Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) olarak İsveç Büyükelçiliği bünyesinde faaliyet gösteren “Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol Ofisi”, İnsan Hakları Günü ve ofisin kuruluşunun 10. yılı nedeniyle ara bölgede düzenlediği etkinliği kaygı ile takip ettik.

Toplantıya katılan Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos, Maronit Kilisesi Başpiskoposu Yusuf  Soueif, Kıbrıs Ermeni Kilisesi Başpiskoposu Khoren Doğramadjian ve Latin Piskopos yardımcısı papaz JerzyKraj, İsveç’in Güney Kıbrıs’a akredite büyükelçisi AnnaOlson ve İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın dini konulardaki özel temsilcisi Peter Weiderud’un yayınlamış olduğu ortak bildiride vurgu yapılan “Kıbrıs sorununun dinsel bir sorun olmadığını fakat ibadet özgürlüğünün süreç içinde kurban edildiği” iddiasını reddediyor, Rum tedhiş hareketlerinin doğrudan Rum Ortodoks Kilisesinin dönem Başpiskoposu Makarios tarafından yönetildiğini Din İşleri Başkanı sıfatı ile bu bildiriye imza atan Talip Atalay’a hatırlatmak istiyoruz. Kıbrıs Rum Yönetiminin seküler bir yapıya sahip olmadığı gerçeği ve son dönemde de Rum Başpiskoposun Türk tarafına yönelik hasmane tutumu ortada değil midir? Rum tarafında devletin üst yönetimi kilise değil midir? Bu durumda Kıbrıs davası nasıl olur da dinsel bir sorun olarak adledilemez?

Açıklamada yer alan “10 yıldan bu yana Dini Yol Ofisi’nin çalışmaları sonucu Türk tarafında 1974’ten bu yana kapalı bulunan 35 kilisenin açıldığı, Rum kesiminden Türk kesimine ibadet için geçenlerin sayısında artış gözlendiği, St. Barnabas’ın ibadete açıldığı, Din İşleri Başkanı Atalay’ın Güney’deki camileri serbestçe ziyarete edebildiği” hususunu ise tamamen anlamsız buluyor ve Sn. Atalay’ın camileri serbestçe ziyaret edebilmesinin Kıbrıs Türk toplumuna ayrıcalıklı bir hak ve edinim gibi sunulmasını esef verici buluyoruz.

Özellikle “Dini temsilciler olarak bizler gurur duymakla birlikte, memnun değiliz. Tüm temel haklar, adadaki herkes için ibadet özgürlüğü, eski eser, anıt ve kalıntıların gerçek hak sahiplerine verilmesi için gerekli şartlar yerine getirilene kadar çalışmaya devam edeceğiz” söylemini, son derece tehlikeli bir gidişatın habercisi olarak algılıyoruz.

Sayın Atalay’a sormak isteriz;

“Neyi, kime iade edeceksiniz? Güney Kıbrıs’ta kalan sayısız Osmanlı eseri ve çürümeye terk edilmiş cami var iken bu tür ortak demeçlere imza atmaktan yüzünüz kızarmıyor mu? İmamlar için Rum’ca, papazlar için de Türkçe dersleri vermeye başlamayı planlayan Dini Yol Ofisi’nin esas amacı ve hedefi nedir? Bu tür 5.kol faaliyetleri ile murad ettikleri Federal Kıbrıs alt yapısına katkıda mı bulunulmaktadır?”

MDP olarak Sayın Atalay’ın eski eserlerin hak sahiplerine (?) karşılıklı iade edilmesi hususunda yetkili bir müzakereci bürokrat olup olmadığını merak ediyor, bu tür görüşmelerin tamamını yakından izlediğimizin bilinmesini isterken, konu ile ilgili değerlendirmeyi de kamuoyuna bırakıyorum.

Aktaç ATAİ

Milliyetçi Demokrasi Partisi

Genel Sekreter

Editör: TE Bilisim