele geçirdikleri ve Rum Devleti haline dönüştürerek nimetlerinden bizim aleyhimize yararladındıkları sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmesi bizim de anayasal bir düzenleme ile ona yamalanmamızdır. Neden? Çünkü yeni bir anlaşmayı bizimle siyasi eşitlik temelinde bir ortaklık yapmak için değil, bizi toprak ve mülkiyet açısından zaafiyet içine düşürmek ve Türk askerini tamamen adadan çıkarmak için istiyorlar.

Rum tarafı, bunlara ek olarak Kuzey’deki Türk Devleti’nde mülkiyet ve nüfusta sarih çoğunluğun Türklerde olmasına da şiddetle karşıdır.
Annan Planı’ndan daha çok toprak isteyen alacakları hayalini kurdukları topraklar içinde Karpaz,Güzelyurt, Maraş dahil pek çok yerleşim birimimizin olmasını şart koşan Rum liderliği, aradan geçen 42 yıladan sonra bu tarafa gelecek kısıtlı sayıda Ruma yeni konut yapılmasını kabul ederek makul ölçüler içinde taleplerde bulunacağına Kıbrıs Türkü’nün yeniden göçmen olmasını istemektedir.

Kısacası artık nettir ki, Rum tarafı görüşülmekte olan 6 başlıktan hiç birisinde geçmişe oranla daha makul görüş ortaya koymamaktadır. Dolayısı ile eğer Rum tarafına istediği tavizleri vermezsek bir antlaşma yakın değil, nerdeyse imkansızdır.
Bu durumda yapılması gereken Rum görüşleri ışığında yeni bir toplumsal değerlendirme ve yeni stratejiler saptama sürecine girmektir.

Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı da Rum lider Anastasiadis’in yapacağını açıkladığı gibi KKTC Meclisi’nde görüşme sürecinde yaşananları, Türk tarafının tutumunu, Rumların istediklerini milletvekilleri ve halkımızla paylaşmalıdır.
Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Rum tarafının Kıbrıs Türkü’nü içine düşürmeye çalıştığı tuzaklar körü, körüne bir anlaşma yapılmasını savunacak kadar kendinden geçenler dışında herkesçe görülmekte ve bir anlaşma olacağına inanç giderek azalmaktadır. Rum tarafının kötü niyetini, ortak gaz ve petrol projeleri, Türkiye’ye uzanacak petrol boru hattı ile gidermenin mümkün olamayacağı da artık belirginleşmiştir.


Şunu herkes bilmelidir ki canınız güvencede değilse hiç bir antlaşmanın değeri olamaz ve Rumlar Türkiye’nin etkin ve fiili garantisine, yani eğer ihtiyaç olursa Türk Ordusu’nun Kıbrıs Türkü’nün varlığı tehlikye girerse tek yanlı olarak Kıbrıs’a müdahale edebilmesine karşı çıkarak bize tam da bu noktadan hücum ediyorlar.

Eski Yugoslavya dağıldıktan sonra yaşananlar, Srebrenica’da Barış Gücü askerlerine teslim edilen 8 bin Boşnak’ın katledilmesi, Ukrayna ve Kırım’da yaşananlar, Irak’ta, Suriye’deki dram, göç eden insanların düştüğü durum, binlerce insanın özgürlük uğruna kendilerini denizlerin azgın dalgalarına bırakması ve bir çoğunun ölümü, mülteci durumuna düşenlere Avrupa’da yapılanlar bizim için Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin ne kadar önemli olduğunun açık kanıtıdır.”


 
Editör: TE Bilisim