Züleyha KARAMAN -HALKIN SESİ

 

Müzakereleri dinledik

 

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, dün (5 Ağustos 2015), müzakere heyetini de yanına alarak, 15 Mayıs’ta başlayan müzakere sürecinde gelinen aşama hakkında basına bilgi verdi.

Müzakereci Özdil Nami de, teknik bilgi aktardı.

Son günlerde, özellikle mülkiyet konusunda yaşanan tartışmalarla ilgili Rum basınında çıkanlardan çok farklı bir şey öğrenmedik.

Yıllardır Kıbrıs müzakerelerini takip eden birisi olarak, basın toplantısında, “yeni” diyebileceğim bir unsur duymadım. Hani konular da aynı, yıllardır aynı şeyler konuşuluyor.

Cumhurbaşkanı’nın çözüme ulaşılması yönündeki umut ve gayretine tanık olduk.

Cumhurbaşkanı Akıncı, çözüm konusundaki samimiyetini vurguladı.

Soru üzerine, “Sihirli değneğim yok, çözüm niyetim var, çözüm kararlılığım var, iradem ortada. En önemlisi, halkımın isteği var. Bu işler sihirli değnek istemez. Bu süreç sihirli değmek gerektirmeden devam edecek. Tıkanırsa, tıkanıklıkları aşmak için daha çok çalışma gerekecek ama sihirli değneğe ihtiyaç olmadan inşallah olumlu bir sonuca ulaşırız” dedi.

Akıncı, Kıbrıs Türkünün olmazsa olmazı kabul edilen Güvenlik Garantiler konusunda, “Özgürlüğümüzü, eşitliğimizi, güvenliğimizi içermeyen bir anlaşmaya bu toplum onay vermez” ifadesini üç kez kullandı.

 

GEMİLERE KONULMAYACAKLAR

 

Akıncı, Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının yüreğine de su serpti.

Vatandaşlar merak etmesin…

Bizzat Cumhurbaşkanı Akıncı söylüyor;

“(Gemilere konup gönderilecekler) argümanı artık geçerliliğini yitirmiş bir argümandır. Kimsenin böyle bir düşüncesi yok. Vatandaşlarımız arasında ayrım yapmak bizim işimiz değil.”

Akıncı, seçim döneminde sık sık gündeme gelen, kapalı Maraş konusunun, müzakerelerde önceliğinin olmadığını da söyledi.

Akıncı, çözüm için konjektörün uygun olduğunu, bölgenin kan gölü haline geldiğini, müzakerelerde ortaya çıkacak tablonun halkın önüne geleceğini anlattı.

 

“SÖZ KİMDE” KRİTERLER BELİRLEYECEK!

 

Basın toplantısında, Kıbrıs müzekerelerinde en karmaşık konu olarak kabul edilen mülkiyette “ilk söz” hakkının kimde olacağı konusunda yaşanan tartışmalara da yanıt verildi.

Verilen bilgilerden, mülkiyette, “ilk ve son söz hakkının kimde olacağı tartışmasının şimdi yapılacak bir tartışma olmadığını” öğreniyoruz…

Yani birileri boşu boşuna halkı tedirgin ediliyor!

Yine öğreniyoruz ki, mülkiyette ilk veya son söz hakkının kimde olacağına, “iki tarafın üzerinde uzlaşacağı kriterlere göre karar verilecek. Kriterler tartışmasına ise henüz girilmedi.”

Mülkiyet ayrı, toprak ayarlamaları ayrı konular.

Toprak konusunda şuana kadar,  köy adı, yüzdelik ve haritanın masaya gelmediği aktarılıyor.

İki kesimlilik ve iki toplumluluk konusunda Türk tarafının hassasiyetinin altı çizilerek, bu konuda en önemli kriterin, mülk ve nüfus çoğunluğunun Türklerde olması olduğu ısrarı yapılıyor. 

Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığında “Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini de güvence altına alacak gelişmeler sağlandığı, hatta, uzlaşılan konuların dörtte üçünün Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığında yaşandığı” bilgisi veriliyor.

Ancak, “sağlanan ilerlemeler”in neler olduğu bilgisi paylaşılmıyor.

 

RUMLAR DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIKTAN ÇARK ETTİ

 

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Dönüşümlü başkanlık konusu henüz sonuca ulaştırılamadı. Dönüşümlü başkanlığı siyasal eşitliğimizin bir parçası olarak görüyoruz” dedi.

Rumların, dönüşümlü başkanlıktan geri adım attığını görüyoruz.

Talat-Hristofyas görüşmesinde, Rum lider dönüşümlü başkanlığı kabul etmişti.

Hatta, en katı Rum liderlerden Tasos Papadopulos da dönüşümlü başkanlığı kabul etmişti.

O dönemlerde dönüşümlü başkanlıkla ilgili yapılan tartışmalar, başkanların görev süresiyle ilgiliydi.

Yani Türk başkan kaç yıl, Rum başkan kaç yıl görev yapacak müzakereleri yapılıyordu.

Rumlar, Türk tarafı ile yetki paylaşımında ayak sürümeye devam ediyor.

Kıbrıs Türk tarafı, çözümün bir maliyeti olacağı ve finansmanın artık konuşulması gerektiğini de muhataplarına dillendiriyor.

 

TANSİYON DÜŞÜRÜCÜ

 

Basın toplantısında dün yapılan açıklamalar, müzakerelerle ilgili kamuoyunda oluşan yüksek tansiyonu düşürücü nitelikteydi.

Başta da söylediğim gibi, yıllardır müzakereleri takip eden bir gazeteci olarak, bana “sürpriz” gelen bir durum yoktu.

 

NAMİ KIZDI

 

Basın toplantısında, Müzakereci Özdil Nami’nin, mülkiyetle ilgili yöneltilen bir soruya gergin yanıt vermesine ise pek anlam veremedik.

Sonuçta bilgilenmek için soru soruluyordu.

Kimsenin süreci baltalama niyeti yok.

Sonuçta, gazeteciler, halkın konuştuğu kaygıları, direk muhataplarına aktarıyor.

Soru, özetle, eski Rum mülkleriyle ilgili olarak, “iade edilecek topraktan sonra geriye kalanla ilgili nasıl bir sosyo-ekonomik gelecek planlanıyor” yönündeydi.

Bu konuda vatandaşın kaygıları var.

Nami, her spekülatif senaryoya cevap verilirse sabaha kadar konuşulabileceğini söyledi, toprak iadesini spekülatif olarak niteledi, en şaşmaz kriterin, mülk ve nüfus çoğunluğunun Kıbrıslı Türklere ait olacağını vurguladı.

Soru cevap bölümünde atılan twitlerden de rahatsız oldu.

Duruma anında müdahale ederek, “karşı tarafı zor durumda bırakmamak için” konuşulanlarla ilgili twitt atılmamasını istedi.

Nami’nin bu talebine tepki gösteren gazeteciler de oldu.

Çünkü, toplantı öncesinde böyle bir uyarı yapılmamıştı.

 

SÖZÜM BASINA

 

Burada, çuvaldızı kendimize, yani basına batırmak istiyorum.

Her eline kalem ve mikrofon alan, ağzı laf yapan gazeteci olmuyor.

Gazeteciliğin adabı giderek yok oluyor.

Bilgisiz gazetecilik yapmaya çalışanlar mesleğimize zarar veriyor.

Toplumun geleceğini ilgilen bir konuda düzenlenen basın toplantısını kahvehane sohbetine dönüştürmeye kimsenin hakkı yok.

Basın toplantısını, Cumhurbaşkanı ile karşılıklı sohbet havasına dönüştürme gayretindekiler, toplantının verimliliğini düşürdü.

Soru sormayıp, yorum yapanlar, yorumuna yorum bekleyenler, soru cevap bölümünün önemli kısmını heba etti.

O toplantıya çok kişinin gelmesi hiç önemli değildi, gerçek gazetecilerin, işi gazetecilik olanların davet edilmesi önemliydi.

Yılların usta gazetecisi Süleyman Ergüçlü abimiz, basın toplantısına biraz geç kaldığı için oturacak yer bulamadı ve kendisine Cumhurbaşkanlığı görevlilerinin oturduğu yan masada yer gösterildi.

Kalkıp gitmesi doğru bir karardı. Ayrıca, gittiği için “bilgilerden” de mahrum kalmadı.

Söylenecek çok söz var, kısaca basın da kendine çeki düzen vermeli.

Hiç kusura bakmayın değerli büyüklerim; gazetecilik yapmıyorsunuz, topluma bilgi de vermiyorsunuz.

Sadece “yer” işgal ediyorsunuz.

 

HAYIRLI OLSUN

Bu arada,  Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları açıklandı.

Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı (KTBK) Korgenarel İsmail Serdar Savaş, 30 Ağustos 2015'ten geçerli olmak üzere orgeneralliğe terfi ettirilerek, Üçüncü Ordu Komutanlığına atandı.

KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral İlyas Bozkurt da Korgeneralliğe yükseldi. Bozkurt’un KTBK Komutanlığı’na getirildiği öğrenildi.

Terfi alarak yeni görevlere atanan komutanlarımıza başarılar diliyoruz.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın basın toplantısında da vurguladığı gibi, bölge kan gölü; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’taki varlığı her geçen dönem daha çok önem kazanıyor.

Editör: TE Bilisim