MALİYE BAŞARILI, HÜKÜMET BAŞARISIZ

Hükümet, kamu çalışanlarının ve piyasaların dört gözle beklediği 13. maaşları ödeyecek. 13. maaşların ödenmesinde, Maliye Bakanlığı’nın iyi yönetimi öne çıkıyor.

13. maaşlar, Maliye’nin iyi performansı ve iyi nakit yönetimiile ileriye bırakılan ödemeler ve bankalardan kısa vadeli borçlanmalar sayesinde ödenebilecek.

Maliye’nin gösterdiği performansı, hükümetin bütününde görmek mümkün değil.

Daha önce, yıl sonu itibariyle bütçenin 150 milyon TL civarında nakit ihtiyacı olduğunu buradan yazmıştım. Maliye Bakanlığı’nın nakit akışını iyi yönettiğini görüyoruz.

Konunun uzmanlarından aldığımız bilgilere göre, KKTC bütçesi 2014 yılında çok iyi bir performans sergiledi.

Bununla birlikte, hükümet, Türkiye ile imzalanan ekonomik protokolün gereği olan reformları uygulamada herhangi bir gelişme göstermediği için, 2014 yılı için öngörülen 80 milyon TL civarındaki reform destekleme ödeneğini almak tehlikeye girdi.

Buna rağmen, KKTC bütçesinde 13. maaşların ödenmesi, hazinenin nakit sıkıntısına rağmen, mümkün olacak.

Aslında bu durum, Maliye Bakanlığı için yeni bir şey değil, bu yıl fazla nakit sıkışıklığı yaşanmadı, 13. maaş ödemelerinden sonra yaşanacak nakit sıkışıklığı ise 2012 yıl sonuna kadar olan nakit sıkışıklığının aynısı olacak.

Bilindiği gibi, 2012 sonunda Ercan Havaalanı’nın özelleştirilmesinden dolayı hazineye 100 milyon Euro kaynak gelmişti. Bununla da maliyenin nakit sıkışıklığı rahatlatılmış ve temiz bir sayfa açılmıştı. 2012 yılındaki kaynak girişininetkisi ile nakit sıkıntısı yok görünüyordu. 2013 ve 2014 yıllarının nispeten önemsiz bütçe açıkları birleştikçe oluşan nakit sıkışıklığı da artık 2012 öncesini hissettirmeye başlayacak. Özellikle 2012 yılında yakalanan rahatlama, yavaşyavaş yerini bir sıkışmaya bırakıyor.

13. maaşların kamu maliyesine kambur olduğunu söyleyecek bir cesur yürek gelinceye kadar bu böyle artarak devam edecek...

Buna rağmen, Maliye Bakanlığı’nın bu yıl gösterdiği performans, uzmanlarca takdire değer bulunuyor.

BORÇ FAİZLERİ ÖDENMİYOR

Mali disiplin, bir düzlüğe çıkma gibi görülse de aslında düzlüğe çıkma değil,

Önceki yıllarla karşılaştırıldığında ise iyi bir durumdur.

Ama diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, unutulmaması gereken bir husus var; KKTC bütçesinden, devlet borçları için faiz ödemesi yapılmamaktadır. Türkiye’ye olan borçlar bir kenara, bankalara olan borçlar ödenmediği gibi, bunların yıllık faizleri de ödenmiyor.

Bunun anlamı, yeni borç yapılmamasına rağmen kamu borç stoku her yıl 250-300 milyon TL civarında artıyor. Bu durum, yıllık faiz yükünden kaynaklanıyor.

İşte gelecek nesillere yüklenen bu borç stoku gerçek bir “göç yasası” fonksiyonu icra edecek.

Dolayısıyla bunların da ödenmesinin hesaba dahil edilmesi gerekiyor. Faizlerin de ödenmesi gündeme alınmalıdır.

TÜRKİYE, FAİ ÖDEMESİ İÇİN İLK DEFA ÖDENEK AYIRDI

Peki bugüne kadar ne yapıldı?

Şu yapıldı; Türkiye, 2013-2015 programına faiz ödemesi için toplam 300 milyon TL ödenek koydu.

Hükümetin, beğenmediği programın böyle de bir tarafı vardı.

Türkiye, KKTC’nin biriken borçlarının faizinin ödenmesi için 300 milyon TL kaynak ayırdı.

Bunların ödenmesini istedi ki, faizlerden dolayı borç stoğuyükselmesin. En azından borçlar sabit kalsın, ileriki yıllardanominal değer olarak ödenir hale gelsin.

Yatırımlara ve reel sektöre destek veren Türkiye, bu 300 milyon TL’yi ekstra tahsis etti. Bu 300 milyon TL, öncekidönemlerde hiç verilmemiş yeni bir kaynak. 2013-2015 dönemi için bu kaynak ayrıldı. Tabi bunun da uygulamasıyla ilgili çok ciddi bir siyasi irade gerekiyor. Şimdiye kadar, KKTC kanadında, faiz ödemesi için ayrılan kaynağın kullanılması yönünde bir çalışma yapılmadığı görülüyor.

Sonuç itibariyle, KKTC tarafının mali disiplini sağlarken, mali sistemi iyileştirmeyle alakalı sıradaki hedefinin, borç faizlerinin ödemesi olması gerektiği, bu işi bilen her uzmanın altını çizdiği bir husus.

İşte bu açıdan, reform destekleme ödeneği önemli. Hükümetin bunu da alıp, nakit açığını tamamen kapatıp, artan kısmını da faiz ödemelerine yatırması gerekir. Ama hükümetin böyle bir derdinin olmadığı görülüyor.

Zaten kaynak bulunması halinde Kıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY) çalışlarına veya narenciyeye ödenmesi düşünülmekte.

BATAN ŞİRKET, “BATIYORUM!” DİYE İHBARDA BULUNMALIYMIŞ

KTHY için bugüne kadar, satılan biletler için 25 milyon TLtaşıma gideri ödendi. KTHY batmadan önce izin kullanamayan çalışanların, kullanmadıkları izinleri, örneğin 50 günlük maaşları ödendi. Bu da, yaklaşık 10 milyon TL. KTHY çalışanları ayrıca, 30 milyon TL civarında da ihbar tazminatı istiyor. KTHYçalışanlarına ihbar tazminatı ödenmedi.

Yani, KTHY çalışanlarına, şirket iflas etmeden 3 ay önceden; “ey çalışanlar bu şirket iflas edecek, haberiniz olsun!” denilmeliymiş. Bu denilmediği için çalışanlara 30 milyon TLborç oluşmuş, gayri ciddi bir durum söz konusu.

Bir insana, işten çıkarmak için ihbar verilir. Şirketin iflas etmesiyle ilgili bir ihbar nasıl söz konusu olabilir ki? İhbarın amacı, “ben seni 3 ay sonra işten çıkaracağım, tedbirini al, başının çaresine bak” demektir.

Ayrıca, KTHY çalışanlarının tamamına yakını şuan devlette çalışıyor. KTHY çalışanları devlette tekrar işe alındıkları için ihbarlık bir durum söz konusu mudur?

Dolayısıyla, hükümet, eğer kaynak bulmuş olsa, KTHY çalışanların ihbar tazminatlarını ödemek için kullanabilir. Tam bir popülizm…

Her neyse... Yukardaki rakamların toplamı 65 milyon TL ediyor. Yani 65 milyon TL öde, çalışanları devlete al, elde var sıfır.

Keşke KTHY’ye 65 milyon TL ödense, personel de devlete alınsa idi. Hiç olmazsa şimdi elimizde 100 milyon dolar değerinde bir şirket olurdu! Doğru dürüst iflas bile edemiyoruz!

Sonuç itibariyle, fiziki anlamda, bu ülkede yağmur yağmadığı, güneşli günlerde dereler patlayıp, yolları su basıyorsa, mali anlamda da güneşli günlerde bile sorun yaratabiliyoruz. Merak ediyorum, siyasetçiler seçim meydanında ne diyecek? “Güneşli günler vaad ediyorum” deseler bile artık “istemezuk”...


Editör: TE Bilisim