Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası 41. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

30 kişilik yönetim kuruluna ve haysiyet divanına seçilen üyeler ile onaylanan karar tasarıları şöyle;

Yönetim Kurulu;

Emel Tel, Süleyman Gelenler, Akgün Kaçmaz, Burak Maviş, Çağrı Akgür, Mebruke Diren, Mustafa Baybora, Hikmet Olgaçer, Uğur Erilen, Faize Sertel Yıltaş, Şener Elcil, Ersen Öndeş, Erdoğan Emiroğulları, Saffet Aşaroğlu, Rifat Bengihan, Kemal Güçveren, Osman Erbulak, Mehmet Beteri, Müge Evram, Gamze Ekemen , İlkşen Varoğlu Atik, Tanju Üngör, Burçin Karabaşak, Hasan Belen, Tolga Uğurgil, Salih Özalan, Tolga Karadağlı, Hatice Cemre Dağgül, Murat Dağman, Onur Bütüner.

Haysiyet Divanı;

Halil Kara, Ayşe Sağer, Sadık Azimli, Ulus Burçaklı, Fatma Kükrer.

Karar Tasarıları;

Kolej Sınavları:

Ülkemizde eğitimin kanayana bir yarası haline gelen ilköğretimdeki yarışmacı sınavların kaldırılması gerekmektedir. Bu sınavlar özellikle şehir merkezlerinde eğitimde dejenerasyona neden olmakta öğretmenliği teknisyenliğe çevirmekte ve çocuklarımızda telafisi mümkün olmayacak ölçülerde travmalar yaratmaktadır. Tüm bunların önüne geçecek tedbirlerin alınması şarttır.

Sınavların kaldırılması kesinlikle kolejlerin kapatılması anlamına gelmemektedir.

Kolejler ve dolayısı ile üçüncü ülkelere öğrenci yetiştirilmesi anlamına gelecek eğitim müfredatı kesinlikle devam ettirilmeli ve Kıbrıs'ın kuzeyinde kamusal eğitim içerisinde yaygınlaştırılarak daha fazla çocuğumuzun ulaşması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Öğrencilerimizin Kolejlere ve kolej müfredatına geçişi için çağdaş ve bilimsel düzenlemeler derhal hayata geçirilmeli; portfolyö dosyaları ve ailelerle yapılacak mülakatlarla 3 yıllık bir geçiş süreci sonunda kolej müfredatının yaygınlaştırılması için uygulama başlatılmalıdır.

Kıbrıs Sorunu:

Kıbrıs sorununun çözümü sadece romantik bir barış sevdası ile açıklanamayacak tüm Kıbrıslıların huzuru, mutluluğu, refahı ve kendi ülkesinde söz sahibi olması için acil çözüme ulaşması gereken bir süreçtir.

Kıbrıslı Türklerin söz, yetki ve karar hakları dolayısı ile kendi ülkemizde kendi kendimizi yönetme sorunumuz doğrudan Kıbrıs sorunu ile ilişkilidir. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi önümüzdeki süreçte de Kıbrıs sorununun çözümü için sendikamız her türlü demokratik aracı kullanmalıdır.

Bu anlamda Türkiye'nin adamız üzerindeki tahakkümü ve halkımız üzerindeki hegemonyası; asker, sivil bürokrasisi ile tüm kurumları ve yetkileri kendinde toplaması, hem sorunun çözülmesi önündeki en büyük engeli teşkil etmekte, hem de bu adanın öznesi olan bizlerin; söz, yetki, karar ve iktidar haklarının tamamını gasp etmektedir. 

Bunun sonucunda mücadelenin her iki kanaldan da yürütülmesi esas olmalıdır. Bir yandan toplumlarımızın daha çok yan yana gelmesi, güven ve dayanışmanın tesis edilmesi için örgütler ve bireyler arasındaki her türlü iki ve/veya çok toplumlu etkinlikler/eylemler ve projeler desteklenirken diğer yandan da ülkemizin kuzeyindeki yaşam alanımızda Türkiye'nin politikalarına karşı; söz, yetki ve karar haklarımız için birleşik bir mücadelenin temelleri atılmalıdır. 


Ayrıca Her iki toplumun tarihinden ders çıkararak kendi yüzleşmesini gerçekleştirmesi Kıbrıs sorununu çözümünde esas olmalıdır. Kıbrıs sorununda tarihimizle yüzleşme ana unsur olarak karşımızda durmaktadır. Hem kendi kendimize, kendi insanımıza hem de karşılıklı olarak bize düşman gösterilen masum sivil insanlara yönelik gerçekleştirilen katliam ve cinayetlerin üzerinin örtülmesi değil ancak tarihimizle yüzleşerek ve özür dileyerek temelleri sağlam bir barış kurulabilecektir.


Sendikamız; Geçmişte olduğu gibi bugün de bu mücadelenin önderliğini yapacak birikim ve güce sahiptir. Dışardan gelen saldırılar hiç bir dönemde başarılı olamamış sendikamızın haklılığı her zaman ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar gelinmiş olan süreçte sendikamız nasıl ön saflarda yer alıp baskılara ve dayatmalara karşı dimdik ayakta durmuşsa; bundan sonraki süreçte de toplumumuzun en önemli kalkanı olmaya devam edecektir.

Göç Yasası:

2010 yılında Türkiye’den dayatılan ve meclisin aldığı kararla yürürlüğe giren kamu görevlilerinin maaş ve özlük haklarını düzenleyen “Göç Yasası” 2011 yılından itibaren mesleğe giren tüm öğretmenleri ve kamu görevlilerini muazzam bir eşitsizlik, adaletsizlik ve haksızlık içinde bırakmıştır.



Sendikamızın bu yasanın gündeme gelmesinden itibaren bugüne kadar sürdürdüğü mücadelelerde genç öğretmenlerimizle ilgili birtakım olumlu gelişmeler yaşansa da adaletsizlik ve eşitsizliklerin tamamen ortadan kalkması ve okullarda çalışma barışının yeniden tesis edilmesi için Göç Yasası’nın ortadan kalkması gerekmektedir.



Göç Yasası göçmen İşçilerden özel sektör çalışanlarına kadar tüm çalışanlarla ilgili ücret politikalarının dengesini ortadan kaldırmış ve asgari ücretin artırılmasını yıllarca durdurmuştur. Bu sorun sadece KTÖS’ün sorunu olmamakla birlikte Sendikamız “öğretmen sorunları toplum sorunlarıyla iç içedir” ilkesiyle aktif mücadelesine devam etmeli tüm emek örgütlerini ve emekten yana siyaset üreten tüm Demokratik Kitle Örgütlerini bir araya getirerek geniş bir muhalefet cephesi örülmesine önayak olmalı, konuyu gündemde tutmalı ve yasanın değişmesini sağlayacak mücadele hattı çizmelidir.


"Göç Yasası" sadece örgütümüzün sorunu değil, tüm halkın sorunudur. Bu sebeple kazanmış olduğumuz küçük küçük ilerlemelerle yetinmeyerek, adım adım ideale gelinceye kadar yılmadan mücadele devam edilmelidir.

İlahiyat Koleji ve Kur’an Kursları:

Ülkemizde Politik İslam örgütlenmesi gerçekleştirmek, dini ve din eğitimini vicdani bir noktadan toplumsal yaşamı kökünden değiştirecek bir şekle büründürmek için dayatmalarla açılan Kur’an kursları ve İlahiyat Koleji kesinlikle reddedilmelidir.

Kıbrıslı Türklerin dini algılayışlarını ve yaşam biçimini değiştirip dönüştürmeye yönelik olarak yapılan bu saldırılar kabul edilemezdir.

Bu anlamda sendikamızın verdiği hem hukuksal hem de toplumsal mücadele yerindedir. Din Eğitimi sadece “Sunni-Hanefi” öğretisi değildir. Devlet tüm dini inançlara karşı eşit mesafede durmalıdır.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği;

Son yıllarda tüm dünyada ve hemen yanı başımızda Türkiye de muhafazakarlığın, gericiliğin, militarizmin ve şiddetin arttığını büyük bir endişe ile izliyoruz. Muhafazakar , gerici politikaların uygulanması ile kadınlar evlilik, din, aile gibi kurumlar aracılığıyla, geleneksel rollerin devamı için  baskı altına alınmaktadır. Şiddet ve kadın hakları ihlallerinde son dönemde yaşanan önemli artışın bir nedeni de Türkiye deki bu politikaların Kıbrıs’ın kuzeyine olan etkisidir.

Editör: TE Bilisim