"Bazen yurt dışından gelen yabancı diplomatlar bana Kıbrıs Sorunu nasıl olur da 40 yıldır çözülmedi diye soruyor. BM Genel Sekreterine 1964’te verilmiş bir görev var. O görev çerçevesinde biz halen daha 2017’de sorun çözmeye çalışıyoruz. Kendilerine tane tane izah ediyorum. Rum tarafı, 60 Anlaşması ile ‘azınlık’ diye gördüğü Kıbrıslı Türklere verilen hakları fazla buldu. Bunu zorla geri almaya çalıştı. Kıbrıslı Türkler “Bu bizim hakkımızdır.” diye karşı çıkınca da sorun başlamış oldu. Aradan bunca yıl geçti 2017’deyiz ve Anastasiadis ilk defa Cumhurbaşkanlığı seviyesinde açıkça ifade ediyor ve diyor ki, “Azınlığın bu kadar hak talep etmesi kabul edilemez.” İşte sorunun adı bu. Böylesi bir ortamda görüşmelere hobi olarak devam edebilirsiniz ancak bir sonuca varamazsınız.

Peki Kıbrıslı Türkler ne istiyor? Aslında bunun da artık cevabı çok net. Bu saatten sonra Türkiye’nin sıradan bir vilayeti olmak veya Rum Tarafına azınlık haklarıyla yama olmak kesinlikle söz konusu değil. Bugün özellikle mecliste temsil edilen tüm siyasi partilerin temel tezi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin daha iyi bir biçimde yönetilmesi üzerine şekilleniyor. Halkımız artık çözüme endeksli yaşamaktan vazgeçmiş durumda. Birçok genç girişimci bugün kendi ülkesine, kendi yaşadığı topraklara çekinmeden yatırım yapıyor. Kuşkusuz ki Anavatan Türkiye bizim hem en önemli destekçimiz hem de dünyaya açılan kapımız. Gerek Kuzey Kıbrıs’a gelen suyun yaratacağı Tarımsal potansiyel, gerekse yükselişte olan Eğitim ve Turizm sektörlerimizle ülke olarak daha da güçlenmeye devam ediyoruz. Bir zamanlar tüm bunları henüz yaşanmadan öngörüp, kimilerine göre “Mr No” olarak anılmayı da göze alarak bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni miras bırakan Kurucu Cumhurbaşkanımız’a da bu vesileyle teşekkürü bir borç bilirim…"

Editör: TE Bilisim