Tarihçi Güven Uludağ ve Koral Özen'in editörlüğünü yaptığı 2007’de başlatılan sözlü tarih
projesi "Kıbrıs'ta Anıları Sırtlamak" adıyla kitap olarak yayınlandı.
Proje, katılımcı sayısı ve aktif görüşmecileri açısından Kıbrıs’ın genelinde gerçekleşen en geniş katılımlı
sözlü tarih projesi olmasının yanı sıra, kuşaklar arası iletişim ve öğrencilere sağladığı varsayılan
kazanımlarla da önem taşıyor. Çalışma, Söylem Yayınları'nın Ağustos kitapları serisinden çıktı.
Adada genellikle belgeler üzerinden yürütülen bir tarihçilik anlayışının geleceğe iz bırakacak kadar
güçlü olabilen egemenlerin bakış açılarını resmi bir kurgulama ile sunulmasının kırılması için sözlü
tarih kaçınılmaz bir yoldur.
Güven Uludağ ve Koral Özen, Kıbrıs’ta sözlü tarih çalışmasının bireylerin, devlet ve seçkinler
karşısında önemsizleştirilmiş, sıradanlaştırılmış ve yaşanmışlıklarının önemsizliğine inandırılmış olması
nedeniyle ciddi zorluklar taşıdığını belirtti. Araştırmacılar şöyle konuştu:
"Bu şekilde bireyler de kendileri ile ilgili belgeleri saklama, yaşadıklarını kayıt altına alma gibi
bir tasarrufa yönelmemişlerdi. Önemsizleştirilmeleri, geçmişte bu insanlarla ilgili araştırmalar
yapan, bilgiler toplayan ve geçmiş için belge niteliği taşıyan çalışmaların yapılmasını da değersiz
bir çabaya dönüştürmüş ve bu tür çalışmalar yapılmamıştı. Birey, tarihin gerçek oluşturanı olduğu
halde dışlanmış, sıradan insanların geçmişi unutturulmuştu. Böylelikle Kıbrıslıların geçmişleri ile
yani yaşlıların dünyası ile bağları koparılmış oldu. Kıbrıs’ın tarihi, seçkinlerin tarihi, seçkinlerin
yaşanmışlıkları ve onların yönettiği bir dünya üzerinde yaşanmış, yoksullar, işçiler, köylüler, sıradan
aileler, onların yaşamları, evleri, giyimleri, yedikleri içtikleri, bu tarihin konuları içerisinde yer
almamıştı. Bu anlayış, tarihine yabancılaşma sorunu yaratmıştı.
Öğrencilerin araştırma ve soru sorma, sosyal ve kişilik becerileri, birlikte çalışma ve işbirliği
yeteneklerinin gelişmesi, süreklilik ve değişim gibi temel tarih kavramlarını öğrenmesi, karşılaştırma
becerileri ile bilinen olaylar için yeni yorumlar geliştirmesi ve bu görüşmelerle okul ile yaşam arasında
köprü görevi kurmayı öğrenmesi, bu çalışmanın sonrasında beklenilen kazanımlar olarak sıralanabilir.
Diğer taraftan proje ile, göz ardı edilen ve başkalarının eline bakan bazı yaşlı insanlara, geçmiş
yaşantılarına geri dönmeleri ve genç kuşaklara değerli bilgiler aktarmaları yoluyla bir itibar ve amaç
duygusu kazandırılmış oldu".
Projeden rakamlar ve bazı veriler
• Proje kapsamında 117’si kadın, 83’ü erkek 200 kişi ile görüşüldü ve bu görüşmeler arşivlendi. Her
görüşme farklı öğrenci tarafından yapıldı. Görüşülen kişilerin neredeyse tamamı 1920-1960 aralığında
doğmuştu.
• Görüşülen kişiler arasında, anne babasının evi de olsa aynı evde yaşayan aileler yoktu. Evlenerek
yeni bir aile kuranlar, tek odalı olsa da ayrı evde yaşamını sürdürürdü.
• Din, görüşülenlerin hiç birinin yaşamında belirleyici değildi ama, ramazanda tamamına yakınının
evinde oruç tutulurdu.
• Görüşülenlerin önemli bir bölümü çocukluk yıllarında kapalı bir yaşam sürmüştü. Köylerinden hiç
çıkmamış, yaşamak için alışveriş yapmaya neredeyse hiç ihtiyaç duymamışlardı.
• Görüşülenlerin tamamı, yaşadıkları evin inşası için mimar /mühendise ihtiyaç duyulmadığını
belirtmişlerdi. Görüşülen kişilerin % 20’si uzun tek odalı ve kış aylarında eşek, öküz ve inek gibi
hayvanların da barındığı evlerde yaşamıştı. Bu kişiler, bu durumdan şikayet etmemiş kış ayalarının
soğuk günlerinde hayvanlar nedeniyle evlerinin çok sıcak olduğundan söz etmişlerdir.
• Evin yönetimi/düzeni, çocukların adının belirlenmesi gibi konularda, kadın önemli bir belirleyiciydi.
Genellikle aile büyüklerinin adı çocuklara isim olarak verilirdi. İsimler verilirken öncelik erkek tarafının
aile büyüklerinin isminde değildi. Erkek ve kadın arasında eşitliğe yakın bir dağılım vardı.
• Anlatımların tamamında çocukluk döneminde oynanan oyunlar yerine, öne çıkarılan tarlada yapılan
işler ve çocukların üretimdeki rolleriydi.
• 1950’li yılların ikinci yarısından başlayarak çocuklara geleneksel aile isimleri yerine, yeni isimler
verilmesinde artış oldu. Türkiye’de yayımlanan ‘Hayat’ ve ‘Ses’ dergilerinde adı geçen Türkiyeli ünlü
kişilerin isimleri, sinema ve televizyon yayınlarının başladığı 1957’den sonra izlenen Türkçe filmlerdeki
karakter isimleri, yeni isim akımında belirleyici oldu.
• 1950’li yılların ilk yarısından sonra başlatılan, köy isimlerinin Türkçeleştirilmesi, Türk’ten Türk’e
kampanyası ve çocuklara yeni isimler verilmesi gibi milliyetçi projeler, konuşulan kişiler tarafından
öne çıkarılmadı.
• Şiddete maruz kalan veya kocasının “kötü” olduğunu söyleyen kadın neredeyse hiç çıkmadı. Ancak
kocasının “güzel” olmadığından şikayet edenler vardı.
• Görüşülen iki yüz kişiden yirmi biri, boşanmış aile çocuğuydu./ % 10.5
• Görüşülen kişiler arasında boşanmış ya da ikinci evliliğini yapan yoktu. Ancak ikinci eş olan, beş / %
2.5 kişi vardı
• Boşanmış aile çocuklarının önemli bir bölümü, ailenin boşanmasından sonra nene ve dedesinin
yanında büyüdü.
• Boşanmış eşlerin tamamı, boşandıktan sonra tekrar evlendi.
• Kocası ölen kadınlar içinde yeniden evlenen yoktu, buna karşın karısı ölen erkeklerin tamamı bir kez
daha evlenmişti.
• Görüşmelerde eşinin içki içtiğini ve bu nedenle evlilik yaşamlarında problemler yaşandığını söyleyen
kadın ve içkinin yaşamındaki önemini belirten erkek yoktu.
• Görüşülenlerin büyük bir bölümü çiftçilik-hayvancılık yapıyordu.
• Geçmişte yokluk ve yoksunluk yaşadıklarını ancak yine de mutlu olduklarını ifade edenler büyük bir
çoğunluktaydı.
• İngiliz egemenliği döneminde özellikle devlet işine girişte ve hizmetlerin dağıtımında çok adil
davranıldığı sürekli ifade edildi ve bu dönem memnuniyetle anıldı.
• Neredeyse tamamının, çocukluğunda satın alınmış bir oyuncağı yoktu.
• Kıbrıslı Rumlarla ilişkisi olanların tamamına yakını aralarındaki iyi ilişkiden söz etti. Ancak 1 Nisan
1955 tarihinin, bu ilişkilerde bir dönüm noktası olduğu konusunda ortak görüş vardı.
• Türk Mukavemet Teşkilatı’nın/TMT kurulmasından sonra görüşülen kişiler arasında TMT’ye katılan
erkekler çoğunluktaydı. Bunlardan önemli bir kısmı Türkiye veya Kıbrıs’ta askeri eğitim almıştı. Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da bu devam etmişti. Türkiye’ye eğitime giden erkeklerin eşleri
onların nereye gittiğini bildikleri halde niçin gittikleri konusunda bilgi sahibi değildi.
• Görüşme yapılan kadınların görüşme yapılan erkeklere göre anlatımlarını çok daha rahat yaptıkları,
yaşanmışlıkları bir yere bağlamaya çalışmadan olduğu gibi aktardıkları belirgin bir şekilde göze
çarpıyordu.
Editör: TE Bilisim